2010 Mayıs’ında Mourinho’yla Şampiyonlar Ligi’ni kazanmıştı Inter.. Bayern ağlarını iki kez havalandıran Milito maçın oyuncu seçilmiş, Bayern formasıyla ilk onbirde oynayan Hamit, Mourinho’nun transfer listesine adını yazdırmıştı..
Aradan geçen 1.5 yılda Inter sürekli teknik adam değiştirdi.. O günden beri Trabzonspor’da Şenol Güneş var.. Dikine ve hızlı oyunu iyi uygulatan tarzıyla hem Şampiyonlar Ligi’nde hem de ülke içinde saygı duyulan bir takım oldu Trabzonspor..
Dün Trabzon’a gelirken Trabzonsporlu taraftarlarla uzun süre sohbet ettim uçakta.. Hepsi farklı şeyler söylüyordu maç için.. Ama hepsinin birleştiği konu Fenerbahçe’yle ilgiliydi.. “Aramızda Fenerli varsan insin” dedi biri.. Pilotun Fenerbahçeli olduğunun öğrenilmesi ve havadayken takıma başarı dilemesiyle olay tatlıya bağlandı.. Uçak iner inmez bir taraftar, “Altan Bey iyi şeyler yazın bizim hakkımızda” diyerek biraz baskı uyguladı üzerimde.. “İyi şeyler olur inşallah ben de iyi yazarım” dedim ve gülerek uçaktan indik..
İtalyanlar bile alkışladı
Hırvat maçında Arena’daydım.. Ama tribünlerde dünkü coşku yoktu.. İlk maçın kahramanı Celutska’nın iki kuzeni ve kuzeninin oğlu kalkıp bu maç için Prag’dan gelmişler.. Bir Çek bayrağı açtılar maç öncesi, üzerinde ‘Celda’ yazılı..
Ve başladı maç.. Inter’in ilk tehlikeli atağında top ağlarımıza gitti.. Ardından çabuk toparlanıp golü buldu Trabzonspor.. Mourinho’nun öğrencisi Hamit, Inter’e gol atmayı çok istemişti kuşkusuz Madrid’teki finalde.. Ama ikizine nasip oldu bu sevinci yaşamak.. İkisinin son durumlarına baktığımda Halil’i çok daha önde ve takım için oynarken görüyorum..
İkinci yarıda Inter Trabzon savunmasının arkasına çok sarktı.. Ama İbrahimoviç ve Eto’o sınıfında yıldızı olmadığı için ikinci golü atamadı.. Şenol Güneş kazanmayı çok istedi.. Serkan’ı çıkartıp Adrian’ı alarak oyunu rakip alana yıktı.. Yine çok iyi oynayan Burak’la, Alanzinho ve Halil’le gol aradı..
Süper Lig’de 11. haftayı da geride bıraktık.. Panoramamızda ilginç bir özellik hemen öne çıkıyor.
Sezonun en kısır haftasını geride bıraktık. 9 karşılaşmada sadece ve sadece 15 gol atıldı. Bu 15 golün 3’ü kendi kalesine atılan gollerdi.
Hücum bölgesinde oynayan futbolculardan Bienvenu ve Gökhan Ünal tek golle takımlarına 3 puan kazandırdılar. Tisdell, Webo, Isaac, Tum ve Pedriel haftanın gol atan forvetleri olurken Alex, Burak, Elmander, Almeida, Baros, Nobre, Fatih Tekke gibi önemli golcüler sessiz kaldı.
Mersin’deki mücadelede ters vuruşlar skoru belirledi
Hiçbir takımın 3 gole ulaşamadığı ve hiçbir futbolcunun birden fazla gol atamadığı 11. haftada 1 penaltı, 1 frikik, 2 de kafa golü atıldı. Mersin’deki zorlu mücadelede once evsahibi takım Trabzonsporlu Giray’ın ters vuruşuyla öne geçti, ardından Trabzon, Mersin İY’nin Brezilyalısı Moritz’in ters vuruşuyla beraberliği yakaladı.
Sabri ve Necip üzdü
Ligin en önemli maçlarından biri olan Beşiktaş-Galatasaray derbisi ise bol pozisyonuna ve son 20 dakikada iki takımın da çok risk almasına karşın golsüz sonuçlandı.
Fenerbahçe camiası sana inanıyor, güveniyor ve destekliyor.. Oyuncuların bazısı sana kızıyor olsa da, yıldız futbolcuyla iletişimi çok iyi bilen biri olarak krizleri çok iyi yönetiyorsun.. Fenerbahçe tarihinin en zor günlerinde takımı ayakta tutacak saha içi sonuçlarını alman ise en değerlisi.. Geçen sezon “Hep zarı gelen” Fenerbahçe’nin, “Zarları fincanla atılan ligin” lideri olması çok önemli çünkü.. Senin için, Alex için, Emre için, Volkan için, ayrılan Niang, Lugano, Andre için.. Tek maçta iki asist yapan Okan için.. O formayla 3 kez gol kralı olan bir futbolcuydu Aykut..
Futbol avukatı KocamanŞimdi tüm camianın futbol avukatı gibisin.. İşin kolay değil.. Ama yine de bir teknik direktörsün sonuç olarak.. Ve Mourinho gibi, Ferguson gibi, Terim gibi sen de bu “Hatalar Mesleği’nin” bir kahramanısın aslında.. Yaptığın hatalı bir hamle olumlu sonuç verebilir veya tüm tersine her şeyi doğru uygulasan da tabela seni mağlup eder..Kaybettiğin oyuncular oldu.. Emenike gibi büyük bir silahtan hiç yararlanamadın.. Ama senin yaptığın işin sözlükteki karşılığı, “Her koşulda gemiyi limana getirmek”.. Üç puanı, ligi, kupayı, turu kazanmak.. Ve bunu çok isteyen taraftarı bazen sinirlendiren, bazen mıknatıs gibi bütün tepkiyi alan adam olmak mesleği seninki.. Yıldızları motive etmek, kıskançlıkları, çekememezlikyeri, görünen veya buzdağının arkasında kalan sorunları çözmek işin..
Eskişehirspor maçını bir kişi fazla oynarken kazanmakla, Karabük maçını bir kişi eksik oynarken kazanmak arasında ligin sonunda fark olmayacak.. Sen bunun bilincindesin.. O yüzden “topa sağlam” basma taraftarısın.. Ama Fenerbahçe iyi oynamıyor.. Gereksiz yere yan pas yapıyor.. Barça gibi oynama çabası boşuna.. Çünkü elinde o formatta oyuncular yok. Real de değilsin, Manchester da.. Fenerbahçe’nin Stoch gibi bu ligin çok üstünde bir silahı yedek oturtma lüksü yok.. Fenerbahçe doğrudan sorumluluk aldıkları zaman verimli olabilecek Özer-Sezer ikilisini bu kadar paslanmaya bırakacak lüksü yok.. Ben teknik adam değilim.. Ama futbolun nereye gittiğini gözlemlerim hep.. Bu takımda forma daha hızlı, daha güçlü, daha iş yapabilenlere de verilmeli..
Rakibimiz karşısında gol girişimlerinde 9-0 geride kaldık. Hırvatlar üç golü de kanattan ortalarla bulurken biz hem göbekten hem kenarlardan hiçbir varlık gösteremedik...
· Volkan: İki yan topta çaresiz kaldı.. En önemli avantajı olan konuda gollere çare olamayınca morali bozuldu. Olic’in mutlak pozisyonunu önledi.. Maç boyu 5 kurtarışı vardı. Buna karşın seyirciyle diyaloğa girmesi yanlıştı.
· Gökhan Gönül: Son günlerdeki büyük düşüşü devam ediyor. İlk golde çok kolay geçildi. İkinci golde kademeye giremedi. Maçı hiçbiri isabetli olamayan 5 kanat ortasıyla bitirdi.
· Giray: Gollerde pozisyon hatası yaptı. Maça gereksiz göğüs paslarıyla başlamasının faturası ağır oldu. İlk yarının sonuna doğru Emre’nin kornerinde gol girişiminde bulundu. Rakiplerine 4 faul yaptı.
· Egemen: O da kötülerin arasında yok olup gitti. İlk yarı dalga dalga gelen Hırvat akınları karşısında olumlu kesiciliğini gösteremedi. 2 faul yaptı.
· Hakan: İkinci gol onun kanadından gelişti. İlk golde de adamını kaçırdı. Maç boyu kaleye şut çekmedi, sol kanattan 1 kez orta yaptı.
· Hamit: Rakibin en çok çekindiği oyuncuydu. Maçın ilk bölümünde sağ kanattan net bir gollük orta yaptı. Hiç şut çekmedi. 2 kez faulle durduruldu.
Türkiye kulübede daha avantajlı
Bir tarafta Guus Hiddink, diğer yanda Slaven Bilic... Hangisi daha tecrübeli? Hırsını kim daha iyi kullanıyor? Top hangisini daha çok seviyor? Bu ve benzeri sorulara yanıt aradık.
7Temmuz 1998.. Fransa’nın deniz kenti Marsilya’da dev bir maç oynanıyor.. Dünya Kupası yarı finalinde Ronaldo, Rivaldo, R.Carlos, Bebeto, Taffarel gibi yıldızları kadrosunda bulunduran Brezilya kupanın en pozitif takımlarından Hollanda ile karşı karşıya.. Normal süresi 1-1 biten maçın sonunda Taffarel’in kurtardığı 2 penaltı Guus Hiddink’in ekibi Portakallar’ı çok istedikleri finalden döndürüyor..
8 Temmuz 1998.. Paris’in görkemli stadı Stade de France’da bir başka dev maç var.. Dünya Kupası’na evsahipliği yapan Fransa, henüz 7 yaşında bir ülke olan Hırvatistan’ı ağırlıyor.. Karşılaşmayı 2-1 kazanan evsahibi finale yükseliyor..
Daha çok isteyen kazanmaya yakın
Herkesin merakla beklediği dev kapışma; Fransa-Brezilya finalinden bir gün önce Parc de Prince’de Hiddink’in Hollanda’sı Hırvatistan’a yenilerek üçüncülüğü de kaybediyor.. Hırvatlar’ın sağbeki Slaven Bilic oynadığı güzel futbolla dikkat çekerken futbolda çok önemli bir şeyi daha ortaya koyuyor.. Daha çok isteyen, daha çok mücadele eden bir adım öndedir.. Ve bugün.. Türk futbol tarihinin önemli gecelerinden birini daha yaşıyoruz.. Ülke olarak birlik beraberliğe, derin bir rahatlamaya ihtiyacımız olduğu süreçlerden biri daha var karşımızda.. Rakibimiz Hırvatlar bu kez.. Normal sürelerde hiç yenemediğimiz, Euro 2008’in çeyrek finalinde penaltılarla elemeyi başardığımız Hırvatlar..
13 yıl önce Hiddink’in rakibiydi
Milli Takımımız’ın başında dünyanın en ünlü çalıştırıcılarından biri Guus Hiddink var.. Rakipte ise 13 yıl önce Hiddink’e karşı futbolcu olarak mücadele eden Slaven Bilic.. İki dev maç öncesi, iki teknik adamı her açıdan masaya yatıralım istedik.. Tecrübeden hırsa, bilgiden gözükaralığa kadar birçok faktörü işin içine katmaya çalıştık.. Ayrıca son günlerde futbolumuzda çok konuşulmaya başlanan “Top şansı, marka değeri” gibi olguları da değerlendirmeye koyduk..
LİGDEKİ ilk yenilgisini çok kötü futbolla alan Fenerbahçe’yi, taraftarı sabaha karşı havaalanında karşıladı. İlk golün yarım metre ofsayttan atıldığını öğrenen Aykut Kocaman basın toplantısında, “Türkiye’nin en elit hakemi hakkaniyetli bir maç yönetti. Penaltı, ofsayt gibi kararlar anlık olarak veriliyor.Hakemleri bu yüzden çok yıpratmamak gerek” yorumunu yaptı..
Karabük maçında kırmızı kart gören Alex, cezalı olmasına karşın Sivas’ta arkadaşlarını yalnız bırakmadı..
Fenerbahçe’yi mağlup eden Sivasspor’un teknik direktörü Rıza Çalımbay ise son derece alçakgönüllü açıklamalarıyla yıllar öncesinin Atom Karınca lakabını hatırlattı bizlere..
10 Atom Karınca
Sanki Fenerbahçe karşısında bir kaleci ve 10 Atom Karınca vardı cuma gecesi..
Bu sezonun en güzel futbollarından biri Arena’da sergilendi. İnanılmaz pozisyonların ve bir penaltının kaçtığı Galatasaray-Mersin İdmanyurdu maçı golsüz biterken Galatasaray seyircisi iki takımı da ayakta alkışladı. Fatih Terim maç sonrası, “Futbol adına çok keyifli bir maç oldu. Rakibimizi de tebrik ediyorum” açıklamasını yaptı.
CSKA Moskova yorgunu Trabzonspor sezonun en diri futbollarından birini oynarken, güçlü rakibi Kayserispor’u iki güzel Burak Yılmaz golüyle geçti.. Şenol Güneş maç sonrası, “Ülke olarak Milli Takım’a destek olmalıyız” diyerek çok önemli bir sağduyu çağrısı yaptı.. Asbaşkan Nevzat Şakar da, Burak Yılmaz’ın sayılmayan golünde yardımcı hakem Baki Tuncay Akkın’ın işinin zor olduğunu söyledi.
Çünkü 27 maçtır yenilmemişti.. Şampiyonluğun en büyük favorisi olduğu söyleniyor, kadrosunun çok güçlü olduğundan bahsediliyordu.. Çünkü bütün fırtınalara karşı ligde liderdi..
Bir ülkenin, bir ligin şampiyonuna bir bakış açısı buydu.. Diğer bakış açısı, ne yaparsa yapsın sahada dökülen alın terinin boşa olduğunu düşünmekti sürekli olarak.. Bir gazete haberi, bir televizyon tartışması futbolcuların ruh halini değiştirebiliyordu. Buna karşın kazanmak, yenilmemek zordu.. Dün bu yükün ağırlığı altında kaldı takım.. Alex’le Samsun’a 2 puan kaybedildiği maçta da kötüydü takım.. Kayseri deplasmanında da.. Ama dün kötü ötesiydi.. Sorun ne Alex’in yokluğu, ne sahanın kayganlığı, ne rakibin müthiş presi, ne Kocaman’ın oyuncu tercihleri, ne ilk golün ofsayttan gelmesiydi..
Asıl sorun 3 Temmuz
Asıl sorun Fenerbahçe 3 Temmuz’dan bu yana her gün daha da ağırlaşan yükünün altında darmadağın olmasıydı.. Emre’yi, Gökhan’ı bu kadar kötü hatırlamıyorum ben.. Caner geçen haftaki performansının çok çok gerisindeydi.. Savunma maçı iki golle bitirdiği için dua etti.. Bekir ve Mehmet Topuz dışında oyuna asılan, rakibe direnen yoktu sanki.. Son 3 dakikadaki baskı bile rakibin alan boşaltması ve geri çekilmesiyle geldi..
Bundan sonraki süreç önemli.. Fenerbahçe camiası bir bütün olarak kaldığı sürece şampiyonluk yarışında yine en avantajlı takım olur.. Ama üzerindeki baskıyı kaldıramazsa sıkıntı artar..
FUTBOLDA adaleti sağlamakla görevli kişiler onlar... Orta hakemin işi çok çok zor.. Hatalı kalkan bir ofsayt bayrağından sonra bile fatura ona kesilebiliyor. Bir oyuncunun hakemi aldatarak kendini atması ve penaltı kazanmasının sorumlusu da hakem olabiliyor.. Ama hakemlerin elindeki güçleri iyi değerlendirmedikleri ve saha içinde kontrolü kaybettikleri zaman neler olabileceğini hepimiz yaşadık..
Çok eleştirildiler
Şu an bu ülkenin en formda iki hakemi Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus.. Onlar da bu noktaya gelinceye kadar çok eleştiri aldılar. Hakemliği bırakma noktasına getirildiler. Uzun süre bazı takımların maçlarına verilmediler. Ama savaştılar, futbol bilgilerini artırdılar, kondisyonlarını hep yüksek tuttular ve en önemlisi saha içinde özgüvenlerini hiç kaybetmediler. Arkalarında sağlam bir şekilde durulduğu zaman nerelere geldiğini çok iyi gördük..
Yusuf Namoğlu, yaptığı açıklamalarla hakemleri baskı altına aldı
MHK Başkanı Yusuf Namoğlu herkesin sevdiği ve saydığı bir spor adamı.. Ama Galatasaray-Gaziantepspor maçından sonra Abdullah Yılmaz hakkında televizyonlarda yaptığı açıklamalar, hakemler üzerinde büyük baskı yarattı. Bunun en açık örneğini Aytekin Durmaz’ın yönetiminde gördük..
MHK gücünü futboldan alıyor.. Futbol; futbolcuyla oynanıyor.. Kulüpler futbolculara büyük yatırım yapıyor.. Eğer MHK kulüplere ve futbolculara güvenmez ya da hakemler baskı altında kulüplerin güvenini yitirirse büyük bir kaos yaşanır. Herkes kendi kurallarını koymaya kalkar..
Yunus Yıldırım misali kendi kurallarıyla maç yöneten hakemlerimiz mevcutken MHK’nın görevi hakemleri baskıdan kurtaracak formüller üretmek olmalı..