*
Örnek, taksici – Uber tartışması.
‘Bütün gün arabanın üstünde adam, trafikle boğuşuyor, ekmeğinin peşinde didiniyor, nasıl çalışmamak bu?’ şeklinde kızabilirsiniz bu söylediklerime.
Ben de zaten adamlar çalışmıyor demiyorum ki?
*
Büyük bir şevkle dedikodu!
Ağzı sulana sulana anlatıyor. Yahu adam daha masadan yeni kalktı! Yok efendim işleri çok kötü gidiyormuş, bakmamalıymışız bu havalarına, kirasını zor ödüyormuş aslında, çalışanlarının maaşlarını zamanında ödeyemiyormuş, maaşlarını! Tabi ya, eski artistiği kalmamış zaten, görmüyor muymuşuz?
Yahu sana ne? Kimin işi düzgün gidiyor ayrıca? Piyasa durgun, önümüz seçim, millet hep bir beklemede. Adamcağızın arkasından demedik laf bırakmadın! Sana ne? Bize ne?
*
Tabi barış her zaman bir hayaldir. Barıştan para kazanılmaz ya? Savaştan kazanılır, krizlerden fırsatlar doğar. Birileri aç kalmadan, tıka basa doyamaz diğerleri. Acıların üstüne kurulmadan yükselemez bazılarının gökdelenleri.
*
Savunma Bakanlığı dendiğine bakmayın, misal 1700’lü yıllardan 1949 yılına kadar Amerika’nın bu işlevdeki bakanlığının adı Savaş Bakanlığı’ydı zaten. Niyeti ortada, ismiyle niyeti birbirini tutar vaziyetteydi. Şimdi adı Savunma Bakanlığı. Neyi savunduğu da belirsiz, tutturmuş bir yeni dünya düzeni. Yerinde dursa, kimsenin Amerika’ya saldırdığı falan yok oysa!
*
Bir partinin başında olmak da zor zanaat, adayları belirlemek için ciddi çaba harcamak gerekiyordur. Özellikle çok ışıltılı adayları elerken insanın eli titrer kesin.
Kimin aday olarak sıyrılacağı, oradan da başımıza milletin vekili olacağı belli olmaz. İşi makaraya sardırmak da istemiyorum ama bazı ünlülerin aday adaylığı sosyal medyada çok didikleniyor ve çok gülüyoruz burada!
*
*
Biliyorsunuzdur, mevzunun özü şöyle; Çorum’daki Ulu Mezarlık görevlisi Fikret Yumurtkan, 26 Nisan gecesi bir genç kızın, mezarlığa gelerek merhume Fatma Çiftçi’ye ait mezarın başında ağladığını fark ediyor. Yardımcı olmak için sesleniyor ama kız mezarlığın karanlığı içinde koşmaya başlıyor. Kıza yetişmeye çalışıyor fakat kız karanlıkta yok oluyor. Takip eden günlerde, görevliler üç gün boyunca aynı kızın, aynı mezara gelip ağladığına şahit oluyorlar. Kızı yakalayıp soramadıkları için, ‘Her gece oraya gelip niye ağlıyorsun, derdin ne? Yardımcı olalım, bize not bırak’ yazılı bir kağıt bırakıyorlar merhumenin mezarına. Hatta cevap yazabilmesi için kalem ve kağıdı da yanına iliştiriyorlar.
Buraya kadar altı çizilmesi gereken konu, bizim insanlarımızın hiç tanımadıkları bir kıza yardım etmek için çırpınmaları detayı. Memleketimin güzel insanları işte!
*
Tabi olaylar bundan sonra hızla gelişiyor! Bugün Google’a ‘Çorum mezar’ yazınca iki buçuk milyon sayfa çıkıyor karşımıza. Yüzlerce video, yüz bini aşkın internet haberi, çeşitli mecralarda milyonlarca sosyal medya yorumu...
Çorum’da fiziken mezarlığın çevresi sarılmış durumda; meraklılar, esrarengiz olayları inceleyen amatörler, profesyonel haberciler, seyyar satıcılar, çekirdek satanlar ve çekirdek çitleyenler...
*
Tabi ki kız ortada yok!
*
Allah’a şükür, Selami Abi’yi şahsen tanıma olanağı bulmuş biriyim. Bu kadar büyük saygı duyduğum bir şaire, bir besteciye, memleketin en büyük gazetesinde yazabiliyorken dokunmak istedim.
Planlı programlı bir yazı da değil, hatta sevgili Selami Şahin’in bu yazıdan haberi bile yok. Öyle yerle yeksan biridir ki, ‘seni yazmak istiyorum abi’ desem bir araba laf işitirim!
*
Sen ne yaparsan yap’ demek hep yanlış olanı yap demek değil tabi ama nedense ve neredeyse hep bu yolu tercih ediyorsunuz, maalesef bunu da anladık.
Takımına on altı milyon Euro’ya mal olmuş bir futbolcunun bir sezonda yüz on altı kez rakibini birebir geçemediğini görünce futbolcuya da aynı şeyi söylüyorum: ‘Ben senin yerinde ve o pozisyonda olsam ben de geçemem, sen neden on altı milyon Euro alıyorsun?’
Adalet yürüyüşü gibi örneği olmayan bir eylemle ezber bozduktan hemen sonra sonsuz sessizliğe bürünüp kendi yarattığınız dalgayı yok etmeyi başarıyorsunuz, yaşadık gördük.
İYİ Parti’ye on beş milletvekili verip ilk kez iktidarın sinirini hoplatıyor, moralini bozuyorsunuz ama hemen sonra ‘Abdullah Gül dedikodusuna’ maruz kalarak, partinize gönül vermiş insanları üzüyorsunuz, bunu da hep birlikte yaşadık.
Yapılması gereken şey bu kadar basitken hem de...
Adayını açıklayacaksın!
Yok efendim kimsenin beklemediği biri olacakmış, herkesin içine sinecek biri olacakmış, özde CHP’li olacakmış, hak hukuk, adalet peşinde, kutuplaşmayı önleyecek, yandaşlık ve kayırmacılık karşıtı, yolsuzlukların karşısında falan filan...
Hayatının baharındaki genç kıza evleneceği erkekte aradığı özellikleri soruyorlar.
Artık kimseye korkulu rüya gördürtmek istemiyormuş!
Gizemli Kuzey Kore’nin lideri Kim Yong-Un’un ülkesini büyük bir baskıyla yönettiği biliniyordu. Fazlaca Amerikan paranoyası içinde olduğu, milletini açlıkla terbiye ettiği düşünülmekteydi.
Eski Sovyetler Birliği’ni aratmayan geçit törenleri, jilet gibi giyinmiş ve milimetrik hareket eden askerleri, tribünlerde süper senkronize şovlar yapan seyircileriyle yıllardır dünyaya gövde gösterisi yapmaktaydı.
Her an dünyayı bir nükleer savaşa sürükleyebilme kapasitesi, bitmeyen tehditkar askeri manevraları, bir gece ansızın Güney Kore’yi işgal edecekmiş endişesi içinde yaşatması, bir anda bıçak gibi kesildi!