Altan Tanrıkulu

Taraftar!

15 Aralık 2011
MAÇIN başlamasına 2 saate yakın vardı..

Taksim yine ışıl ışıl, yine çok kalabalık.. İstiklal Caddesi’nden İngilizce tezahüratlar yükseliyor.. Stoke taraftarları dünyanın en güzel şehirlerinden birine gelmenin keyfini çıkarırken, dünyanın en güzel manzarasına sahip stadına maç izlemeye gidiyorlar..
Maçın 20 dakikalık bölümü, Stoke seyircisi için maçtan çok Beşiktaş taraftarının yaptığı tribün şovlarını izlemekle geçiyor.. Beşiktaş bu bölümde çok baskılı, çok üstün.. Atılacak bir gol, grup liderliğini bile getirebilir.. Ama savunma yine önde yakalanıyor.. Önce Jerome kaçırıyor.. Ardından Fernandes ve İsmail’in ortak hatası golü getiriyor.. Kiev’in 2-0’ı yakalaması, yenen gol, direkten dönen top derken ilk yarının tek farkla bitmesi bir şans oluyor Beşiktaş için..

Seyircinin zorlamasıyla

İkinci yarı rakip akıllı oynuyor, Beşiktaş yine durgun tempoda.. Ama öyle bir seyirci var ki, taraftar olmanın ötesinde.. Resmen maça müdahale ediyorlar.. Bazen zararı da oluyor takıma.. Çoğu zamansa buz tutmuş bir yoldaki kar lastiği gibiler.. Her şartta takımı gole itiyorlar..
Seyircinin zorlamasıyla depar atıyor Almeida.. Yoksa hali yok.. Yoksa banka hesabında belki aklı.. Belki başka bir yerlerde.. Ama topu aldığı an Upson’ın yaptığı hareket net penaltı.. Polonyalı hakem maçtaki en cesur kararlarından birini veriyor.. Bizdekiler gibi, “Ne olur ne olmaz” demiyor, çıkartıyor kırmızıyı..
Bir İngiliz takımına 1-0 geriden gelip üstünlük sağlamak önemli.. Ama daha da önemlisi bu üstünlük sayısını duran toptan atmış olmak.. Bu duran top golünü “Milli Takım’ın yeni santrfor adayı” Mustafa’nın atmış olması..
Dün golleri attıran, yenilgiye isyan eden taraftardı.. Fernandes başta  olmak üzere Hilbert ve Mustafa galibiyette büyük rol oynadı.. Uzun süre sonra bir Avrupa maçında böyle güzel bir gece yaşattığın için teşekkürler Beşiktaş..

Bir İngiliz takımına 1-0 geriden gelip üstünlük sağlamak önemli.. Ama daha da önemlisi bu üstünlük sayısını duran toptan atmış olmak..

Yazının Devamını Oku

İstanbul'un yükselişi

14 Aralık 2011
15 haftalık puan durumunda son yıllarda pek görmediğimiz bir tablo göze çarpıyor

Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ligde ilk 3 sırayı paylaşmış durumda. Özellikle sıkıntılı süreçlerine karşın Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın 15 maçlık periyodu oldukça iyi geçirdiğini görüyoruz.

Fatih Terim’le gelen müthiş çıkış

BİR maç eksikle 15 haftayı geride bırakmış durumdayız... Bu sezon ilk kez oynanacak play-off sistemi nedeniyle takımlar şampiyonluktan çok ilk 4’e girmenin hesaplarını yapıyorlar öncelikle.. 15 haftalık puan durumuna baktığımızda son yıllarda pek de görmediğimiz bir tablo göze çarpıyor..
Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ligde ilk 3 sırayı paylaşmış durumda.. Özellikle sıkıntılı süreçlerine karşın Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın 15 haftalık periyodu oldukça iyi geçirdiğini görüyoruz..
Son üç sezonda istediğini bulamayan ve geçen sene dibe vuran Galatasaray, Fatih Terim’le birlikte son haftalarda müthiş bir çıkış yaptı. Bursaspor’u mağlup eden, İnönü Stadı’nda Beşiktaş’la berabere kalan sarı kırmızılı ekip, Fenerbahçe ve Trabzonspor’u yenerek uzun bir aradan sonra ligde lider oldu.

En büyük hayal kırıklığını Bursa yarattı

Üç İstanbul takımının üst sıraları elde etmesinin dışında İstanbul Büyükşehir Belediyespor da ligin ilk 15 haftasına damga vurdu. Galatasaray ve Trabzonspor’u mağlup eden, Beşiktaş’la berabere kalan İstanbul BŞB’nin teknik patronu Abdullah Avcı Milli Takım’a geçti, yardımcısı Arif Erdem göreve geldi.

Yazının Devamını Oku

Alexsizlikten korkuyorlar

12 Aralık 2011
Evet, Brezilyalı futbolcu benim takıntım, sebeplerini de burada yazıyorum.

Alex, büyük futbol zekasına karşın hiçbir zaman Avrupa’nın sert temposunda oynayamayacağını çok önce fark etti.. Fenerbahçe onun için iyi bir seçimdi.. Çünkü en sevdiği ortamlardan birine, taraftara sahipti..

Messi’yi, Ronaldo’yu, Villa’yı, Mesut’u izleyip, “Bunlar bir başka” diyenler, Türkiye adına Alex’sizlikten korkuyor ve insanları korkutuyorlar. Takıntım aslında ‘Uyurgezer Dahi’ye değil. Ben sizin küçük dünyanıza takıntılıyım..   

ALEX De Souza.. Fenerbahçe tarihinin en başarılı, en sevilen yabancısı.. Camianın gözbebeği.. Rakip taraftarların, yöneticilerin, futbolcuların, hatta hakemlerin bile takdirini kazanmış, olağanüstü bir aile disiplini olan bir büyük yıldız.. Tekrar tekrar teşekkürler bu ülkeye geldiği için ve bize yaşattığı keyifli anlar için..
Yeteneklerine saygım sonsuz
Bu ruh haline bürünmemize neden olan onlarca, hatta yüzlerce an yaşattı Alex bizlere.. Samsunspor’a attığı röveşata golünden tutun da, CSKA ağlarını 30 metreden sarsışı, Inter savunmasını perişan edip Deivid’e yaptığı asist, Kadıköy’deki hemen her derbiyi müthiş oynaması, geçen sezonun ikinci yarısında ortaya koyduğu inanılmaz performans Alex’e, onun yeteneklerine saygı duymamazın nedeni oldu..

Alex benim takıntım çünkü en çok ben seviyorum

BÜTÜN bu yazdıklarıma karşı ülkede ‘Alex’e takıntısı olan adam’ damgası yemeyi göze aldım.. Evet, Alex benim takıntım.. Çünkü Alex’i çoğunuzdan daha fazla seviyorum.. Onu kötü günlerinde, AZ maçında tüm stat ıslıklarken, kupa finalleri kaybedilirken yerden yere vuranlardan olmadım hiçbir zaman..

Yazının Devamını Oku

Terim büyük çalıştırıcı

8 Aralık 2011
MEVLANA Divan-ı Kebir’de “Bu evde iki yabancı ordu bulundukça ikisi de savaşır, çabalar ama evin içinde dönüp dolaşmaktan başka bir şey yapamaz, ondan öteye gidemez..” demiş..

Son günlerde futbolda, ülkemizde, Avrupa’da ve dünyada yaşanan olayları düşününce bu söz aklıma geldi.. Ve derbiye bu ruh haliyle gittim.. Bir takımı bu kadar kısa sürede toparlamak, ayağa kaldırmak ve ezeli rakibi karşısında net bir galibiyet almasını sağlamak büyük teknik adamların başaracağı bir iştir.. Fatih Terim de büyük bir teknik direktör.. Bunu sadece sahaya çok cesur bir takımla çıktığı için söylemiyorum.. Oyuncularını kazanma adına şartlamayı başardığı için söylüyorum.. Elmander ders olarak okutulmalı.. Eboue’nin sakinliği ve tekniği tüm kanat oyuncularına örnek olmalı..
Ve Fenerbahçe.. Yıldırım Beyazıt’ın bir sözü vardır: “Kaybetmekten korkan kaybeder” diye.. Futbolda her zaman gerçekleşmez bu söz.. Türkiye Ligi gibi zor gol atılan bir ortamda bazen avantaj gibi de gözükür ürkek futbol oynamak.. Ama derbiler önlem değil, hamle maçıdır, ortamıdır.. Maçın ötesinde yaşam felsefenizi gözden geçirirsiniz.. Risk alırsınız ya da almazsınız.. Milan’ı çalıştırır veya Fenerbahçe’de kalırsınız..
Aykut Kocaman çok önemli bir çalıştırıcı.. Fenerbahçe’nin yüz akı.. Türk futbolunun efendi ve akıllı ismi.. Ama bir konuda “sarı ışıkta” bekliyor.. Ayağına kadar gelen devrimi yapmıyor.. Saha yürüyen isimleri, camiadaki dengeleri, seyircinin tepkisini düşünerek saha tutuyor.. Bilica kim? Bekir sakatsa, Serdar oynar.. O yetersizse Orhan.. Alex haftalardır durgun.. Koy Serdar’ı, oynatma Ankaragücü maçında Alex’i, o zaman gör takımı..

A planını değiştirmeli

Fenerbahçe’ye gelirken kafasında dikine oynamak vardı Aykut Kocaman’ın.. Kadrosunda Niang, Emenike ve Lugano olsa ne yapacaktı? Bırakın onları bu ligin üstünde çabukluğa, adam eksiltme özelliğine ve gol pozisyonuna girme yeteneklerine sahip Stoch ve Dia gibi iki çabuk isim yok.. Rakip 4 forvet sen 2.. Sen hücum oynasan rakibi geride eksik yakalama şansın yüzde doksanlarda..
Fenerbahçe’nin A planını gözden geçirmesi gerektiğini yazmıştım birsay önce.. Artık gözden geçirme değil, değiştirme zamanı.. Apoel futbolun doğrularını yaparken Alex’i mi var? Alex’le başla, kötüyse değiştir.. Oynatma, gerekirse oyuna sok.. F.Bahçe Alex’in üstünde olsun, Alex Fenerbahçe’nin üstüne çıkmasın..

Bir takımı bu kadar kısa sürede toparlamak, ayağa kaldırmak ve ezeli rakibi karşısında net bir galibiyet almasını sağlamak büyük teknik adamların başaracağı bir iştir.

Yazının Devamını Oku

Arena'ya hazırlık

4 Aralık 2011
Maçtan önce, maç sırasında, maçtan sonra hemen herkesin konuştuğu konu futbol dışındaydı. Gollerden sonra yapılan tezahüratlar, “Alın terinin karşılığının” verilmesini ifade ediyordu.

Bu ortamda maça hazırlanmak da, oynamak da, ligi yaşamak da zor. Yine ligin lideri, en çok gol atanı, en az yenileni Fenerbahçe.
Bir kanatta Stoch, diğer kanatta Dia. Ortalarında iyi bir Alex, onun arkasında Mehmet, Baroni, Emre. Selçuk da olabilir bu üç kişiden biri yoksa.
Fenerbahçe’nin Arena taktiğinin, dizilişinin bu olması gerektiği Ankaragücü karşısında açıkça gözüktü.
Bu ligin üstünde yeteneklere sahip Stoch henüz yarı performansta. Takımın oyun içi liderlerinden birisi olabileceğini üstlendiği sorumlulukla gösterdi. Gole kadar 4-5 top kaybı yaptı. Sonra toparlandı, adam eksiltti ve galibiyetin anahtarı oldu.
Onsuz oynanan ve puan kaybedilen maçları kazansa Fenerbahçe en yakın rakibiyle puan farkı çok daha fazla olurdu.
Keyifli maçBaşta Alex olmak üzere, Yobo, Gökhan ve Bienvenue’yü beğenmedim. Alex ya hastaydı ya da çok yorgundu. Etkili alana gönderdiği paslar dışında oyuna ağırlığını koyamadı.
Diğer ihtimal Aykut Kocaman’la da konuşarak kendini Arena’ya saklamış olması.

Yazının Devamını Oku

Ya Play-Off'a giremezlerse

29 Kasım 2011
Alınan ilginç skorlar, ligi renklendiriyor.

Beşiktaş’ın Trabzonspor deplasmanından 3 puanla dönmesi, Manisaspor ve İstanbul BŞB’nin ilk dörtte kendine yer bulması, “4 büyükler Play-Off’a kalır” tezini çürütmeye başladı.

LİGDE 12 hafta geride kaldı... Tüm takımların inişler-çıkışlar yaşadığı bu bölümde derbi maçları da zirveyi şekillendirmeye başladı. Beşiktaş’ın zorlu Trabzon deplasmanını 3 puanla kapatması bir anda hesapları değiştirirken, Manisaspor ve İstanbul BŞB’nin ilk dörtte kendilerine yer edinmeleri, Fenerbahçe’nin Sivas’tan sonra Ankara’da da puan kaybetmesi “Play-Off’a hangi takımlar kalacak?” sorusunu da gündeme getirdi. Bursaspor’un sezona beklediği gibi başlamaması üzerine “Dört büyükler Play-Off’a kalır” görüşü son üç haftadaki sonuçlarla tartışılır oldu.

Tartışmalar başladı

Özellikle Fenerbahçe’nin gol yollarında sıkıntı çekmesi, Galatasaray’ın çok fazla kart görmesi ve deplasmanda kolay kazanamaması, Beşiktaş’ın derbileri bitirmesin karşın kendi seviyesinin altındaki takımları çözmekte zorlanması ligi renklendiren unsurlar olarak öne çıktı..

Avni Aker’deki yenilgi ilk dördün dışına itti

Şampiyonlar Ligi’nde oynadığı pozitif futbolla alkış alan Trabzonspor ise, Beşiktaş karşısında aldığı yenilgiyle bir anda kendini ilk dördün dışında buldu.

Nefesleri yetecek mi?

Üstelik şampiyonluk yarışındaki rakiplerinden Beşiktaş’a karşı da ilk maçı kaybetmesi ikili averaj için önemli bir dezavantaj oluşturabilir bordo mavililerde.. Ligin üçte birlik bölümünü geride bırakırken Manisaspor ve İstanbul BŞB’nin başarısının Play-Off’a kadar sürüp sürmeyeceği de merak konusu.. Mersin İdmanyurdu’nun çıkışı sürerken; Orduspor evindeki yenilgiyle zirve yarışında bir adım geride kaldı.

Yazının Devamını Oku

Futbol demek gol demek

28 Kasım 2011
MANİSASPOR’a kaybeden Şota maç sonrası, “İyi oynadınız ama gol atamadınız” yorumuna ilginç bir yanıt veriyor: “Futbol demek gol demek.. Gol yoksa oyun da iyi değildir..”Futbolun en büyük gerçeği gol günümüzde..

Dünya Messi’yi, C.Ronaldo’yu izlemek için İspanya’ya turlar düzenliyor.. Maç biletleri inanılmaz fiyatlara yükseliyor.. Futbol turizmi, ürün satışı, reklam kazançları kulüpleri dünyanın en çok konuşulan markaları arasına sokuyor.. Peki biz neyin peşindeyiz? Önce gol yemeyelim.. Önce kaybetmeyelim..
Hızla geri gidiyoruz
Bu anlayış bizi ileri götürmüş olsa anlarım.. Ama hızla geri gidiyoruz.. Burak dışında yerli golcümüz yok.. Biraz savunma konusunda sıkıntı çeken hücumcular yedek kalıyor.. Derbiler de, zorlu deplasmanlar da kısır sonuçlara mahkum oluyor..

Dengeleri bozan adam


Beşiktaş bu maçı kaybetse şampiyonluk yarışından uzak kalacak, bu doğru.. Ama beraberlik siyah beyazlıları lider mi yapacak? Yine aynı tedirginlik yaşanacak.. Fenerbahçe’ye, Galatasaray’a evinde 4 puan kaybetmiş Beşiktaş’ın en azından Ekrem’in yerine Mustafa ya da Holosko’yla başlamamanın sıkıntısını çekiyor ilk yarıda..
Son bölümdeki hamleler, “Korkmayanın bir adım ileri geçeceğini” ortaya koyuyor aslında.. Gençlerbirliği’nde bir slogan vardı, “Mustafa Pektemek, gol demek” diye.. Dengeleri bozan isim oldu genç yıldız Trabzon’da..

Yazının Devamını Oku

İsim oynamamalı

26 Kasım 2011
KÖTÜ oynuyor Fenerbahçe. Göre göre, bile bile aynı hatalar devam ediyor. Hataların en büyüğü formsuz isimlerin, isimleri nedeniyle oynatılması.

Camianın buna karşı çıkması. Takımın buna refleks gösterememesi.
Milli Takım kötü, kulüpler kötü. Bu sistemsizliğin içinde “Gerçeğin peşinden koşmak” kolay değil. Ama birilerinin bunu yapması gerek. Aykut Kocaman, Fatih Terim ya da bir başkası. Bunu yapan kazanır, cesaret edemeyen kaybeder.
Emenike bu ligin üstündeydi. Neler yaptığı ortada. Niang bu ligin üstündeydi. Penaltısız 15 gol atıp gitti. Şampiyon takımdan gelip şampiyonluk kazandırdı. Dia bu ligin üstünde hıza sahip. Ama sakat.Ya Stoch. O da bu ligin üstünde. 17 yaşında Chelsea’nin transfer ettiği, 19 yaşında Hollanda’da yılın futbolcusu seçilen bir oyuncu Stoch. 2010 Dünya Kupası’nda oynamış Slovakya’nın banko oyuncusu. Bu sezon senin en iyi oynadığın maç olan İstanbul BŞB karşılaşmasını kazandıran, Avcı’yı avlayan isim olmuş Miro. Ama Niang gitmişken, Emenike buharlaşmışken, Dia sakatken, Semih yedekken bile formayı alamıyor. Oyun biterken sahaya sürülünce de hata yapma korkusu yaşıyor. Mersin deplasmanını hatırlıyor belki.

Rahat ol hocam

Ve Alex. Yürüyeyerek oynadı Büyük Usta bu kez. Geçen sezonun ikinci yarısında rakipleri için korkulu rüyaydı, bu sezon avantaja dönüşmeye başladı. Gol kralı, asist kralı olmak bireysel istatistiktir. Önemli olan takıma yansıyan performanstır. Alex kötü oynadığı an çıkmalı, formsuzsa yedek kalmalı. Tıpkı Totti gibi, tıpkı Del Piero gibi, tıpkı Kaka gibi, tıpkı Ronaldinho gibi.

Kocaman rahat olmalı artık. Dünkü puan kaybına karşın Fenerbahçe şampiyonluk yarışındaki rakiplerinden daha güçlü kadroya sahip ve daha iyi takım. Yapacağı tek şey fiziki olarak hazır olmayanları da yedek bırakmaya başlaması.
Fuat Çapa’ya koca bir tebrik. Akıllı bir taktikle oynadı ve maçın her saniyesine ortak oldu.

Yazının Devamını Oku