Paylaş
Aşk ve iş mutfağı
Sayısız ödül ve yabancı TV röportajını kariyerine sığdıran Hüseyin Özer, başarılı girişimler ve kendi tabiriyle sektörde yenilikçi kıvılcımlar olmasına rağmen Türk mutfağının dünyada hak ettiği yerde olmadığından şikayetçi:
“Türkiye büyük bir başarı göstererek drone’lar uçurdu, insansız hava araçları uçurdu ama mutfağını halen uçuramadı. Çünkü Türk mutfağına odaklanan yeni şefler azınlıkta. Beğendiğim birkaç yeni dönem şef var, lakin gençler daha çok yabancı mutfaklara ilgi gösteriyor. Türk mutfağını seçenler ise coğrafya ve tarih bilmeden bu işe odaklanıyor. Kısacası eğitim yetersiz. Dünyada Türk restoranları aşk ve iş yemeği için değil, karın doyurmak için tercih ediliyor.
Oysa Türk mutfağının yanına yanaşamayacak Fransız ve İtalyan restoranları aşk ve iş yemeklerinin en çok rağbet gören mekânları.
Türk mutfağını hak ettiği yere taşıyacak şefler yetiştirmek için 2023 yılında çok kıymetli yatırımcı dostlarımın da desteğiyle İstanbul’da bir gastronomi okulu ve restoran açacağım.
Sofra restoranlarında Londra’da birçok şef yetişti. Şimdi bunu Türkiye’de yaygınlaştıracağım.”
Hüseyin Özer
Servisin değeri
Türk şeflerin yabancı mutfak hayranlığını garipsediğini söyleyen Hüseyin Özer, “Yurtdışında yabancı şefler Türk yemeği yapıyor mu? Yapmıyor. Türk şeflerin mutfağımızı daha fazla sahiplenmesi gerek” dedi.
Gastronomide insan kaynağının her şey olduğunun altını çizen Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şeflerimi ve servis elemanlarımı farklı restoranlara götürüp deneyim elde etmelerini sağlıyorum. Benim gözümde servis yapan, servis alandan çok daha kıymetli.
Türkiye’de ne yazık ki servis çalışanlarını itibarsızlaştırdılar. Oysa bu işin can damarı onlar.
Türkiye’deki işletmecilerin hem şeflere hem de servis elemanlarına farklı restoranları dolaştırması gerek. Müşterilerin ise servis elemanlarına saygılı bir dille yaklaşması mühim.
Aksi takdirde bu iş meslek olarak görülmekten çıkacak.”
Türkiye sevdasını her fırsatta dile getiren Özer, kendi mottosunu bulmuş: “Benim şahsım diye bir şeyim yok. Memleketim diye bir şey var. Türkiye’yi tanıtma aşkım şahsi kimliğim ve çıkarlarımın her zaman önünde oldu.”
Boğaz’daki Akdenizli
Londra’ya dönmeden önce Mandarin Oriental Bosphorus’un içinde açılan Olea & The Bar isimli mekâna uğradım. Deneyimli işletmeci Emre Ergani’nin ustalık eseri diyebileceğim mekân adeta kendi içinde bir dünya yaratmış.
DJ performanslı yeşil seramiklerle kaplanmış bar alanı ve İtalyan şef Fabio Brambilla’nın Akdeniz lezzetlerini sunduğu deniz kenarı restoran oldukça iddialı. Boğaz hattı otellerinin restoranlarından farklı olarak denize sıfır konumda keyifli bir mekân ortaya çıkmış.
Uğradığım akşam birçok teknenin yanaştığını ve turistlerin de geldiğini gördüğüm restoran kısa sürede popülerliği yakalamış.
Abramoviç’in Türk kahvesi
Ünlü milyarder Roman Abramoviç’in geçen hafta Yeniköy’de ziyaret ettiği Azur’un operasyon direktörü Hakan Aydın ile telefonda konuştuk.
Meğerse Abramoviç’e hem menüde olmayan tarifler sunulmuş hem de iş insanı yeni menüden sağlıklı lezzetler seçmiş.
Uzak Doğulu misafirleriyle mekâna gelen Rus oligark, yengeç ve levrek taco, somon tataki, enginar püresi ve deniz börülcesi denemiş. Yemeğin sonunda ise Türk kahvesi içmiş.
Yabancı iş çevreleri arasında Türk kahvesi popülerliğinin gün geçtikçe arttığını görmek mutluluk verici.
Paylaş