Fotoğraf, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la eşi Emine Erdoğan’ın pazar günü Huber Köşkü’ndeki iftar sofrasında Bülent Ersoy’la birlikte verdikleri fotoğraf.
Sabah’ın İngilizce gazetesi Daily Sabah, fotoğrafı “Transseksüel şarkıcı Erdoğan’ın iftarına katıldı” başlığıyla servis etti.
Aynı vurguyu mesela El Arabiya televizyonunun Twitter hesabında da gördüm. Daily Sabah’ın sunumundan etkilenmiş olmalı.
Sabah gazetesinde ise eşzamanlı bir başka Bülent Ersoy haberi dikkat çekiyordu. Ersoy’un “İftar sonrası evimde beni bekleyen sürpriz” notuyla Instagram’da paylaştığı ‘samimi’ bir fotoğrafa yer veriyordu.
Hani darbelerle yüzleşme, cuntacılarla hesaplaşma, askeri vesayeti bitirme günleriydi.
Hani Taraf bir sabah zulayı patlatıyor, öbür sabah süper savcılar devreye giriyor, sonraki sabah özel yetkili mahkemeler darbe planlarının gizli günlüklerini açıyordu.
Hani siyasi irade, Silivri yargılamalarının arkasında kapı gibi duruyordu.
‘Hani kurunun yanında yaşın da yandığı’ feryatlarına kulaklar tıkanıyor, büyük darbe davalarında suçsuzların da yanması gibi küçük hukuki hataların normal karşılanması gerektiği söyleniyordu.
Ankara’da bazı semtlerde dağıtılan broşürün amacı tahrik, faili ise meçhul.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kılıçdaroğlu’na kurşun atma olayı gibi, bu ajitasyonu da onayladığını sanmıyorum.
Tasvip etmediğini birileri Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a da haber vermiş olmalı. Çünkü Adalet Komisyonu’nda önceki gün çıngar kopartan broşürle ilgili, dün bir inceleme başlatıldığını açıkladı.
Körü körüne taraftarlar kadar körü körüne karşıtlar da görmek istemiyor. Oysa Erdoğan’ın söyleminde bir esnemenin bariz ipuçları var ve gözlerini yeterince açarlarsa, bu değişimi onlar da yakalayabilir.
İçten ve dıştan bir terör kuşatması altındasınız.
Milletinizin ve devletinizin bekasına saldırılıyor, hiç şakası yok, ölüm kalım savaşı veriyorsunuz.
Sokaklarınız alttan alta karıştırılıyor, fokurdama liselere kadar inmiş durumda.
Sosyal patlamalardan çekiniyor, sokak olayları çıkarılmasından endişe ediyorsunuz.
Putin de karşılık verecek bu yakınlaşmaya, belli. O da açılacak ama ondan önce tam bir özür bekliyor.
Ortası bulunabilir, ‘yarım özür’ yerine geçecek bir üzüntü beyanı için dilin imkânları zorlanabilir.
Diplomasi, biraz da kelime cambazlığı değil midir zaten.
***
Show TV’de Prof. Mustafa Karataş’ın trollendiği haberlerini okuduk.
“İftardan sahura kadar üfürsek caiz midir” diye zırvalamış kafa yapmaya çalışan bir izleyici.
Canlı yayında yaşanan bu korsanlığa Hoca’nın nasıl hazırlıksız yakalandığı, trollere ne eğlence çıkardığı yazıyordu.
***
Meğerse bir süre önce Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, TV’lerde ramazan programı yapacak sunucu ve hocalarla bir toplantı düzenlemiş.
Görmez Hoca, ‘Sizden rica ediyorum ekranda anlık olarak fetva vermeyin, bundan uzak durun’ demiş.
Ancak bazı hocalar bu tavsiyeye şiddetle karşı çıkmışlar.
Ekranda fetva vermezlerse reytinglerinin düşeceğini söylemişler.
Ortaya çıktı mı, çıktı...
Bu, CHP’nin terör seviciliğinden kaynaklanan bir destek ve dayanışma faaliyeti değilmiş.
Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği ziyaretler, Meclis’in bir denetleme faaliyetiymiş.
Artık gün gibi ayan mı, ayan...