ANKARA’dan Nihat Pulak isimli okurum Telsim reklamındaki çekim hatasına dikkatimi çekmiş:
‘Telsim MyCep reklamı var ya, hani şu elinde mikrofonla muhabiri uçaktan atıyorlar da paraşütü açılmadan yere düşüyor. Adamı uçaktan attıktan sonra uçağın kapısındaki adamlar uzun süre ayaklarının dibi hizasından aşağıya doğru bakıyorlar. Sanki adamı apartmanın çatısından aşağı atmışlar gibi. Oysa, o sırada uçağın hızla gidiyor olması lazım. Yani adamlar uçağın gidiş yönünün aksi yöne ve geriye, aşağıya doğru bakmaları lazım. Böyle bir ciddi hata yapan reklam rejisörü ya da yönetmeni eminim çok büyük paralar kazanıyordur. Hayret!..
Reklamdaki espri üzerinde yoğunlaşınca fizik kanunlarını ihmal etmek mi gerekiyor?’
Reklamın yönetmeni ne kadar para kazanıyor ne yapıyor onu bilemem
Nihat. Ama bu yönetmenin
Okan Bayülgen olduğunu söyleyebilirim. Telsim MyCep
‘Doa Sporları’ mizahı konseptiyle farklılaşmaya çalışıyor.
‘Doa sporlarına’ sponsor oluyormuş gibi yapıp
‘ucuzluk’ mesajlarını araya sıkıştırıyor. Mizahi bir format. İlk başlarda
‘ilgisizlik’ nedeniyle kısmi bir
‘mesaj anlaşılamama’ sorunu olsa da, süreklilik sağlandığında bu sorunun ortada kalkacağını düşünüyorum. MyCep mizah unsurunu biraz daha mesajla birleştirirse bu yoldan sağlıklı bir farklılaşmaya gidebilir.
Okan Bayülgen’in de ilk
‘reklam yönetmenliği’ olmasına rağmen iyi bir iş çıkardığını düşünüyorum.
Yeri gelmişken hem
Cem Yılmaz’a hem de
Okan Bayülgen’e bir uyarıda bulunmak istiyorum. İkisi de zeki, işlerini iyi yapan, reklamcılık mesleğine de ilgi duyan insanlar. Ama unuttukları bir şey var. Reklamcılık sadece reklamlardan oluşan bir şey değil. Bu mesleğin kendine özgü kuralları, süreçleri ve sistemleri var. Üstelik reklamcılık sadece televizyon reklamı üretip insanları güldürmek anlamına da gelmiyor. Reklamcılık çok ciddi bir meslek. Bir markanın iletişim sorunlarına kısa ve uzun süreli çözüm yolları bulma uzmanlığını gerektiriyor. Avrupa Birliği müzakereleri esnasında da ne kadar ciddi ne kadar uzmanlık gerektiren bir meslek olduğunu yakından göreceğiz.
Bu nedenle
Okan Bayülgen ve
Cem Yılmaz’a da daha önce
Sinan Çetin’e yapmış olduğum öneriyi tekrarlayacağım. Eğer reklamcılık yapmak istiyorsanız birer ajans kurun (ya da kurduysanız) başına geçin, reklamcılığı tüm kuralları ile yaşayın, diğer reklam ajanslarıyla aynı riskleri paylaşarak rekabet edin. Aksi takdirde her mikrofon uzatana reklamcılıkla ilgili görüş bildirip reklamcılık mesleğine, bu işten dişiyle tırnağıyla para kazanan insanlara saygısızlık etmeyin... Komedyenlerin reklam dünyasına girip reklamcılık yapmalarında sorun yok... Sorun reklam dünyasına girip de reklamcılığı birer komedyen olarak sürdürmekte. Bu çok ayıp hem de büyük saygısızlık...
Bizim bir Cumhurbaşkanımız var mıydı
SAKIN yanlış anlamayın. Tabii ki bizim bir Cumhurbaşkanımızın olduğunu, aynı zamanda Cumhurbaşkanımızın çok iyi bir hukukçu, laik Cumhuriyet’i koruyucu, kollayıcı olduğunu biliyorum. Ama insan Cumhurbaşkanının daha fazla göz önünde olmasını ve topluma birçok yönden önderlik yapmasını, harekete geçirmesini, heyecanlandırmasını, güdülemesini ve hedefler vermesini istiyor...
Avrupa’ya giriyoruz, Avrupalı oluyoruz...
’Others’dan
‘EU Members’lığına terfi ediyoruz... Kendimize yönelik algılarımız değişiyor, ülkemize yönelik algılarımız değişiyor. Ve de hızla daha da değişecek... AKP ile
‘dinci dünya görüşün pompalamadaki ısrarcılığı’ nedeniyle ciddi kan uyuşmazlığım var. Ancak hem giderek artan başarılı özelleştirme uygulamaları hem de AB üyeliği yolunda ısrarlı tutumu nedeniyle
Tayyip Erdoğan’ı takdir ediyorum.
Müzakere süreci sonunda Avrupa Birliği’ne girelim girmeyelim, bu süreçte kendimizle, kültürümüzle, demokrasimizle, eğitimimizle, sağlık politikalarımızla ciddi bir hesaplaşma süreci içine girecek ve kazanan biz olacağız. Peki nerede Cumhurbaşkanımız? Nerede bizi harekete geçirecek, moral aşılayacak, heyecanlandıracak, güdüleyecek önderimiz?
TNS Piar her ay 18 yaş üstü Türkiye temsili 2 bin kişi yaptığı Trendpoll araştırmasında Cumhurbaşkanlığı’na yönelik güveni şu soruyla ölçüyor:
‘Cumhurbaşkanlığı kurumuna güvenip güvenmediğinizi lütfen söyler misiniz?’
Son 9 ayın sonuçlarına baktığımızda son aylarda Cumhurbaşkanlığı kurumunun az da olsa puan kaybettiği görülüyor. Benim sorguladığımı başkaları da mı sorgulamaya başladı acaba?
Süper marka mı dediniz
İSTANBUL’a yaklaşık 100 km... Silivri dolayları... Denize dört kilometre... 120 ev... Kınalı evleri... Ücreti 100 bin dolar artı KDV...
Art Canadian sadece Hürriyet’te, altı gün ana gazetede üç gün de emlak ekinde reklam yayınlamış. 120 ev tam üç haftada kapış kapış. Şu anda almak isteseniz, yok. Arayın, kontrol edin.
Sorarım size Hürriyet bu gücüyle
‘Süper marka’ olmasın da kim olsun...
Hodri meydan... Aynı reklamı isterseniz 60 gün boyunca gazetenizde yayınlayın, 10 ev satılsın sizi de
‘Süper marka’ yapmazsam ne olayım!.
Eti’nin Kibar Feyzo keyfi
ÜÇ ay önce Kelebek’te
‘Niye hálá Erdal Özyağcılar’ı reklamcılar keşfetmedi’ diye yazmıştım. Geçen hafta
Erdal Özyağcılar aradı ve espriyi patlattı:
‘Keşfettiler hoca keşfettiler artık ben de Beyaz İnci’de ödül alabilirim.’
Akşam eve döndüğümde Eti’nin çikolata dünyasında devrim yaratacak ürünlerini tanıtan reklam kampanyasının ilk filmini izledim. Eti fındıklı, lokumlu, susam krokanlı, fındıklı krema dolgulu, Türk kahveli yeni çikolatalar çıkarmış, diğer çikolatacılara resmen nanik yapıyor. Süper bir atak.
Reklam kampanyası da yapılan yeni ürünlerle rakiplere özellikle de Ülker’e ve Nestle’ye yapılan naniği pekiştiriyor.
Erdal Özyağcılar, Kibar Feyzo ve
Züğürt Ağa filmlerindeki
Şener Şen karakterlerini çağrıştırırcasına feodal bir ağa.
Ağa’nın bakkalı var ve insanlara demode ürünler kakalıyor. Ama Eti eski köye yeni adet getiriyor ve insanları demokrasiyle tanıştırıyor... Daha sonraki reklamlarda Ağa da ikna olacak ve yeni ürünlerle çağdaş bakkallığa aday olacak...
Erdal Özyağcılar mükemmel oynuyor. Strateji mükemmel. Reklamın yönetmeni
Ömer Faruk Sorak. Uygulama mükemmel...
Kibar Feyzo ve
Züğürt Ağa’yı onlarca kez izlemiş bir ulusun evlatları olarak Eti çikolata filmlerinden keyif almamamız mümkün değil. Lokumlu, susamlı ya da kahveli bir çikolatanın vereceği keyif ancak bu kadar güzel ve etkili anlatılabilirdi... (Bu arada lokumluyu denedim şahane!)
Eti çikolata kategorisinde Ülker ve Nestle’ye çok ciddi rakip olduğunu bu kampanyayla iyice kanıtladı. Bakalım Ülker ve Nestle, Eti’nin atağına nasıl karşılık verecekler.
ÇekirgelikDış ilişkiler insan ilişkileri gibidir. Sonu yoktur. Bir sorunun çözümü genellikle diğer bir soruna yol açar.
(James Reston)