*
Davette bulunurken de azıcık yanlamış Hakan Şükür’e...
“Ben sana vaktiyle kral demiştim” falan türü sözlerle.
*
Sonra da “Ne yapıyorsun birader? O yanladığın adam, bir terör örgütünün üyesi” diye uyarılınca...
Hemen silmiş yazdıklarını.
ADAMIN biri cinayet işlediğinde ne yapıyoruz?
Cinayet işleyeni yaka paça hapse tıkıyoruz.
“Ne yapalım, ölenin kaderinde bu varmış” deyip cinayet işleyeni salıvermiyoruz.
*
Kader inancı şunu gerektirir:
*
Önce cinayet işleyenin cezası verilir.
ABD’si, Almanya’sı, Fransa’sı, İngiltere’si nasıl bu alanı düzenlemek amacıyla yasalar çıkardıysa...
Tabii ki Türkiye de çıkarmalıydı.
*
Toptancı bir ret tavrı içinde değilim ben.
“Bu alan başıbozuk kalsın” demiyorum yani.
*
Fakat bizde çıkan yasanın özellikle 29. maddesi, çok sorunlu bir madde.
*
Artık bizim de Michelin yıldızlı restoranlarımız var.
*
Ödül alan restoranlara şöyle bir baktım:
*
Hepsi sonuna kadar hak ediyordu yıldızları.
*
“Önerilenler” listesinde İstanbul’un klasiği “Beyti”nin yer almasına çok ama çok sevindim. Beyti Bey’e uzun ömürler.
*
Aman Allah’ım!
Yok böyle kin ve nefret.
Yok böyle küfür ve hakaret.
*
Eline taşı alan fırlattı Mehmet Ali Çelebi’ye.Sanki bir milletvekili, ilk kez parti değiştiriyor gibi.
Sanki Türkiye, böyle bir olguyla ilk kez tanışıyor gibi.
*
Öyle bir
HDP, bir tek şey için sokaklara çıkıp yürüyüş yapıyor:
*
Öcalan’ın serbest kalması.
*
Ülkenin onca sorununa gözlerini kapatmışlar.
Gözlerini açtıkları tek bir konu var: Öcalan.
*
Öcalan için yaptıkları eylemlere polis sert müdahale edince de...
Fakat yine de Nükhet Duru’nun Muhittin Böcek’e yönelik ettiği şu iltifatlara dikkat kesilmeden edemedim:
*
“Canım Başkan’ım. Böcük Başkan’ım. Siz bize bir lütufsunuz. Siz Antalya’ya bir lütufsunuz.”
*
Şöyle bir baktım etrafa.
*
Şöyle bir sohbet geçti aramızda:
*
Ben dedim ki:
*
“İşiniz zor görünüyor. Bir aday üzerinde anlaşmanızın önünde engeller var gibi. Nasıl çıkacaksınız işiniz işinden?”