Daha önceki gün yazdı birini. Maliye Bakanlığı verileriyle ‘örtülü ödenek harcamalarındaki astronomik artışlar’a dikkat çekiyordu.
Mesela; “Geçtiğimiz yıl 992.6 milyon lira tutan harcama... Bu yıl aynı dönemde yüzde 62 artarak 1 milyar 616 milyon liraya ulaşmış...”
Mesela; “Eskiden yalnızca Başbakan kullanırken geçen sene Cumhurbaşkanı’na da kanunla örtülü ödenek tahsis edilmiş...”
Mesela; “AK Parti’nin ilk 11 yılında örtülü harcamalar 12 kat artmış...”
Oyçokluğu ile.
Neden mi?
2 Ekim’de yazar Muhsin Kızılkaya (AK Parti milletvekili) ile gazeteci Günay Aslan (HDP üyesi) katılmış yayına.
RTÜK’ün izleme dairesi de programda çaktırmadan ne haltlar karıştırdığımızı ‘dikkatlice’ izleyip üst kurula rapor etmiş.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ile Bulgaristan’a gidiyoruz. Günübirlik bir çalışma ziyareti...
Program kitapçığına göz atıyorum. Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı ülke notunda şöyle bir ayrıntı ilişiyor gözüme: ‘Doğrudan seçimle 5 yıllığına işbaşına gelen cumhurbaşkanı...’
Başbakan da doğrudan seçimle geliyor, cumhurbaşkanı da...
Bize benziyor yani Bulgaristan’ın parlamenter rejimi.
O kişi, seçim hükümetinde AB bakanlığı yapan uluslararası ilişkiler hocası Prof. Beril Dedeoğlu.
Beril Hoca, Aljazeera.com.tr’ye konuştu dün. Neyse o, esirgemiyor lafını...
“Suriye’yi Esad’lı ya da Esad’sız yeniden düzenlemenin kaptanı Rusya olacak. Benim gördüğüm bu” diyor.
Koskoca NATO, burnunun dibinde düzen kuruculuğu Rusya’ya kaptırıyor demek.
“Suriye’yi yeniden şekillendirecek tek unsur Rusya mı olacak? Ya Batı” diye soruluyor bu kez.
Şu şekilde netleştiriyor Hoca:
“Ağırlıklı oyuncu Rusya olacak. ABD 4 defa siyaset değiştirmeseydi, kimi ve nasıl destekleyeceklerine karar verselerdi... O kararsızlığı Rusya politikaya çevirdi. Bütün dünya açısından oldukça riskli bir gelişme bu...”
Komsomolskaya Pravda gazetesinden alınmış. Yazan, Putin’e çok yakın ve gözde bir akademisyen, St. Petersburg Sendikalar Sosyal Üniversitesi Rektörü Aleksandr Zapesotski.
Türk düşmanı uygulamalara tepki gösteriyor. Ve bundan, Başkan’a yaranmak isteyen bürokratların işgüzarlıklarıyla gözüne girmeye çalışan medyanın sığlıklarını sorumlu tutuyor.
* * *
Bir yandan “Türk halkı dostumuzdur. Rusya’nın sorunu Türkiye’nin devletiyledir, vatandaşıyla değil” diyor...
Tutuklamayı yerinde gören hâkim ve savcıdan başka. Onun dışında, bir de içten gelmeyen, mahcup ve zorlama birkaç kem küm müstesna.
Tutuklama tedbirini lam’sız cim’siz, çekinmeden, bodoslama savunan aklı başında kimse çıkmıyor.
* * *
Çünkü fiili durum oluşturmak, işleri daha da içinden çıkılmaz hale getirir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakındığı ‘çift başlılık’ sorununun fiiliyata geçmesinden başka bir şeye de yaramaz.
O da sistemin krize sokulması demek.Cumhurbaşkanı zaten, sistemdeki bu kriz üretme potansiyeline dikkat çekmiyor mu?
Başbakan Davutoğlu da bu tehlikenin farkında, yeri geldiğinde, sistemin taşıdığı risklerin kuvveden fiile geçmesi ihtimaline karşı uyarmıyor mu?
Hangisinin gerçeği yansıttığı o kadar da önemli değil. Önemli olan bu vesileyle bize aynı anda hem Adele hem de Ahmet Kaya’yı dinletmiş, karabasan gibi üstümüze çöken bu kasvetli havada müziği tartıştırmış olmalarıdır.
* * *
Burnuma bir parça PR kokusu da gelmiyor değil. Kesinlikle başarılmış bir PR faaliyeti...
Ama ister lokal düzeyde Adele lehine çalışsın, ister rahmetli Ahmet Kaya’yı sevenlerin onu gündemde tutma çabası olsun, hiç fark etmez. Bizi bu kez de Adele’ciler ve Ahmet Kaya’cılar olarak ortadan ikiye bölmüş olsalar bile.