Paylaş
Bilgi ve iletişim çağını yaşadığımız bu zamanda, hala böyle bir bozukluk var mı, demeyin. İlk gece başlayan ve çiftlerin hayatını bir kabusa çeviren Cinsel İlişkiye Girememe (CİG), oldukça yaygın görülen bir bozukluktur. İlk gece yaşayacaklarıyla ilgili abartılı korkuları ve beklentileri olan çiftler ile sağdıçlık kurumu arasında bir bağ vardır.
Cinsel ilişkiye girememe (CİG) nedir?
Cinsel ilişkiye girmede zorlanan çiftlerin sayısı her geçen gün artıyor. Cinsel ilişkiye girememe yani CİG, yeni evli çiftlerde sık rastlanan sorunlardan biridir. Evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramama olarak tanımlanan CİG’in temelinde, genellikle abartılı ve yanlış beklentiler, başaramama korkusu (performans anksiyetesi), cinsel bilgisizlik, cinsel mitler, tecrübesizlik, yanlış örf ve adetler yatmaktadır. CİG, erkeklerde görülürse “bağlanma” (penisin sertliğini sağlayamama ve ilişkiye girmeyi imkânsız kılan ileri derecede erken boşalma), kadınlarda görülürse “vajinismus” (cinsel ilişkiye girmekten korkma), çiftin bilgisizliğine ve tecrübesizliğine bağlı ise ilk gece sendromu denmektedir. Kapıda kanlı çarşaf bekleyen aile büyüklerinin yarattığı baskı, çifti aynı sınavdaki gibi başaramama kaygısına sokmaktadır.
Evlilikleri bitiren kasılma: Vajinismus
Vajinismus genellikle kadınların bilinçdışına yerleştirdikleri ilk gece korkusunun bir mahsulüdür. Yeni, evli çiftlerde en sık rastlanan sorunlardan biri, evliliğin ilk günlerinde cinsel birleşmeyi başaramamadır. Kadınlarda cinsel ilişkiye müsaade etmeyecek kadar yineleyici ve sürekli olarak vajina kaslarında ve tüm vücutta, istem dışı kasılma ve cinsel ilişkiyi reddetmeyle giden vajinismus; sadece kadın cinselliğini etkilemekle kalmayıp, evliliği de temelden sarsmaktadır. Ülkemizde her 10 kadından birinde görülen vajinismus, zamanla hayatın günlük koşuşturmaları arasında gitgide daha az konuşulur ve paylaşılır bir hale geldiği için, hem kadını ve evlilik ilişkisini yıpratarak evlilikleri bitirir, hem de çiftin toplumdaki görevlerini aksatmalarına yol açarak toplum sağlığını da olumsuz etkiler.
Sağdıçlık kurumunun içini boşalttık
Ülkemizde sağdıçlık kurumu yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Sağdıçlık kurumunun içini boşalttığımızdan beri; CİG’ten şikayetçi olan çiftlerin sayısında hızlı bir artış söz konusudur. Bu çiftler ön sevişmeyi çok iyi başarsalar bile, tam bir cinsel birleşme gerçekleştiremezler.
İlk gece halka yanlış anlatılıyor
Kızlık zarı ve ilk gece, halka yanlış anlatılıyor ve insanlar için yanlış beklentilere itilen bir konu haline geliyor. CİSED olarak yaptığımız çalışmalarda kızlık zarının, yırtılmayacağına, delinmeyeceğine, patlamayacağına, kanamayacağına, açılırken ağrı yapmayacağına veya acımayacağına dair bir beklenti oluşturduğumuzda bunun gerçekleştiğine tanık olduk. Toplum olarak bizler, kızlık zarının kanayacağına inandığımız ve kendimizi kan görmeye şartlandırıldığımız için bu gerçekleşiyor. Gerçekte ilk gece, normal bir kızlık zarı, normal şartlar altında delinmez, patlamaz, yırtılmaz, ilişkide ağrı ve acı yapmaz. Sadece hafif bir açılma olur, bu da çift tarafından hissedilmez. Özellikle genç kızların kabusu haline gelen ilk gecede çiftlerin ve ailelerinin kızlık zarının kanamasını beklemesi gelin ve damat üzerinde korkunç bir baskı meydana getirir. Bu gerginliğe bir de düğün öncesi ve sonrası gerilimlerinin de eklenmesiyle, çift gerdek odasına oldukça gergin bir halde geliyor.
Bu psikolojik baskı ortamı içerisinde, ideal cinsel ilişki şartlarının oluşmaz ve bunun sonucunda da geline büyük acılar yaşatan kanamalar ortaya çıkabilir. Evlenmeden önce gelin ve damadın gerginlikleri yavaş yavaş artmaya başlar. Senin annen şunu istedi, benim babam şöyle dedi, takılan takılar, hangi evde oturulacağı gibi tartışmalar gelin ve damadı gerginleştirir. Bu gerginlik düğün gününe sirayet eder. Düğün günü herkes normal giyinmişken, gelin ve damat farklı kıyafetler içindedir. Herkesin gözü gelin ve damadın üzerindedir. Normal hayatta bile her zaman yaptığımız işi yaparken bütün insanlar bize baksa tedirgin oluruz. Düğünlerde, kavga gibi olay çıkarmak bizim millet olarak en kötü alışkanlıklarımızdandır. Bu gerginlikler arasında, gelin ve damat gerdeğe girer.
Bu kez yatak odasına girdikleri andan itibaren farklı bir gerilim başlar. Kapıda kan görme beklentisiyle nöbet tutanlar vardır. Kız tarafı kızının sağlam olup olmadığını kontrol etmek için bekler çünkü bu namus meselesi olarak algılanır. Erkek tarafı da oğlunun bu işi yapıp yapmadığını görmek için kapıda bekler, yanlış bir şekilde kan, damadın erkekliğin ispatıdır. Dışarıdaki bu gerginlik içeriye yansır. İçeride ise cinsel bilgi almamış, sağdıçlık kurumun ortadan kaldırıldığı bir ülkede ne yapacağını bilemeyen çift iyice gerilmiştir. Erkek hep şunu düşünür, “Ya sertleşmezse!”, “Ya ben vajina içine girmeden inerse!’. Bu erkeklerin en büyük ve dayanılmaz korkularından biridir. Erkeğin bütün düşünceleri penisindedir. O an karısının duygularını veya endişelerini anlayacak durumda değildir. Çünkü dışarıda bekleyenlere karşı kendini ispat etmek zorunda hisseder. Bu nedenle erkek, karısı tam olarak hazırlanmadan, onun duygularını okşamadan, uzun bir ön sevişme yapmadan direkt ilişkiye girer. Bu arada erkeğin kafasında, “Biraz sonra sevdiğim kadının canı yanacak, kan gelecek!” düşüncesi de vardır. Hiç bir erkek sevdiği kadına bunu yaparken rahat olamaz. Kadın ise biraz sonra bir şeyler yaşayacak ve bunun sonucunda bir tarafı yırtılacak, delinecek, kanayacak, canı yanacak diye korkar. Çok ilginçtir ki, gelin bir taraftan da “Ya kanamazsa!” diye endişelenir. Çünkü kan olmadığı zaman, en iyi ihtimalle doktora götürülecek ya da aşağılanacak, dövülecek, belki de töre gereği öldürülecektir. Kadının durumuna bakar mısınız? Kanasa bir dert, kanamasa ayrı bir dert. Bu şartlarda kadının, kendini rahat bırakmasını, haz almasını, yeterince ıslanmasını bekleyebilir miyiz? Tabii ki, hayır! Kadın kendini ne kadar kasar ve ne kadar çok kuruluğu olursa; erkek de ne kadar çok acele eder ve zorlarsa kanama, ağrı ve acı o kadar artar. Ve sanki bu kadermiş gibi algılandığında da, toplumsal bir beklenti haline gelir. Eskiden, bu yanlış beklentilerden çifti koruyacak bilgiler, sağdıçlar tarafından verilirdi. Fakat şimdi, bilgisizce bir ilk gece yaşanmaktadır. Bu da, cinsel sorunlara yol açmaktadır.
Sağdıçlık kurumunun yerine yeni ve modern kurumlar tahsis etmek zorundayız
İlk gece rahat ve huzurlu olan, yeterli ön sevişme yapan, kasılma ve gerginlik yaşamadan birlikte olan çiftler de bu durum nadir olarak görülmektedir. Bazı çiftler, ilk gece rahat oldukları için kanama ve ağrı gibi sorunlar yaşamamaktadır. Ancak bu kez de, erkeğin kafasında “Acaba bu kız daha önce başka biriyle ilişkiye mi girdi?” diye bir korku meydana gelir ve eşini doktora götürür. Çünkü normalde olması gereken bu duruma alışık olmayan veya beklemeyen çiftin kafası karışabiliyor. İşte bütün bu meseleler, sağdıçlık kurumunun önemini bizlere göstermektedir. Sağdıçlık kurumunun yerine yeni ve modern kurumları tahsis etmek zorundayız. Bu amaçla, Ergenlik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Eğitimi, Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Eğitimi ve Anne Baba ve Eş Eğitimi verecek kurumlara acilen ülke olarak ihtiyaç duymaktayız.
Paylaş