Paylaş
*
Tabi barış her zaman bir hayaldir. Barıştan para kazanılmaz ya? Savaştan kazanılır, krizlerden fırsatlar doğar. Birileri aç kalmadan, tıka basa doyamaz diğerleri. Acıların üstüne kurulmadan yükselemez bazılarının gökdelenleri.
*
Savunma Bakanlığı dendiğine bakmayın, misal 1700’lü yıllardan 1949 yılına kadar Amerika’nın bu işlevdeki bakanlığının adı Savaş Bakanlığı’ydı zaten. Niyeti ortada, ismiyle niyeti birbirini tutar vaziyetteydi. Şimdi adı Savunma Bakanlığı. Neyi savunduğu da belirsiz, tutturmuş bir yeni dünya düzeni. Yerinde dursa, kimsenin Amerika’ya saldırdığı falan yok oysa!
*
Bu isim İngiltere’de de 1964 yılına kadar böyleydi. ‘War Office’ derlerdi bugünün Savunma Bakanlığına.
Hadi İngiltere’yi anladık. Sömürgecidir, kendine yontandır, ticaret uğruna çok kan akıtmıştır tarihte ama kendi topraklarında da savaş görmüş bir ulustur. Dünya genelinde çok savaş çıkartmış, çok hak yemiş ama gün gelmiş savaşın acılarını da bizzat evinde yaşamıştır. Savaşın toplum üzerindeki etkilerinden ders almış olması gereken bir millettir, almıştır da.
*
Amerika öyle değildir. Katıldığı tüm gerçek savaşlar denizaşırıdır. Evlatlarını savaşa yollayan analar görmüştür elbet o topraklar ama savaş yüzünden yerinden yurdundan olmayı hiç yaşamamıştır Amerikalı. Uçaklarla bombalanmamıştır, sığınaklarda yatmamıştır aileler. O yüzden gerçek savaş nedir bilmez sıradan Amerikalı vatandaş.
Bütün bir ülkeyi şirketler yönettiği için, medyayı da para babaları yönetir. Amerikalı sadece kendi medyasını izler, kendi medyasında gördüğüne inanır. Amerikan medyası da Amerikalıya bambaşka bir dünya çizer.
Onlara göre bütün dünya Amerika’ya karşıdır, bir kontrolü elden bıraksalar tüm dünya Amerika’nın başına üşüşecektir. O yüzden Amerika dünyanın her yerinde bir güç ve kontrol mücadelesi vermelidir. Bunu dinler, bunu bilir Amerikalılar.
*
Ne alakası var?
Bilmez ki sıradan Amerikalı, kendi devleti dünyayı çomaklamasa, tarihte bilinen hiç bir düşmanı olmamıştır.
Sadece sakinleşip bir kaç yıl savaş yerine huzur dağıtsa, bugün de sınırlarını tehdit edecek bir düşmanı yoktur aslında.
1700’lü yıllardan beri toprak bütünlüğünü bozacak bir tehdit almamıştır. Kendi iç savaşını ve Kızılderili katliamlarını bitirdikten sonra gözünü dış dünyaya dikmiştir!
Dünyanın bir ucunda ve sonsuz kaynaklar içinde gerim gerim oturabilecekken, ha babam silah üretip, bu silahları ona buna satmakla meşgul, savaş ekonomisinden başka bir şey bilmeyen bir devlettir.
Kendi milletinden de uzak, ultra zengin bir zümre tarafından yönetilir. Başkanlık müessesesine aldanmayın, bu zümrenin söylediğine aykırı giden başkanı iki dakikada indiriverirler aşağı! Gerek seçimle, gerek tüfekle...
*
Bu zümre var ya...
Ne Birleşmiş Milletler dinler, ne uluslararası anlaşma.
İki kuruş fazla kar uğruna; ne Filistin’de ölen bir çocuğa acır, ne Afrika’da bir anaya, ne de Afganistan’da bir babaya.
Muz ticareti istediği gibi gitmedi diye komşu ülkede rejim değiştirir, binlerce insan ölür.
Elli yıl sonra o petrol bana lazım olacak der, on bin kilometre uzakta kardeşi kardeşe kestirir.
Elinde stok birikti diye hep bir yerlerde savaş çıkartır ki, depolardaki füzeler erisin.
Purosunu yakıp okyanus kenarında keyfini çatarken; satın aldığı satılık insanlar, onun sattığı füzeleri birbirine atar durur...
*
Bir karar çıksa mesela bir yerlerde - Birleşmiş Milletler demiyorum çünkü apartman yöneticiliği hayatımızda daha etkili bir kurumdur - halklar talep etse örneğin ve Barış Bakanlıkları kurulmak zorunda kalsa tüm ülkelerde!
Hayaldir tabi, bildiğin.
*
Bir ülke kendi çıkarları uğruna diğer bir ülkeyi karıştırmaya başladığında, kendi içinde müdahale etse bu bakanlık. ‘Dur kardeşim, bir daha düşün! İki kuruş daha fazla kazanacağız diye değer mi elalemin çoluğunu çocuğunu katletmeye!’ diyebilse kendi meclisinde.
Ülkeyi yönetenleri yönetecek kadar zengin olanlara ‘Yeter ulan!’ çekebilse. ‘Daha fazla füze, bomba, silah üretmiyorsunuz artık! Ne doymak bilmeyen acımasız insanlarsınız!’
İnsan evlatlarından oluşsa; alınamayan, satılamayan cinsten kişilerden!
*
Kendileri gibi paraya ve güce tapan, kendilerinden başka kimseyi umursamayan bir kaç sıradan yönetici seçtirip, onları kukla gibi oynatıyorlar ya; bir Barış Bakanlığı olsa, dev şirketlerin güdümündeki devlet yöneticilerine, Trump gibi azgın iş adamlarına ‘Dur!’ diyebilse. Her Barış Bakanlığı, kendi ülkesinde, global vampirlere kendini satan devlet yöneticilerini ortaya çıkarmakla uğraşsa. Onların elini ayağını devletten kesse.
Çok değil, tüm dünyada sadece bir kaç ailenin daha, daha, daha çok zenginleşmesi için dünyayı geri dönülmez acılara sokmasına müsaade etmese.
*
Uranüs’te geçen bir aşk filmi bile daha gerçekçidir, diyeceksiniz.
Biz bir hayal kursak, olsa.
Daha fazla insan, birilerinin cepleri daha fazla dolacak diye, ölmese.
Savaş Bakanlıklarının yerini Barış Bakanlıkları alsa...
*
Bana Twitter, Facebook ve Instagram’dan ulaşabilirsiniz: @anlatanadam
Paylaş