Firuze Kaymaz

Yatırımcıların yeni gözdesi Femtech şirketleri

FemTech (Female Technology), dünya genelinde kadın sağlığını desteklemek için teknolojiyi kullanan yazılım, ürün ve hizmetlerin kategorisini tanımlamak için kullanılan bir terim. FemTech terimi ise 2013 yılında Almanya'da kurulan bir adet ve yumurtlama izleme uygulaması olan Clue'nun Danimarka’lı kurucusu Ida Tin tarafından icat edildi. Bu sektör; doğum kontrolü, menopoz, pelvik sağlığı, emzirme, cinsel sağlık, hormonal bozukluklar, doğurganlık, adet izleme uygulaması ve üreme sistemi sağlık hizmetleri gibi kategorileri bünyesinde barındırıyor. FemTech’in en temel amacı kadınların, kendi hayatları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmasını ve güçlenmesini sağlamak.

FemTech endüstrisi,  birçok endüstriye göre nispeten çok genç. Önümüzdeki yıllarda katlanarak büyüyeceğini tahmin edilen kadın odaklı teknoloji ürünlerinin bütününü temsil eden sektör, son zamanlarda melek yatırımcıların da yakın markajında… 

5 yıl öncesine kadar kimse için bir anlam ifade etmeyen FemTech, son dönemde çok hızlı bir ivme kazandı. Global yatırım şirketleri yöneticilere göre kadın ekonomisine yatırım yapmak,  gelişen ve gelişmekte olan tüm ekonomilerde sağlık maliyetlerini azaltabilir. Böylece toplumun tüm üyelerinin yararına, mevcut sağlık hizmetlerinden daha iyi bir şekilde yararlanmak mümkün olabilir. 

2027 yılında kadar 60 milyar dolara ulaşacak bir pazar

Danışmanlık şirketi Emergen Research tarafından yapılan bir araştırmaya göre küresel FemTech pazarının 2027 yılına kadar 60 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

Araştırma şirketi Frost & Sullivan göre, global arenada FemTech segmenti her geçen gün büyüyor. Günümüzde küresel sağlık araştırma ve geliştirme harcamalarının yalnızca sadece %4'ünün özellikle kadın sağlığına yönelik olması, pazarın bünyesinde barındırdığı fırsatları açıkça gözler önüne seriyor. 

Kadınlar, dünya nüfusunun yarısını oluşturmalarına rağmen, kadınların özel sağlık ihtiyaçlarını karşılayan teknoloji şirketleri, küresel teknoloji pazarından oldukça şimdilik küçük bir pay alıyor. 

Finansal veri ve araştırma şirketi PitchBook'a göre, 2019'da FemTech (Female Technology-Kadın Teknolojisi) endüstrisi -kadınların ihtiyaçlarını karşılayan yazılım ve teknoloji şirketleri- küresel ölçekte 820,6 milyon dolar pay ve 592 milyon dolarlık risk sermayesi yatırımı aldı. Buna karşılık aynı yıl, Uber, sadece hisselerini borsada piyasaya sürerek 8,1 milyar dolar topladı. Özellikle kadınların tıbbi harcamalar için yılda tahmini 500 milyar dolar harcadığı göz önüne alındığında, iki tarafın elde ettiği gelir arasındaki fark oldukça şaşırtıcı.

Dünya Sağlık Örgütü WHO, her gün yaklaşık 810 kadının hamilelik ve doğumla ilgili önlenebilir nedenlerden dolayı öldüğüne dikkat çekiyor. Dolayısıyla fırsatları bünyesinde barındıran FemTech sektörünün önü oldukça açık gibi görünüyor. 

Yazının Devamını Oku

Yapay zeka ve sanatın dansı için son 4 gün

Yapay zekâ, bilgisayar çağının başlangıcından günümüze kadar güncelliğini koruyan ve evrensel boyutta toplumların ilgi ve merakını uyandıran bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Yapay zekâ araştırmalarının, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru başladığı biliniyor. Son 10-15 yıl içerisinde hızlı bir ilerleme kaydeden yapay zeka alanında başta Amerika ve Çin olmak üzere birçok ülkede bulunan enstitü ve araştırma laboratuvarlarında önemli çalışmalar yapılıyor. MIT Bilgisayar Bilimleri Laboratuvarı’ndan Edward Fredkin, yapmış olduğu bir röportajda, yapay zekanın ne derece önemli olduğunu şu ifadelerle anlatıyor: "Tarihte üç büyük olay vardır. Bunlardan ilki evrenin oluşması, ikincisi yaşamın başlaması, üçüncüsü ise yapay zekanın ortaya çıkmasıdır."

Özellikle 2000’ li yıllarla birlikte yapay zeka ürünleri, hissedilir bir şekilde hayatımıza dahil oldu. Ses tanıma ve anlama, görüntü işleme, doğal dil işleme dışında sanat alanında da yapay zeka sıklıkla kullanılmaya başladı. Yapay zeka ile sanatı buluşturan yeni medya sanatçısı Refik Anadol bu alanda öne çıkan yetenekli isimlerden biri. Anadol, hayal gücünü zorlayan sergisi ‘Makine Hatırları: Uzay’  ile eşsiz bir çalışmaya imza atmış.

Matrix deneyimi

Geçen hafta benim de ziyaret ettiğim İstanbul Pilevneli Gallery’de sanatseverlere inanılmaz bir sürpriz yaşatan bu sergiyi, 23 Nisan’a gezmenizi tavsiye ederim!

Galerinin giriş katında yer alan Makine Hatıraları v2 bölümüne adım attığınızda sizi gerçek üstü, inanılmaz bir deneyim bekliyor. Kendinizi adeta Matrix’in içinde hissediyor ve bir anda kayboluyorsunuz.  Zaman ve mekan kavramı yok oluyor...

Evrenin sonsuzluğu içinde hissettiren bu duyguyu deneyimlemek için sadece 3 gününüz kaldığı konusunda sizi uyarmak isterim… 

Serginin düşler bölümünde yer alan ve yapay zeka sineması olarak tanımlanan “Makine Hatıraları v.2” geçmişle geleceğin iç içe geçtiği bir anlatıdan doğmuş. Çok boyutlu ve uzay temalı bir yapay zeka simülasyonunu yenilikçi bir sinematik estetikle buluşturan “Makine Hatıraları v.2” aynı zamanda Refik Anadol’un Kuzey Amerika’da en çok ses getiren sergilerinden biri olan ilk yapay zeka sineması spekülasyonu “Makina Hatıralarıv.1 New York’un bir uzantısı. 2019 yılında New York Chelsea Market’te sergilenen ve üç ay içinde binlerce seyirci tarafından ziyaret edilen eser, Refik Anadol Studio’nun halka açık veri tabanlarından topladığı 13 milyondan fazla New York görselinin yapay zeka algoritmalarından geçirilmesi ve makinenin bu verileri kullanarak “rüya görmesinin” sağlanmasıyla yaratılmış.

Sergiyi ziyaretim sonrası Hürriyet.com.tr okuyucuları için iletişime geçtiğim Refik Anadol,  serginin arka planındaki araştırma sürecine dair şu bilgileri veriyor:

“Sergide kullandığımız verilerin hepsini açık kaynaklardan elde ettik. Yani eserleri oluşturan her veri kümesine herkes internetten erişebilir. Burada önemli olan görünmeyeni görünür kılmak. ISS, Hubble ve MRA teleskoplarının arşivlerinden edindiğim, orada duran ve halkan açık bir veriye dikkat çekebilmek, bütün sanat pratiğimin önemli bir parçası. İşin empirik ve çok emek isteyen kısmı ise ekip olarak bu verileri düzenli olarak toplamamız. Her uzay misyonun ayrı ayrı verileri var ve özellikle galerinin üçüncü katındaki veri heykellerinde de görebileceğiniz gibi her eserin oluşması için gereken büyük verileri ancak sistematik bir çalışma ve analiz sayesinde elde edebiliyorsunuz.”

Yazının Devamını Oku

Clubhouse’da olan Clubhouse’da kalmıyor

Tüketiciyle gönül bağı kurmanın en etkin yolu, faydalı içerik sağlayabilmektir. Pazarlama uzmanlarına göre bir markanın asıl gücü; bireyleri ve kurumları anlama yetisi ile eşdeğerdir. Yani müşterilerinizi anlar ve onların ihtiyaçlarına göre aksiyon alırsanız markanız güçlenir ve vazgeçilmez olursunuz.

Sürdürülebilir ilişkiler kuran bir marka olmak için; hizmet sunduğumuz insanların veya kurumların hayatlarında devamlı ve anlamlı bir şekilde fark yaratmamız gerekiyor. CX – Customer Experience yani müşteri deneyimi kavramı artık yerini HX – Human Experience İnsancıl Deneyime bırakıyor. Günümüzde HX deneyimi, bir markanın gerçek değerini belirliyor. Özellikle Covid-19 sürecinde birçok şirketin pazarlama faaliyetleri artık bu yeni strateji üzerine inşa ediliyor. H2H (Human to Human) yani insan odaklı pazarlama daha çok öne çıkıyor.

Clubhouse’da HX için çok doğru bir mecra. İnsancıl deneyimi odak noktası yapan kurumlar bu platformda yakın dönemde çok daha fazla etkinlik yapacak gibi görünüyor. 

Silikon Vadisi’nde son dönemde yıldızı en çok parlayan uygulamalarından biri olan Clubhouse; pazarlama profesyonelleri için adeta aranılan taze kan oldu.  Bu yeni sosyal ağda yazılı iletişim yok, önemli olan konuşmak ve dinlemek. Pandemi döneminde de en çok buna ihtiyacımız var sanırım… Yaklaşık bir buçuk yıldır kitleler halinde sohbet edemedik, bir araya gelemedik.  Clubhouse bize sosyal mesafe endişesi taşımadan keyifle sohbet edebileceğimiz huzurlu bir ortam sundu. Biz de aylar süren suskunluk sonrası adeta buraya akın ettik.

Değerli içerik üreticileri, bu mecrada daha da öne çıkacak, Clubhouse gerçek anlamda değer üreten,  söyleyecek sözü olan kendi influencer’ ını oluşturacak. Bugünlerde Clubhouse’da bir derginin sohbet odalarında keyifli tartışmalar yapılıyor. Basın kuruluşları, bu mecrayı alternatif bir kanal olarak kullanmaya başladı bile… 

Twitter ve Facebook, Clubhouse ile benzer formata sahip sesli sohbet odası kavramını hayatımıza sokmaya hazırlanıyor. Ancak burada şunun altını çizmek isterim.

2020’de Türkiye’de dijital pazarlamada harcanan bütçe hacmi yaklaşık 700 Milyon dolar olarak gerçekleşti. Küresel hacim ise 350 Milyar dolar dolayında idi. Türkiye, dijital pazarlamada tüm dünyada harcanan bütçenin %0,2’sini yani 1.000’de 2’sini temsil ediyor. Dijital pazarlamaya yönelik harcamalar pandemi nedeniyle inanılmaz bir boyuta geldi. Bu pastadan yakın dönemde Clubhouse’da payını alacak gibi görünüyor. Clubhouse’ın ülkemizde 125.000 kullanıcısı var. Bu rakamın hızlı artacağını öngörüyorum. ABD'nin haricinde dünyada bu uygulamayı en çok kullanan ilk 5 ülke arasında olmamız beni geleceğe dair umutlandırıyor. 

Yazının Devamını Oku

Google Discover’da öne çıkmanın 8 yolu

Bu günlerde gündemimiz WhatsApp. Kalıyor muyuz, gidiyor muyuz soruları havada uçuşuyor. Yerli uygulamaya geçen ve alternatif seçecekleri değerlendiren kişilerin sayısı bir hayli fazla…

Ancak bedava hizmet aldığınız herhangi bir uygulama için daima bir bedel ödüyor olacağınızı anımsatmak isterim. Siz bir uygulama üzerinden karşı tarafa dosya veya resim iletiyorsanız, emin olun ki birileri de isterse bu veriye zaten erişebilir. Güvenlik riskinin her daim olacağını aklımızda tutalım ve konuyu kapatalım. 

Burada asıl önemli olan; data savaşlarının kazanı kim olacak, tüketici mi, şirketler mi?

Şimdilerde herkesin bu soruya yanıt araması gerekiyor.

Peki veri veya dijital ayak izimiz neden artık bu kadar önemli? Senaryonun sonunda ne var?

Whatsapp’ın yeni döneminde yazışmalarımız ve tüm görsel paylaşımlarımız Facebook veri tabanına aktarılacak, yapay zeka destekli sistemler sayesinde; datalarınızın gerekli olduğu kısımları KOLAYCA satılabilecek.

Örneğin siz Whatsapp üzerinden müşterinizle, satacağınız ürün üzerine konuştuğunuzda; Facebook bu bilgilere sahip olduğundan dolayı, sizin müşterilerinize rakip firmaların da ürünlerini gösterebilecek.

Alternatif seçenekleri gören kişilerin haliyle aklı karışacak ve belki de eğer reklam vermiyorsanız işletmenizin müşteri kayıpları artacak. Reklam veriyorsanız, reklam maliyetleriniz daha da yükselecek…

Peki bu noktada firmalar ne yapabilir?

Yazının Devamını Oku

Şimdi moda Retro Pazarlama

Aylar sonra karantina günlerine tekrar geri döndük. Gündemimizde yine kısıtlamalar ve sosyal mesafe var… Hepimizi evde uzun bir hafta sonu bekliyor.

Tüm bu olumsuz koşullar, yeni trendlere de zemin oluşturuyor. Pandemi döneminde sosyal medya ve influencer pazarlama çalışmaları hiç olmadığı kadar arttı. Geleneksel reklam harcamaları düşmeye devam ederken koronavirüs endişesiyle sosyal ve çalışma hayatının ev ile sınırlı kalması dijital pazarlama araçlarını ön plana çıkardı. Alexa sıralamasına göre; Türkiye’de Google en çok ziyaret edilen site konumunda. Google’ı video paylaşım sitesi YouTube takip ediyor. Facebook ise dördüncü sırada yer alıyor. Instagram kullanıcısı 38 milyon, TikTok kullanıcısı sayısı ise 30 milyonu geçti.

Yükselişe geçen sosyal medya platformu TikTok, bu aralar zirveyi zorluyor. Birçok influencer ve ünlü isim TikTok hesabı açarken, marka yöneticileri de bu platformda daha çok vakit geçirmeye ve mecrayı sahiplenmeye başladı.

TikTok’un diğer platformlardan farkı; kullanıcıları yaratıcı üretime teşvik etmesi. Sadece basit bir fotoğraf ile TikTok mecrasında var olmak pek mümkün olmuyor. Emek sarf edip yaratıcı içerikler üretmeniz gerekiyor. Belki de birkaç konsepti bir araya getirmek en doğru seçenek olabilir.

Örneğin biraz Retro – Nostalji pazarlama, biraz da Tiktok hiç fena bir karışım olmaz...

Pandemi döneminde bir diğer öne çıkan trend ise Retro pazarlama… 

Hiç şüphe yok ki teknolojinin baş döndürücü hızı, işletmelerin retro temalı ürünler ve konseptler yaratmalarını çok daha kolay hale getirdi. 

Peki Retro Neden Geri Döndü ve Bu Kadar Popüler? 

Çünkü tüketiciler nostaljiyi seviyor. Retro pazarlama, hepimizi çocukluk yıllarımız veya gençlikte yaşadığımız eski anılarına geri getiriyor. İnsanların hayatlarındaki anılarla bağlantı kuruyor. Pandemi dönemi de buna en uygun zemini kendiliğinden hazırlamış durumda! Bugünlerde herkes “ah o eski günler” diyor.

Yazının Devamını Oku

2021’de nasıl daha dijital olabiliriz?

Pandemi süreci dijital dönüşüme kaldıraç etkisi yaptı. Olumsuz piyasa koşullarına rağmen teknolojik yatırımlar hız kesmeden devam etti. Hayatta kalman ön şartı artık daha dijital olmak!

Dijitalizm rüzgârından şüphe yok ki pazarlama ve iletişim sektörü de nasibini aldı. 2020’de dijital pazarlama endüstrisi baş döndürücü bir hızla büyüdü. Öyle görünüyor ki 2021 kişiselleştirilmiş pazarlamanın yılı olacak.

Dünya çapında dijital reklam harcamaları 2020 sonunda 384 milyar dolara ulaşacak. 2021’de pazar hacminin 435 milyar dolara çıkması öngörülüyor. Gartner’a göre, 2021’e kadar online reklam verenlerin en az yüzde 90’ı kişiselleştirilmiş pazarlama araçlarını kullanmaya başlayacak. Google yetkilileri ise “Mobilden alışveriş yapan kullanıcıların yüzde 33’ü aradığını hemen bulamıyorsa, rakiplere yöneliyor” diyor.  Bu nedenle hedef kitleyi tanımak ve ona uygun bir deneyim yaratmak hem maliyetleri düşürüyor hem de daha nokta atışı pazarlamaya imkan tanıyor.

Tüm bu rakamsal veriler bir yana, şimdi şu soruya yanıt aramak lazım:  Büyük küçük her ölçekten firma rakipleri arasından nasıl sıyrılacak? 2021 dijital pazarlama trendleri ne olacak?

2021'in dijital pazarlama trendlerinin tamamı elbette 2021'e ait değil. Geçen yıl veya bir önceki yıla ait pek çok pazarlama eğilimi hala etkili olmaya devam edecek. Ancak geçtiğimiz yıllarda bu konuda bir adım atmadıysanız harekete geçmenin şimdi tam zamanı! 

İşte size birkaç ipucu: 

Instagram Üzerinden Etiketleme ve Satış:

Alışveriş özelliğini ilk olarak 2016 yılında test etmeye başlayan Instagram, bu özelliği daha sonra hikayelere de taşıdı. Ürün etiketleme ve satış özelliği ilk kez 2017 yılında Instagram'ın ABD sürümünde aktif oldu. Bu işlev Mart 2018’de tüm dünyada kullanıma sunuldu. E-ticaret için ödeme yöntemlerinin devreye almasıyla yeni bir satış kanalı haline dönüşen Instagram, etkileşimi yüksek olan hikayeler özelliğine eklediği alışveriş etiketiyle platformu daha da hareketlendirdi. Pandemi sürecinde mağazaların kapandığı ve satış cirolarının düştüğü dönemde birçok küçük işletme Instagram üzerinden yaptığı satışlar ile büyümesini sürdürdü. Instagram’ın shopple postları yani satın alınabilir içerikler, bir butondan çok daha fazlasını sunuyor. Özellik sayesinde markalar, organik içerikleri içinde; ürün detayları, fiyat ve tüketicilerin satın alma yolculuğunu tamamlayabilmesi için web sitesine yönlendiren link etiketleri kullanılabiliyor. 2021 yılında pandeminin etkilerinin devam edeceğini öngören uzmanların uyarılarına kula asın. Kurumsal Instagram hesabınızı satış kanalı olarak konumlandırın! Instagram özelikle KOBİ’ler için inanılmaz fırsatlar sunuyor.

Yazının Devamını Oku