“Bu yaptığım yasal mıdır” demedi...
İlk kez de yapmıyor ayrıca, alışkanlık haline getirdi, 17 Aralık’tan bu yana sürekli kaset dinletiyor.
Kendisine sorsanız yolsuzlukla mücadele ediyor, iktidara sorsanız 17 Aralık’ta hükümete kumpas kuran paralel yapının değirmenine su taşıyor.
Ama bu seferki farklı...
Bundan önceki her kaset çalışında “Bunlar yasal dinleme, yasal” derdi.
Dikkat ettim, bu sefer yasal mı, değil mi bahsine girmedi...
* * *
17 Aralık’tan sonra huyu değişti Kemal Bey’in...
Yeni Şafak ve Star gazeteleri, kaydıyla kuyduyla ilk partiyi yayımladı, isim isim...
Bir batında 3 bin küsur kişinin dinlenmesine izin verilmiş...
Gezi denmiş, dinlenmiş...
17 Aralık’a hazırlık gereği, dinlenmiş...
Yetmemiş, Selam diye bir örgüt icat edilmiş, savcı basmış altına imzayı, çatır çatır dinlenmiş...
‘Selamünaleyküm, aleykümselam terör örgütü’ tespit edilince, teknik takibe alınmasına ferman buyrulmuş. Tek tek kim uğraşacak, otomatiğe bağlamışlar, kitlesel olarak dinlenmiş...
Kimler yok ki, bir ben eksiğim...
İnanamadım, birkaç tanıdığı arayıp yayınevlerinin satış rakamlarını sordum, billahi doğruymuş.
17 Aralık kumpası hükümetten, Cemaat’ten, muhalefetten, borsadan ve hatta dolardan bile çok kitapları vurmuş.
Mübalağa ediyorum tabii, bıçak gibi kesilmemiş satışlar, ama vatandaş eskisi gibi okumayı bırakmış.
Ahmet Ümit’in alengirli polisiyesi, Elif Şafak’ın gizemci entrikası, İskender Pala’nın su gibi akan menkıbesi ile Ayşe Kulin’in yalınkat macerası nispeten iş yapıyor.
Popüler edebiyatın akıcı üç-beş kalemi, hâlâ idare ediyor vaziyeti. Koyu tiryakileri sağ olsun...
Fakat çok satanlar rafında, boynu bükük okur yolu gözleyenler de var. Roman kurtları, yolu unutmuş bir süredir.
* * *
Görülmemiş bir hoşnutsuzluk...
Bu esnada özel hayatları, ister istemez polisin teknik takibine takılmış...
Ne düşünürsünüz?
Bazı kaset mağdurları, ama Ergenekon, ama başka bir suç şüphesiyle izlenmişler diyelim. Antin kuntin şeylerden, şu veya bu sebepten devlet imkânlarıyla izlenmişler...
Mahrem görüntüleri gizlice kayda alınıp ifşa edilmezden evvel, ‘big brother’ın gözü üzerlerindeymiş, uzun kulaklar yatak odalarının duvarlarına kadar dayanmış....
Yani tertibin içinde doğrudan yoksa bile en azından olacakları biliyormuş olsun, paralel bir güç...
Hiçbir şey ifade etmez mi size?
Peki ya ortaya çıksa ki 17 Aralık komplosunda, adı sanı duyulmamış hayali bir terör örgütü adına binlerce kişi dinlenmiş, belki 8 belki 10 bin...
Ve fakat eski Türkiyeleşen İtalya ne yapsın, istikrarsızlığa saplandı, can çekişe çekişe batıyor’ dediğim gün, Hürriyet’in birinci sayfa anonslarından teki şöyleydi:
“Demokrat Parti içinde isyana liderlik ederek Başbakan Letto’yu devirdi, seçim yarışına girmeden iktidarı ele geçirerek Avrupa’nın en genç başbakanı olacak...”
Vay vay vay!...
Kaç vesayetçinin, kaç paralelcinin, kaç çıkmaz sokak bezirgânının hayalini süslüyor bu zafer, bir bilse...
* * *
Fırsatçının adı Matteo Renzi, 39 yaşında, küçüklüğünde bir yavrukurtmuş.
Başarısı, dünyanın dört bir tarafındaki tüm saray darbecilerinin gözünü kamaştırıyor.
Ufukta belirdi artık, Abdullah Gül çizgisini bozmayacak...
Rüya düzeni alan bütün paralel romantiklere haber salın, muhasara çöktü!
Şek ve şüphe kalmadı artık, Çankaya düşmeyecek...
Başka bir deyişle:
Cumhurbaşkanlığı makamını, Meclis çoğunluğunun üstüne süremeyecekler.
Bir başka deyişle:
Abdullah Gül’ü, kendi amaçları için Tayyip Erdoğan’la çatıştıramayacaklar.
Yani değişiyor ki yamalı bohça gibi koalisyon hükümetlerine mahkûm değiliz...
Değişiyor ki eskiden her biri tek başına birkaç hükümet götürecek sabotajlara rağmen hâlâ yönetilemez bir ülkeye dönmedi Türkiye...
Değişiyor ki ipler bürokrat ve teknokratların eline geçmedi; siyaset güçten, takatten düşmedi, yine işleri çekip çevirmeye muktedir...
Değişiyor ki içeriden gelen bütün saldırılara inat ekonomimiz batmıyor...
Değişiyor ki İtalyan demokrasisine benzemekten gittikçe uzaklaşıyoruz...
Yani değişiyor değişmesine de, çok da yanlış istikamette değişiyormuş ama bizim bu rejim.
Yok “Bu milletin a...na koyacağız” demiş, yok milletin anasına avradına sallamış, buna da bir şey denmeyecek miymiş falan festekiz...
Evet, buna bir şey denmeyecek...
Bu linç coşkusuna bir taşla da olsa katılınmayacak, bu acımasız dolduruşa gelinmeyecek...
Siz varın, yalan olduğunu bile bile ‘milletin ırzına tasallut’tan adamı ipe çekin, bu infaza ortak olunmayacak...
Havuz soruşturmasında adı geçiyor diye, işadamı Mehmet Cengiz’i ibretiâlem için recmetmek mi istiyorsunuz?
Buyurun, geri kalmayın...
Fakat önce, elinizdeki korsan fezlekede neden şöyle yazdığını bir zahmet bana da izah edin: