‘Bir oyla ne fark eder?’ deme.
Herkes gibi sen de çok önemlisin, farkını ortaya koy. Fikrini ortaya koy. Kimi destekliyorsan destekle, birine oy ver.
*
Elini taşın altına koy, 25 Haziran’da çıkacak sonucun sorumluluğunu üstlen!
*
Alışmışız eski nesil ünlülere; ‘mecburen’ söyledikleri başka, yaptıkları başka. Yaşadıkları başka, yaşattıkları başka. Kendi gerçekleri ne olursa olsun, toplum önderi kıvamında sözler, topluma örnek davranışlar...
Ne yapsınlar? Linç edilmekten korkuyorlar!
*
*
Ben bu yazıyı yazarken, cani deyip geçiştiremeyeceğimiz bu işkenceci henüz bulunamamıştı. Çeşitli spekülasyonlar dönmekteydi. İş makinesi kazası olabilir denmekteydi.
Diyelim ki iş makinesi kazası. Diyelim ki köpeciğin kolları, bacakları ve kuyruğu muntazam düz kesiklerle bir iş makinesi tarafından biçilmişti. Hayvancağızı en yakın veterinere de mi götüremediniz?
*
*
Dedim ki, herhalde yanlış söylemiştir. İthalatla ihracatı karıştırmıştır, insanlık hali.
İhracat bizden giden, ithalat bize gelen ya yani! Belki o karışmıştır. Çünkü bizde yetişmiş bir beyin yurtdışına gidiyorsa, iyi bir şey değil ya hani?
*
Çardak’ın bir çıkmazında otururdu babaannem. Otururdu derken, gerçekten otururdu orda hep. Önünden deniz akan köyün, hayatında hiç denize girmemiş kadınlarındandı. Kocalar hep cennete uğurlanmış, bir sürü yaşlı teyze babaannemin evinin önündeki gölgelikli divanda, belirli vardiyalarla otururlardı öylece.
*
Çoğu ayağını bile denize sokmamıştı. Eskiler çok iyi bilir; deniz kıyısı kent ve kasabalarda yerleşim hep denizden en uzak bölgelere yapıla gelmiştir. Çünkü deniz evleri yıpratır tuzuyla, her daim esen rüzgarıyla ve toprak da pek verimsizdir deniz kıyısında. E kadınlara denize girmek de pek caiz(!) olmadığından, denizden hep uzak olmuşlar bizimkiler bu deniz kasabasında.
*
*
Cimbom’un maçlarını televizyondan asla kaçırmayız, o ayrı! İki oğluşumla evde formalarımızı giyer, televizyonun karşısında heyecanla oturur, tırnaklarımızı yiyerek maçımızı izleriz!
*
Ama zaten bu yazı bir futbol yazısı değil. Çok sevdiğim bir kitap adı var bu konuyla ilgili;
Teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar, değişime açıklar, değişimin gerekli olduğunu düşünüyorlar. Bir işyerinde; kıyafetten çalışma saatine, iş yapış biçiminden düşünce tarzına kadar her alanda esneklik arıyorlar.
*
Çok yabancısı değilsiniz canım! Bildiğiniz Y kuşağından bahsediyorum. 1980 – 1999 yılları arasında doğanlar işte! Bugünler bu kuşağın borusunun ötmeye başladığı günler. Memleketin çalışan iş gücünün %30’unu oluşturuyorlar bir defa. Çok kalabalıklar yani! Yavaş yavaş da, zamanın doğası gereği, bütün önemli köşeleri kapmaya başlıyorlar.
*
*
TDK diyor ki ‘dili pabuç kadar’ deyimi ile ilgili olarak; ‘saygısızca ve gönül kırıcı bir biçimde konuşan’.
*
Zavallı seçmen de tenis maçı izler gibi, bir oraya bir buraya bakınıyor.