A. Cem Keçe

Baba-kız arasındaki uygunsuz yakınlaşmalar

16 Ağustos 2012
Baba ile kızın dudak dudağa öpüşmesi doğru bir davranış değildir ve bu tür uygunsuz yakınlaşmalar hem geç kızlarına hem de topluma çok yanlış mesajlar verebilir. Peki, ama neden?

Baba ile kızın dudak dudağa öpüşmesi doğru bir davranış değildir ve bu tür uygunsuz yakınlaşmalar, hem genç kızlarına hem de topluma çok yanlış mesajlar verebilir. Peki, ama neden?

Baba-kız arasındaki yakınlaşmalara özen göstermek gerekiyor!

Çocuklar ve ergenler, ebeveynleriyle kurdukları bağlarla ve yakın ilişkilerle cinsel yönelimlerinin, kimliklerinin, kişiliklerinin ve geleceklerinin temellerini atarlar. Bu süreçte yaşananlar ve paylaşılanlar ruhsal gelişimlerini ve ilerideki cinsel hayatlarını şekillendirir. Genç bir kızın babasını “dudaktan öpmesi” o kızda bilinçdışında var olan karışık duyguların ortaya çıkmasına ve cinsel hayatı üzerinde hatalı kodlamalara yol açabilir. Bu nedenle baba-kız arasındaki paylaşımlarda birtakım şeylere “özen göstermek” gerekiyor.

Yetişkin cinselliğini çağrıştıracak davranışlardan uzak durulmalı!

Freud’un geliştirmiş olduğu oedipus kompleksi (elektra kompleksi) kavramında da kız çocukları babaya ulaşmak ve onun sevgisini kazanmak için annelerini bir rakip gibi görürler. 3–5 yaşlarını kapsayan ve “fallik dönem” adı verilen bu süreçte, kız çocukları babalarını paylaşmazlar ve sahiplenirler. Fallik dürtülerin baskısıyla, bu yaş dönemindeki kızlar yetişkinlerin seks arzusu gibi olmayan, çok daha masum, çocuksu ve saf bir “fallik arzu” ile babalarını arzularlar, “fallik bağ” adını verdiğimiz bağ ile babalarına bağlanırlar, hatta babalarıyla evlenmek istediklerini söylerler. Bu istek ve arzular cinsel kimliğin gelişmesi için gerekli ve normal bir sürecin parçasıdır. Fallik dönemin sonunda kız çocukları, babalarına karşı hissettikleri arzuları baskılarlar ve fallik bağlarını çözümlerler. Çünkü babaya duyulan arzu, annenin sevgisini kaybetme korkusuna yenik düşer, kız çocuk annesinin sevgisini kaybetmemek ve anneyle sağlıklı bir özdeşim kurmak için babasına karşı duyduğu fallik bağdan vazgeçmek zorundadır. Böylece çocuk toplumsal, kültürel düzene girmiş olur ve ensest yasağını içselleştirir. Ensest yasağının tanınmasıyla kız çocuğu toplumsal kültürel yaşama dahil olur, doğal güdülerini bastırarak kendi mevcudiyetinin farkına varır. Bu nedenle fallik dönemde kız çocuklarının baskısız ve görece olarak daha rahat bir süreç geçirmeleri adına, yetişkin cinselliğinde olan cinsel açıdan uyarıcı davranışlardan ve sözlü mesajlardan uzak durulması önemlidir. 5 yaş sonrasında fallik dönem baskılanarak uyuklama devresine girer ve ergenlik döneminde tema olarak eski ama içerik olarak yeni bir sayfa açılır. 12–18 yaş dönemini kapsayan ergenlik döneminde baba-kız arasındaki yakınlaşmaların ve temasların “dudak dudağa öpüşme, birlikte banyo yapma, beraber sarılarak uyuma” gibi yetişkin cinselliğini çağrıştıran, garip, tehlikeli ve içselleştirilemeyecek görüntülerden, davranışlardan uzak olması çok önemlidir. Çünkü hem baba için hem kızı için bu tür uygunsuz yakınlaşmalar bilinçdışında yer alan ensestiyöz duyguları harekete geçirebilir. Bilinçdışından kaynaklanan cinsel davranışlar, rastlantısal içerikli temaslar ve babaların kızlarının bedenine olan aşırı ilgileri baba-kız arasındaki sınırların bulanıklaşmasına yol açabilir.

Yazının Devamını Oku

Cinsel ilişkiye girememe

13 Ağustos 2012
Bilgi ve iletişim çağını yaşadığımız bu zamanda, hala böyle bir bozukluk var mı, demeyin. İlk gece başlayan ve çiftlerin hayatını bir kâbusa çeviren Cinsel İlişkiye Girememe (CİG), oldukça yaygın görülen bir bozukluktur.

Bilgi ve iletişim çağını yaşadığımız bu zamanda, hala böyle bir bozukluk var mı, demeyin. İlk gece başlayan ve çiftlerin hayatını bir kabusa çeviren Cinsel İlişkiye Girememe (CİG), oldukça yaygın görülen bir bozukluktur. İlk gece yaşayacaklarıyla ilgili abartılı korkuları ve beklentileri olan çiftler ile sağdıçlık kurumu arasında bir bağ vardır.

Cinsel ilişkiye girememe (CİG) nedir?

Cinsel ilişkiye girmede zorlanan çiftlerin sayısı her geçen gün artıyor. Cinsel ilişkiye girememe yani CİG, yeni evli çiftlerde sık rastlanan sorunlardan biridir. Evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramama olarak tanımlanan CİG’in temelinde, genellikle abartılı ve yanlış beklentiler, başaramama korkusu (performans anksiyetesi), cinsel bilgisizlik, cinsel mitler, tecrübesizlik, yanlış örf ve adetler yatmaktadır. CİG, erkeklerde görülürse “bağlanma” (penisin sertliğini sağlayamama ve ilişkiye girmeyi imkânsız kılan ileri derecede erken boşalma), kadınlarda görülürse “vajinismus” (cinsel ilişkiye girmekten korkma), çiftin bilgisizliğine ve tecrübesizliğine bağlı ise ilk gece sendromu denmektedir. Kapıda kanlı çarşaf bekleyen aile büyüklerinin yarattığı baskı, çifti aynı sınavdaki gibi başaramama kaygısına sokmaktadır.

Evlilikleri bitiren kasılma: Vajinismus

Vajinismus genellikle kadınların bilinçdışına yerleştirdikleri ilk gece korkusunun bir mahsulüdür. Yeni, evli çiftlerde en sık rastlanan sorunlardan biri, evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramamadır. Kadınlarda cinsel ilişkiye müsaade etmeyecek kadar yineleyici ve sürekli olarak vajina kaslarında ve tüm vücutta, istem dışı kasılma ve cinsel ilişkiyi reddetmeyle giden vajinismus; sadece kadın cinselliğini etkilemekle kalmayıp, evliliği de temelden sarsmaktadır. Ülkemizde her 10 kadından birinde görülen vajinismus, zamanla hayatın günlük koşuşturmaları arasında gitgide daha az konuşulur ve paylaşılır bir hale geldiği için, hem kadını ve evlilik ilişkisini yıpratarak evlilikleri bitirir, hem de çiftin toplumdaki görevlerini aksatmalarına yol açarak toplum sağlığını da olumsuz etkiler.

Sağdıçlık kurumunun içini boşalttık

Ülkemizde sağdıçlık kurumu yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Sağdıçlık kurumunun içini boşalttığımızdan beri; CİG’ten şikayetçi olan çiftlerin sayısında hızlı bir artış söz konusudur. Bu çiftler ön sevişmeyi çok iyi başarsalar bile, tam bir cinsel birleşme gerçekleştiremezler.

Yazının Devamını Oku

Ertesi gün hapları

7 Ağustos 2012
Ertesi gün hapı acil durumlar için kullanılması gereken, gebeliği önleme yöntemidir ve korunmasız cinsel ilişkiye girildikten sonra ilk 72 saat içinde kullanılmalıdır.

Kürtaja sınırlama getiren yasal düzenleme üzerindeki tartışmalar hala devam ederken, gebelikten acil korunma yöntemleri arasında yer alan “Ertesi gün hapları” için başvurular eskiye oranla her geçen gün artıyor.

“Cinsel ilişki sonrası hap" adı daha uygun...

Ertesi gün hapı kullanımında çiftlerin eğitilmesi gerekiyor. Ertesi gün hapı acil durumlar için kullanılması gereken, gebeliği önleme yöntemidir ve korunmasız cinsel ilişkiye girildikten sonra ilk 72 saat içinde kullanılmalıdır. İlişkiden sonra ne kadar erken alınırsa koruyuculuğu o kadar fazla olur. Ancak cinsel eğitimin olmadığı ülkemizde ertesi gün hapı sanki bir doğum kontrol yöntemiymiş gibi kullanılmaktadır. Oysaki sürekli kullanımda, yan etkileri oldukça fazladır ve sık kullanıldığında koruyucu etkisi azalır. Ertesi gün hapları, ilk 24 saat içerisinde kullanıldığında istenmeyen gebeliği %95 oranında önler. Çiftler prezervatif, doğum kontrol hapı ya da spiral gibi çağdaş doğum kontrol yöntemlerini kullanmalıdır. Sağlık Bakanlığı’nın ertesi gün haplarını ücretsiz verme kararı üzerinde konuşulması gerekiyor. Gençler ve çiftler eğitilmeden ve kamuoyu yeterince bilgilendirilmeden, bu uygulama yanlış sonuçlara yol açabilir, bilgilendirilme sonrası ise bu uygulama yalnız acil durumlar için doğru olabilir. Ayrıca, ertesi gün haplarının adı yanlış konulmuş, ‘Ertesi gün hapı’ yerine ‘Cinsel ilişki sonrası hapı’ terimini kullanmak daha doğru olur. Çünkü çiftlerin çoğu, gerçekten bu hapın ertesi gün alınması gerektiğini sanıyor. Oysa ne kadar erken alınırsa, bu hapların etkisi o kadar fazla oluyor.

Kamuoyuna yanlış mesajlar verilmemeli!

Ertesi gün hapları kamuoyuna “Korunmayın, nasıl olsa gebeliği engelleyen haplar var!” şeklinde sunulmamalı veya bu tür yanlış mesajların verilmesinin önüne geçilmeli. Prezervatif yırtılması, alkollü korunmasız ilişkiler, dışarı boşalma gibi doğum kontrol yöntemlerinin uygulanmasındaki sıkıntılar veya tecavüz gibi istenmeyen ilişkilere maruz kalındığında ya da bir başka doğum kontrol yöntemi kullanılmakta iken aksilik olduğunda, ek yöntem olarak ertesi gün hapları kullanılmalıdır.

Yazının Devamını Oku

Kamyoncu viagraları

27 Temmuz 2012
İçindeki cinsel gücü artırıcı madde olduğu iddiasıyla viagra etkisi yaptığı söylenen ve daha çok kamyoncular tarafından tercih edilen “kamyoncu viagrası” adı verilen enerji içeceklerinin akaryakıt istasyonlarında veya marketlerde satılması toplum sağlığın

İçindeki cinsel gücü artırıcı madde olduğu iddiasıyla viagra etkisi yaptığı söylenen ve daha çok kamyoncular tarafından tercih edilen “kamyoncu viagrası” adı verilen enerji içeceklerinin akaryakıt istasyonlarında veya marketlerde satılması toplum sağlığını tehdit edebilir. Çünkü bu içecekler Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmıyor, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından satışına izin veriliyor. Ayrıca içeriklerinde ne olduğu tam olarak bilinmiyor ve içindeki maddeler yanlışlıkla vücudun bazı bölgelerinde olumsuz yan etkilere neden olabiliyor. Bu nedenle 18 yaşından küçük olanlara satılması ve alkolle karıştırılması yasak.

Enerji içeceklerini alkolle karıştırmak daha da büyük sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Enerji içecekleri alındığında kişinin alkolün etkilerini hissetmesini azalıyor, bu nedenle daha çok içiliyor ve alkolün yan etkileri artıyor. Bu durum zehirlenmelere yol açabileceği gibi hem alkol alımıyla ilgili hastalıkların, hem de alkole bağlı yaralanmaların artmasına yol açabiliyor.

Kamyoncu viagraları’nın içinde viagra’nın etken maddelerinden biri olduğu iddia edilen “epimedium” yer aldığı söyleniyor. Oysa viagra’nın etken maddesi sildenafil sitrat’tır. Viagra kullanan kişilerde vücudun diğer bölgelerinde de atardamarlarda genişlemeler olur. Bu etki nedeniyle de baş ağrısı, baş dönmesi, görmede bulanıklaşma, midede yanma, yüzde kızarma, burun akıntısı, burun kanaması ışığa karşı hassasiyet gibi şikayetler görülebilir. Bu içecekler de kısa sürede midede yanma, vücudun her yanında kasılma ve tedirginlik hali yaratması nedeniyle psikolojik olarak viagra içilmiş gibi bir hava verebiliyor.

Ayrıca ürünlerin reklam ve tanıtımında kullanılan “Cinsel uyarıcıdır!” veya “Cinsel gücü arttırır!” ibareleri nedeniyle psikolojik olarak plesebo etkisi de yaratabiliyor. Bilindiği gibi, plasebo etkisi, farmakolojik olarak etkisiz bir ilacın telkine dayalı bir etki ortaya çıkarma halidir. Ayrıca çoğu enerji içeceği büyük miktarlarda “kafein” içerir, bu da insana kısa süreli bir enerji artışı sağlayabiliyor. Bazı enerji içecekleri ise “şeker” ve bazı başka diğer maddeler de içeriyor. Ancak bu içeceklerin sağladığı enerji artışı kısa süreli oluyor ve kilo alma, sinirlilik, uykusuzluk, uyarılma eşiğinin düşmesi yani daha kolay uyarılma, hızlı kalp atışları veya tansiyon yükselmesi gibi bazı sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Uyarılma eşiği düşünce ve kişi içeceğin reklamına uygun bir fantezi kurduğunda daha kolay sertleşebiliyor veya yalancı bir cinsel istek artışı yaşayabiliyor.

Sonuç olarak; “İnanırsanız işe yarar!” mantığıyla piyasaya sürülen bu tür içeceklerin Sağlık Bakanlığı’nın denetimine açılması ve içindeki maddelerin yan etkilerinin derhal araştırılması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Tecavüz mağduru bu sefer bir erkek

24 Temmuz 2012
6 karısının tecavüzü sonucu öldü. Uzmanlar seks sıklığının tehlikesini yorumladı.

Nijerya'da zengin olduktan sonra altı kadınla birden evlenen Uroko Onoja, tüm eşleri birden tecavüze kalkışınca canından oldu. 5. ilişkisinde nefes alamamaya başlayan Onoja’nın bu durumu “üst üste seks yapmak hayati tehlikeye mi yol açıyor?” sorusunu akıllara getirdi. İşte, uzmanların yorumları…

Kadınlara düşkünlüğü ile tanınan Onoja, eve dönünce doğrudan en genç eşinin odasına girdi ve diğer eşleri, öfkeyle odaya girip kocalarına her biriyle ayrı ayrı cinsel ilişkiye girmek zorunda olduğunu söyledi. Sıra beşinci kadına geldiğinde nefes alamamaya başlayan Onoja, hayatını kaybetti. Kısa aralıklarla birden fazla ilişkiye giren Onoja’nın ölümü üzerine uzmanların, seks yapma sıklığının sağlık ile bağlantısı ile ilgili şu yorumları yaptı:

 Dr. Cem Keçe: “Seks yapmak gençleştirir ama…”

“Seks yapmak sağlam ve sağlıklı bir erkekte stresi azaltır ve gençleşmeye yol açar. Çünkü seks aslında iyi bir egzersizdir, seks hormonlarının ve diğer hormonların düzenli çalışmasını sağlar. Yurt dışında yapılan çalışmalarda haftada üç kez seks yapan çiftlerin yapmayanlara göre yaklaşık 10 yıl daha genç gösterdiği tespit edilmiş. Ancak bedenen ve ruhen sağlam ve sağlıklı olmayan bir erkek için, birden fazla, üst üste seks yapmak, kalbi yoran ve sıkıntıya sokan bir egzersizdir. Habere konu olan erkeğin 6 eşinin tecavüzüne uğraması onu yormuş ve sıkıntıya sokarak kalbine zarar vermiş olabilir. Var olan bir kalp yetmezliğini artırmış veya koroner damarlarında var olan bir tıkanıklığın etkilerini artırmış olabilir. Bu nedenle 40 yaşından sonra düzenli cinsel check-up yaptırmakta fayda var.”

Yazının Devamını Oku

Büyük penisin derdi de büyük

18 Temmuz 2012
Penisi silah sanılan adamınki gibi büyük penislilerin psikolojisini uzmanlar yorumladı.

 “ABD’nin San Francisco kentinde yaşayan dünyanın en büyük penisli adamı Jonah Falcon (42) geçtiğimiz günlerde kentin havaalanında durdurulup silah taşıdığı iddiasıyla arandı. Yanlış anlaşılmaya bisiklet şortunun neden olduğunu söyledi” haberi tıklanma rekorları kırıyor.

Erekte olmamış haliyle 22 santimetre olan penisi ile rekorlar kitabına giren Falcon’un penis boyu ereksiyon sonrası 35 santimetreye ulaşıyor. Peki, bir erkeğin normalde kabul edilenden daha büyük boyutta bir penisi olması psikolojisini ne yönde etkiler? Uzman Psikolojik Danışman Dr. Cem Keçe, penis boyunun erkeklerde yarattığı psikolojiyi anlattı.

Büyük penisli erkeklerin yaşadığı zorluklar

En az küçük penisli erkekler kadar anormal büyüklükte penisi büyük olan erkelerde hem cinsel hayatlarında hem de iç dünyalarında sorun yaşarlar. Birinde “yetersizlik ve eksiklik duygusu” ön plandayken diğerinde “anormal olma ve korkutma” ön plandadır.

Anormal büyüklükte penisli erkekler, seks yaparken zorlanırlar ve sosyal ortamlarda kendilerini kısıtlamak zorunda kalırlar. Nasıl mı?

• ABD’deki gibi bir habere konu olduğu gibi giyim ve kuşamlarına dikkat etmeleri gerekir.

• Baletlik gibi her mesleği yapamazlar. Umuma açık tuvaletlerde ve hamamlarda rahat edemezler.

Yazının Devamını Oku

Ramazanda cinsellik

18 Temmuz 2012
Doğadaki bütün canlılara şefkat ve merhamet esasının egemen olması gereken Ramazan ayı boyunca; sizlerin aşk, evlilik, yakın ilişkiler ve cinsellikle ilgili sorularınızı yanıtlamaya devam edeceğim.

Doğadaki bütün canlılara şefkat ve merhamet esasının egemen olması gereken Ramazan ayı boyunca; sizlerin aşk, evlilik, yakın ilişkiler ve cinsellikle ilgili sorularınızı yanıtlamaya devam edeceğim. Çünkü insanın maddi ve manevi gelişmesinin yanı sıra ruh ve beden sağlığının korumasında önemli bir yer tutan cinsellik; İslam dini tarafından, insan doğasının en temel ihtiyaçlarından biri olarak görülmüştür. İnsanlar için cinsel arzu ve istekler; açlık, susuzluk gibi doğal olgulardır. Ancak buna rağmen, her yıl, Ramazan ayında aynı tartışmalar yaşanır:

Ramazan'da yaşanan cinsellik ayıp, yasak ya da günah mıdır?

Günümüzde, sahip olunan insani değerler erozyona uğramaya yüz tuttu. Sınırsız hırslar ve talepler benliği kapladı. Bireysellik, bencillik, çıkarcılık, aldatma ve aldatılma gibi olumsuz değerler yakın ilişkilerde öne çıktı. Teknolojik tüm yeniliklere rağmen cinsel mitler (hurafeler veya doğru bilinen yanlışlar) toplumda mutsuz, umutsuz, olumlu düşünemeyen ve cinselliği paylaşamayan kişilerin sayısını artırdı. Ayrıca cinsel sapkınlıklar, taciz, tecavüz, esnet gibi ülkemizi kasıp kavuran olumsuzluklar ve hak ihlalleri, cinsel ayrımcılık ve kadınları hedef alan şiddet insanımızın geleceğe olan umutlarını zayıflattı. Şüphesiz bu olumsuzluklar, aşınan ve kaybolan değerler karşısında yapılması gereken; koşulsuz sevgiyi ve bilimin ışığını topluma hâkim kılmaktır. Ramazan ayı kaybedilen bu değerleri yeniden kazanmak, insanın özünde var olan iyilik ve insani duyguları fiiliyata geçirmek için önemli bir fırsattır. Çünkü Ramazan ayı baştan sona sosyal dayanışma ve kaynaşmanın yoğun olarak yaşandığı, bilgilenme, arınma ve yenilenme bilincinin tazelendiği değerli bir zaman dilimidir. Bu nedenle maddi ve manevi sayısız güzellikleri çağrıştıran, ferdi hayatta huzurun, sosyal hayatta kaynaşma ve paylaşmanın yoğun olarak yaşandığı, iradelerin sevgi ve merhametle eğitildiği ve özgürleştiği Ramazan ayını, cinselliği yasaklamadan kalpleri arındırmak için bir fırsat olarak görmek gerekiyor.

İslam inancına göre oruç tutmak, ruhu ve bedeni terbiye eder ve bu yönüyle daha derin bir anlayış ve yaşayış vaat eder. Oruç, kişinin sahip olduğu nimetlerden bir süre ayrı kalmasını gerektirir ve hep elinin altında hazır olarak bulduğu şeylerle arasına bir mesafe koyar. İftar vakti bu mesafe ortadan kalkar ve kişi orucunu tuttuğu her ne varsa, özlediği ve uzak düştüğü lezzetleri yeni bir heyecanla tadar ve yeniden keşfeder. Bu nedenle iftar, orucu tutulan cinselliği de güzelleştirebilir ve cinsel mutluluğun gelişimi için yeni bir fırsat sunabilir.

Cinsellik, ekmek gibi su gibi güzel bir nimettir; kadın ve erkeğin birbirlerine ruhlarını ve bedenlerini armağan ettikleri eşsiz bir sofradır. Bu sofradaki lezzetleri derinleştirmek, o sofraya oturmanın keyfini yine, yeni, yeniden yaşamak insanoğlunun hakkıdır.

Ramazan ayında meşru cinselliği bir tür ayıp, yasak veya kaçamak saymak; orucu tutulan cinselliğin iftarının da gereksiz olduğu gibi çok yanlış bir algıya neden olabilir. Çiftleri birbirlerinden soğutabilir, zamanla ilişkilerini tekdüzeleştirebilir. Cinselliğin ruhsal ve duygusal boyutlarının ihmal edilmesine yol açabilir. Böylece çiftlerin birbirlerini duygusal ve ruhani gevşemeden ve rahatlamadan yoksun bırakmalarına vesile olabilir. Oysa cinselliğin orucu varsa, iftarı olmalıdır. Ruhsal ve bedensel bir arınma yaşanması gereken Ramazan ayında cinselliği yasaklamak yerine; gönüller ve beyinler arındırılarak huzurlu ve dengeli bir ruh hali yaratılmaya çalışılmalıdır. Çünkü yeme içmenin orucu damak lezzetini geliştirebiliyorsa, özlenen ve hasretle beklenen cinselliğin orucu da cinsellikten alınan hazzı geliştirebilir, cinselliği ilk günkü heyecanına taşıyabilir ve monotonlaşan birleşmeler olağanüstü nitelikler kazanabilir.

Huzurlu ve mutlu olmanızı dilerim. 

Yazının Devamını Oku

Kadınların 7 ölümcül seks günahı!

11 Temmuz 2012
İnsanlığın varoluşundan beri en çok kafa yorulan olgulardan biri kadın-erkek ilişkileridir. İnsan doğası gereği ilişkilerinde “ölümcül günahlar” adını verdiğimiz “hatalar” yapar.

İnsanlığın varoluşundan beri en çok kafa yorulan olgulardan biri kadın-erkek ilişkileridir. İnsan doğası gereği ilişkilerinde “ölümcül günahlar” adını verdiğimiz “hatalar” yapar. Açık olmak gerekirse herkes hata yapar ama orada bir yerde bunları yapmamak gerektiğini söyleyecek birilerinin olmasını ister. Çünkü ilişkileri çürüten şeyler vardır ve insan mükemmel bir canlı değildir. Diğer yandan kadın ve erkek iki ayrı dünyaya sahiptir ve tehlikeli karışım ortaya çıkartırlar. Bu karışım ister istemez ilişkilerdeki ölümcül günahları meydana getirir. Seks hayatında kesinlikle yapılmaması gereken şeyler var. Şimdi sıralayacaklarım, her ilişkinin zamanla yıpranmasına ve yıkılmasına yol açan ve kadınların yaptığı çok önemli hatalar olacak.

İşte kadınların yedi ölümcül seks günahı:

1-Kutsal anneyi oynamak

Annelik tartışmasız kutsal bir olgudur. Bugün hangi topluma bakarsanız bakın annelik kimliğinin getirdiği bir aseksüelite vardır. Ancak kadınların bu kimliği yatak odalarının kapısına asmaları gerekiyor. Çünkü onlar eşleri için evlenmeden önce aşık oldukları ve arzu duydukları kadınlardır. Bu bakış açısı evliliğin en sağlam temelidir. Kadınlar annelik kimliğiyle sevgili kimliğini birbirine karıştırdıklarında bu temele balyozla vurmuş gibi olurlar. Bu nedenle kadınların evlilik hayatında önce kadın, sonra anne olmaları gerekir. Kadınlık anneliğin içinde yok olmamalıdır.

2-Orgazm taklidi yapmak

Her şeyden önce bilmesi gereken şudur; her cinsel ilişkinin sonunda orgazm olmak zorunluluğu yoktur. Kadınların bu tür cinsel mitleri yani hurafeleri bir kenara bırakmaları gerekir. Üstüne üstlük orgazm taklidi yapmak, erkeklerin tamamı tarafından reddedilen ve istenmeyen bir tutumdur. Kadınlar böyle yaparak erkeklerin kendilerine olan saygılarını kaybetmelerini engelleyerek onlara iyilik yaptıklarını düşünürler. Belki erkekler ilk anda orgazm taklidini fark etmeyebilirler ama daha sonra öğrenmeleriyle kısır bir döngü içine girerler ve sürekli solarak partnerlerinin orgazm taklidi yapıp yapmadıklarını düşünmeye başlarlar. Bu durum erkeklerde başaramama korkusu adını verdiğimiz performans anksiyetesine neden olabilir. Kadınlar orgazm taklidi yapmak yerine dürüst olmalıdırlar. Çünkü samimiyet ve dürüstlük ilişkiler için can simididir. Ayrıca cinsellik salt orgazmlardan meydana gelen ve mutlaka orgazmla sonuçlanması gereken bir süreç değildir. Cinselliğin sonunda çiftin cebinde kalması gerekenler, duygusal paylaşımların ve haz dolu anlarının bolluğudur. Başta göze alınmayan küçük hayal kırıklıkları, daha sonra çok derin hayal kırıklıklarına yol açabilir ve çifti geri dönülmez bir noktaya taşıyabilir.

Yazının Devamını Oku