26 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a güven mektubunu sundu.
Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildikten sonra ilk ziyaretini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yaptı.
İmamoğlu’nun İngiliz Büyükelçisi ile balıkçıdaki buluşması tepkilere neden olmuştu. Çünkü o gün İstanbul, yoğun kar yağışı nedeniyle bir felaketi yaşıyordu. ABD Büyükelçisi ile görüşmenin öyle bir yönü yok. Ama siyaseten çok daha önemli mesajlar taşıyan bir görüşme.
KILIÇDAROĞLU’NUN SAVUNMASI
Bakmayın Kılıçdaroğlu’nun, “Ekrem Bey lokantada olmayıp da dozerin başında mı olacaktı” diye savunmasına. Cumhurbaşkanı adaylığında en ciddi rakibi olan Ekrem İmamoğlu’nun bu olaydan dolayı aldığı darbe karşısında en çok sevinen kişinin Kılıçdaroğlu olduğundan kuşkum yoktur.
BAKANLARIN SUÇU NEYDİ?
Ayrıca yanlış bir değerlendirme. Başkan o gün dozerin başında olmayacak da nerede olacaktı? Rize’de, Giresun Dereli’de, Sinop Ayancık’ta sel felaketi yaşandığı dönemde bakanlar Süleyman Soylu, Murat Kurum ve Adil Karaismailoğlu kimi zaman kepçeyle vatandaşlara ulaştılar kimi zaman dozerlerin başında durdular ama her zaman çizmeleri çekip kurtarma çalışmalarını yönettiler. 20-25 gün evlerine gitmediler. İmamoğlu, 24 saat dahi AKOM’un sıcak ortamında kalıp krizi yönetemedi. Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgenin üzerinden elini çekmedi. Sonuç ne oldu? Kısa sürede yaralar sarıldı, 1 yıl içinde vatandaşlarımız evlerine kavuştu.
ERDOĞAN VAN’DAYDI
Milletvekilleri sormadan Cumhurbaşkanı Erdoğan Kabine değişikliğine ilişkin bir açıklama yapmış.
Abdulhamit Gül’ün ayrılıp Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı’na getirilmesinden söz ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kabinede bir değişiklik yaptık. Bekir Bozdağ’ı Adalet Bakanlığı’na getirdik. Bekir Bey’in gelmesi çok isabetli oldu. Onun yerine de (Anayasa Komisyonu) Yusuf Beyazıt’ı getirdik. İhtiyaç olduğu zaman bu değişiklikleri yapacağız. Arkadaşlar bu değişikliklerden başka anlam çıkarmasın. Arkadaşlar bu değişikliklerden rahatsız olmasın” diyor.
Erdoğan Kabine Toplantısı’ndan sonra yaptığı konuşmada da bakan değişikliğini bayrak yarışı olarak tanımlamıştı.
KABİNE DEĞİŞİKLİĞİ DEVAM EDECEK
Bakan değişikliğiyle ilgili bir soru gelmiyor. Zaten herhangi bir rahatsızlık yok ama Cumhurbaşkanı’nın bilgi verme ihtiyacı hissetmesi olumlu karşılanıyor.
Erdoğan’ın, ”İhtiyaç olduğu zaman bu değişiklikleri yapacağız” sözünü ise milletvekilleri birkaç bakanın değişeceği yönünde yorumluyorlar. Erdoğan, Kabine Toplantısı’ndan sonra yaptığı konuşmada da, ”Bundan sonra da elbette gerektiğinde yeni değişiklikler yapabiliriz” demişti.
Bu aşamada kaç bakan değişecek, kimler gidecek, kimler gelecek gibi konulara girmek istemiyorum. Bazı beklentiler var ama daha ilerisi spekülasyon olur. Ama
CHP Lideri, harf sırasına göre oturulabileceğini açıkladı. Bu buluş atomun çekirdeğini parçalamaktan dahi daha önemli.
Ama bu öneri tam olarak kabul görmüş değil. Çünkü harf sırasına göre olduğunda Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın en başta oturması gerekiyor. Burada da Ali Babacan mı yoksa Ahmet Davutoğlu mu diye ikinci bir gerilim su yüzüne çıktı.
CHP’liler ve İYİ Partililer ise, bunların yüzde 1 oyları bile yok ama başköşeye oturacaklar, yüzde 25 oyu olan CHP Lideri son sıraya düşecek diye itiraz ediyorlar.
Muhalefet liderleri henüz oturma sırası sorunu çözebilmiş değiller ama bu kafayla Türkiye’de sistem değişikliği yapacaklar.
Her şey toz pembe gösterilmek isteniyor ama Millet İttifakı’nın önünde aşılması gereken önemli sorunlar duruyor.
DAVUTOĞLU’NUN ÖNERİSİ
Bu noktada Ahmet Davutoğlu’nun temaslarını mercek altına almakta yarar var. Davutoğlu, Akşener ve Kılıçdaroğlu ile önce ayrı ayrı sonra üçü birlikte görüştü.
Orada
Adınız Recep Tayyip Erdoğan da olsa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı da olsanız ne tür suçlamalara maruz kaldığınızı göstermesi açısından önemli.
Av. Bendal Celil Ezman, Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuyor.
Ama nasıl bir suç duyurusu. Çok uzun bir dilekçe olduğu için esasına dokunmadan, özetleyerek aktaracağım.
AĞIR SUÇLAMALAR
- Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan adlı vatandaşın suç işleme itiyadı içinde olduğu, illegal faaliyetlerde bulunduğu...
- HSK üyeleri ile birlikte çete, suç örgütü oluşturduğu...
- 17-25 Aralık operasyonlarının engellenmesi uygulamaları ve 16 Temmuz 2016 tarihinden sonra yürütülen illegal uygulamalarla, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nı ve kanunlarını uygulatmayarak, Türkiye Cumhuriyeti devletine isyan fiili içinde oldukları...
- 15 Temmuz 2016 tarihinde
Perşembe gününden beri Kılıçdaroğlu’nun ne diyeceğini merak ediyorum. O nedenle çıktığı televizyon programlarını, yaptığı konuşmaları hatta attığı tweet’leri dahi izliyorum.
Peki bu Kılıçdaroğlu merakımın sebebi ne?
Kılıçdaroğlu çarşamba günü, “Bu akşam saat 22.00’de önemli bir konu hakkında size bilgi vereceğim” dedi.
Saat 22.00 oldu. Kılıçdaroğlu Twitter’dan bu kez bir video yayınladı.
KILIÇDAROĞLU’NUN İDDİASI
Önce bu belge de değil, bu da değil diye bir şov yaptı, ardından altında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasının yer aldığı bir evrak gösterdi.
Biliyorsunuz Anayasa’nın 67. maddesinde, “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” deniliyor.
O nedenle seçim kanunuyla ilgili olarak şimdi vereceğim bilgileri önünüze 2023 yılının takvimini koyarak değerlendirirseniz sevinirim.
Çünkü AK Parti ile MHP’nin üzerinde anlaşmaya vardığı seçim ve siyasi partiler yasasında değişiklik öngören yasa teklifi, şubat ayında Meclis’e sunuluyor. Bu demektir ki seçim yasasındaki değişiklikler ne zaman Meclis’ten geçerse o tarihten itibaren 1 yıl içinde erken seçim yok. Seçim yasasındaki değişiklik Meclis’ten şubat ya da mart ayında geçti diyelim. Anayasa’ya göre 2023 yılının şubat ya da mart ayına kadar yeni yasayla erken seçim yapılamaz demektir. Tabii ondan sonra haziran ayına 3 ya da 4 ay kalıyor. 3 ay için de erken seçime gidilmez.
ÖNEMLİ ÜÇ DEĞİŞİKLİK
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Lideri Bahçeli’nin üzerinde mutabakata vardığı teklif üzerinde AK Parti’den Hayati Yazıcı, MHP’den ise Feti Yıldız çalışmaları yürütüyorlardı. Onlar da çalışmalarını tamamladılar. Değişikliklerle ilgili önemli olan 3 noktaya dikkat çekmek istiyorum:
1) Seçim barajı yüzde 7’ye düşürülüyor.
2) Seçimlere katılmak için Meclis’te grubun olması zorunluluğu kaldırılıyor.
3) Dar ya da daraltılmış bölge gündemde değil, seçimlerde nispi temsil sistemi devam ediyor.
Büyük krizleri yönetenler büyük lider olur. Krizleri yönetemeyenler krizin altında kalır.
İstanbul’daki yağan karla birlikte yaşanan ise Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı umutlarının üstüne kar yağmasından başka bir şey değil.
İmamoğlu, İstanbul’a yağan karla birlikte ortaya çıkan tabloyu yönetemedi.
Karla mücadelede başarısızdı.
İstanbulluların yollarda kaldığı saatlerde İngiliz Büyükelçi ile balıkçıda yemek yemesi de bu durumun üstüne tüy dikti.
24 Ocak günü İmamoğlu’nun siyasi kariyeri açısından bir kırılma noktası oldu.
Oysa tam tersi olabilirdi.
Çünkü bana cevap verme imkânı yok. Keşke eşit şartlarda olsaydık, seçilmiş bir Cumhurbaşkanı’na, daha da ötesi bir insana hakaret etmeye hakkı olmadığını söylerdim.
Ayrıca bu Sedef Kabaş’ın Erdoğan’a ilk hakareti değil. Daha önce de Erdoğan’a hakaretten dolayı hakkında açılmış bir soruşturma var. Sedef Kabaş’a sorsanız mesleği gazetecilik ama o Cumhurbaşkanı’na hakareti meslek edinmiş.
Bir süredir ibretle izliyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı 27 Mayıs öncesinin nefret dili kullanılıyor. Bunu çok tehlikeli buluyorum.
KILIÇDAROĞLU’NDAN, İSMET PAŞA TAKTİĞİ
Bu işin öncüsü de ne yazık ki Kılıçdaroğlu. CHP’de ve muhalif medyada Cumhurbaşkanı’na hakaret artık bir yarış haline dönüştü. Kılıçdaroğlu, 27 Mayıs öncesi İsmet Paşa’nın izlediği yolu izliyor. İsmet Paşa, Kore’de darbe olunca, “Türk milleti, Kore milletinden daha az haysiyetli değildir” demişti. General Kasım darbesiyle devrilen Irak Başbakanı Nuri Sait Paşa feci bir şekilde katledilmişti. Menderes’e, Nuri Sait Paşa’nın akıbetini örnek göstermişlerdi. “Şartlar tamam olduğu zaman milletler için ihtilal meşru bir haktır” diyen İnönü 27 Mayıs’ın işaretini vermiş, Demokrat Partililere dönüp “Sizi ben bile kurtaramam” demişti.
DEMOKRATLARA YAPILAN ZULÜMLER27 Mayısçıların darbeden sonra Yassıada’da Menderes ve DP’nin ileri gelenlerine yaptıkları zulümler insanlığa sığmaz. İçişleri Bakanı Namık Gedik, Harp Okulu’nun penceresinden atılarak katledildi. Cumhurbaşkanı Celal Bayar dahi maruz kaldığı muamelelere dayanamayarak intihar girişiminde bulundu. Menderes’e yapılan zulümleri yazmaya ise yüreğim elvermez.
KILIÇDAROĞLU’NUN HAKARETLERİ, KÜFÜRLERİ...
Cumhurbaşkanı