Paylaş
Ancak bedava hizmet aldığınız herhangi bir uygulama için daima bir bedel ödüyor olacağınızı anımsatmak isterim. Siz bir uygulama üzerinden karşı tarafa dosya veya resim iletiyorsanız, emin olun ki birileri de isterse bu veriye zaten erişebilir. Güvenlik riskinin her daim olacağını aklımızda tutalım ve konuyu kapatalım.
Burada asıl önemli olan; data savaşlarının kazanı kim olacak, tüketici mi, şirketler mi?
Şimdilerde herkesin bu soruya yanıt araması gerekiyor.
Peki veri veya dijital ayak izimiz neden artık bu kadar önemli? Senaryonun sonunda ne var?
Whatsapp’ın yeni döneminde yazışmalarımız ve tüm görsel paylaşımlarımız Facebook veri tabanına aktarılacak, yapay zeka destekli sistemler sayesinde; datalarınızın gerekli olduğu kısımları KOLAYCA satılabilecek.
Örneğin siz Whatsapp üzerinden müşterinizle, satacağınız ürün üzerine konuştuğunuzda; Facebook bu bilgilere sahip olduğundan dolayı, sizin müşterilerinize rakip firmaların da ürünlerini gösterebilecek.
Alternatif seçenekleri gören kişilerin haliyle aklı karışacak ve belki de eğer reklam vermiyorsanız işletmenizin müşteri kayıpları artacak. Reklam veriyorsanız, reklam maliyetleriniz daha da yükselecek…
Peki bu noktada firmalar ne yapabilir?
Kurumsal işletmeler, web sitelerine entegre ettikleri Whatsapp uygulamasını dilerlerse kaldırabilir, bunun yerine kişisel verilerin korunma kanuna uygun şekilde hareket eden “canlı destek programını” tercih edebilirler.
Oldukça pratik olsa da bu yeni dönemde kurumların Whatsapp üzerinden müşterileriyle ticari yazışmalar yapmamalarını tavsiye ederim.
Bugünlerde yapay zeka, veri ve dijital dönüşümün, ne kadar önemli bir hale geldiğini hep beraber deneyimliyoruz. Bilgisayarın başına oturduğumuzda veya mobil cep telefonunu elimize aldığımızda artık her davranışımız analiz ediliyor. Bu verilerden yola çıkılarak, pazarlama profesyonelleri tüketicilere kişiye özel seçenekler sunarak rakiplerinin önüne geçmeye çalışıyor.
Hatırlarsanız, The Economist dergisi 2017 yılında "Dünya'nın en değerli kaynağı" başlıklı kapağında veriyi “dijital çağın petrolü” olarak tanımlamıştı.
“Data is new currency” söylemleri bir anda ortalığa yayılmıştı. O yıllarda belki bunu tam olarak anlayamadık ancak şimdi verinin nasıl bir para birimine dönüştüğüne hep beraber şahit oluyoruz.
Değerli okuyucularım, söz rekabete ve veriye gelmişken size Google’un son günlerde çok konuşulan Discovery özelliğinden de bahsetmek isterim.
Birçok kişinin Googe Discover’ın varlığından bile haberi olmayabilir.
Eğer bir akıllı telefonunuz varsa muhtemelen Google uygulaması hali hazırda zaten yüklüdür. Uygulamaya girdiğinizde sol altta yıldız işareti ile öne çıkan Discover seçeceğini belki farkında olmadan bile kullanıyor olabilirsiniz.
Google Discover’ı; Android ve iOS’ta, Google uygulamasının ilgi alanlarınızla alakalı bir içerik akışı sağlayan bir hizmeti olarak tanımlayabiliriz. Özel bir içerik tüneli olan Google Discover sayesinde tuttuğun spor takımı, yemek tarifleri, makyaj tüyoları veya haber sitesi gibi ilgi alanların ile örtüşen içerik, hiçbir arama yapmadan hazır bir şekilde kullanıcıların önüne çıkartılır.
Google Discover Türkçe adıyla Keşfet, mobil trafiği çekmedeki etkinliğine rağmen birçok pazarlama uzmanı tarafından hala etkin bir şekilde kullanmıyor.
İnanması güç ama, Google Discover’dan yararlanan ilk markalardan biri; global ölçekli bir yayın grubu. Şirket, Kasım 2019’da Google aramalarından çok daha fazlasını Google Discover’dan çekti. Birkaç yıl içinde Google üzerinden tüketilen içeriğin % 70’i aranmak yerine keşfedilirse bu duruma hiç de şaşırmamalı!
İçeriklerimizi şimdiden Google Discover için optimize etmek, atılacak en doğru adım gibi görünüyor.
Akıllı telefonlar ve tabletler için yapay zeka tarafından desteklenen, arama geçmişine ve çevrimiçi davranışa dayalı kişiselleştirilmiş içerik önerisi motoru olan Google Discover’da öne çıkmak ve içeriklerimizi Google Discover’ a uygun optimize etmek için neler yapmak gerekiyor.
İşte size birkaç ipucu:
Google Discover içinde yer alan içerik, kullanıcının bilgi ihtiyacını veya ilgisini karşılamak için Google’ın Yapay Zekası tarafından seçilir.
Keşfette yer alarak geniş kitlelere internet sitenizin önerilmesi; sizlere artı değer olarak geri dönecek, markanıza dair pozitif algıyı yükselecektir. Google’ın bu hizmeti içerisinde yer almak için öncellikle düzenli içerik üretmeniz gerekir.
Google Discover ziyaretçilerinin hareketlerini izlediği için web sitenizin beğenilmesi durumunda daha fazla trafik kazanmanız ve reklam yapmadan organik ziyaretçiye sahip olmanız mümkündür.
-Yüksek kalitede görseller tercih edin.
2020 yılının Ekim ayında Google, Google Arama Konsolu aracılığıyla kullanıcılara en az 1200 piksel genişliğinde (veya daha büyük) "yüksek kaliteli, çekici görüntüler" üretmeleri önerisiyle bir e-posta gönderdi. Bu nedenle Google Discover’da yer almak istiyorsanız resimlerinizin yüksek kalitede olmasına özen gösterin. Çözünürlüğü yüksek ilgi çekici görsele sahip olan veya video içeren sayfaların Discover - Keşfet’te şansı daha fazladır. Keşfet yalnızca görüntü ve video sunmakla kalmaz, aynı zamanda görüntünün doğrudan içeriğe bağlandığı sayfalara da öncelik verir. Resimlerinizin sıkıştırılmış, en az 1.200 piksel genişliğinde, açıklayıcı bir dosya adına ve alt etikete sahip olduğundan emin olun.
Metin tabanlı gönderilere bile, bir kullanıcının dikkatini çekebilecek görsel olarak ilginç veya bilgilendirici fotoğraflar eklemeyi ihmal etmeyin.
-Etkileşim potansiyeli yüksek faydalı içerikler üretin
Hazırladığınız içerik ne kadar -ne kadar ilgi çekici, gündemle ne kadar ilintili, bu içerik kime ne fayda saylayacak- gibi ayrıntılara dikkat edin. Google içeriklerinizin kullanıcılarla bağlantı kurması gerektiğine inanıyor.
İçeriğinizin etkileşim potansiyeli Google’ın önem verdiği bir diğer kriterdir.
İnsanlar içeriğinizi paylaşıyor mu? İçeriklerinize hangi kanaldan ne kadar yorum yapılıyor, ne kadar beğeni alıyorsunuz, tüm bu detayları analiz edin.
Google'ın, hangi içeriklerin sevildiği ve beğenildiği konusunda kullanıcılardan geri bildirim alması gerekiyor. Yüksek kaliteli içeriğin daima kullanıcıların ilgisini çekme eğiliminde olduğunu anımsayın.
Takipçilerinizi yönlendirmeye odaklanın, içeriğinizi oluştururken, müşterilerinize soru sorun, yorum yapmaya teşvik edin, arkadaşlarını etiketlemelerini isteyin. Daha fazla etkileşim aldığınızda Keşfet’e düşme olasılığınız artar.
-Hashtag kullanımı
Hashtag kullanımına ve konum etiketlerine özen gösterin. Hashtag kullanımı, kullanılmamasına göre %12,6 oranında daha fazla etkileşim sağlıyor. Instagram size 30 adet hashtag kullanımına kadar izin veriyor. Takipçilerinizin ilgi alanlarına yönelik spesifik hashtagler ve genel hashtagler bu konuda işinize yarayabilir.
-Güvenli içerik
İçerikleriniz ne kadar güvenilir? İlk etapta bu sorunun yanıtını arayın.
Google, kullanıcı ile arasında bir güven ortamı sağlamayı amaçlar. Anonim yazarların hazırladığı metinler, güvenilir olmayan içerik olarak algılanabilir. Bu nedenle özellikle blog yazılarının kime ait olduğunu (yazıyı hazırlayan kişinin ismi, firma ismi ve ünvanını belirterek) ve hangi tarihte yazıldığını metine sonuna muhakkak ekleyin. Hazırlanan metinde telif hakkıyla korunan içeriklere asla yer vermeyin. Nefret öğeleri içeren metinler üretmeyin. Kaliteye ve kullanıcı yararına odaklanın.
-Video içeriklerine ağırlık verin
İçeriklerinizde video yer almasını sağlayın. Şiddet barındıran grafiklere ve videolara asla yer vermeyin. Bir video stratejisi oluşturmak için zamanınız veya kaynağınız yoksa panik olmanıza gerek yok. Akıllı telefonla bile yüksek kalitede video içerikler hazırlayabilirsiniz. Piyasada uygun bütçeli birçok video düzenleme programı bulunmakta.
Aynı görseller gibi dikkat çekici videolar da kitleleri sitenize yönlendirir. Bu nedenle Youtube üzerinden link verebileceğiniz ve sitenize yerleştirebileceğiniz gerek infografik gerekse görsel içerikli video sayısını artırmaya özen gösterin.
-Sitenizi ve içeriğini mobil cihazlara göre optimize edin
Pek çok kurum, mobil uyumluluğa sahip internet sitesi olmadığı için, telefon ve tabletlerde görüntülenmede problem yaşıyor ve bu nedenle Google Keşfet alanında görüntülenmiyor. Mobil desteği sunan ekonomik bütçeli pek çok internet tasarım sitesi bulunuyor. Mobil uyumlu bir web sitesine sahip olursanız hem sitenizin telefonlarda çok daha hızlı çalışmasını hem de masaüstü görüntünün mobil ve tabletlerde sürdürülmemesine olanak tanıyabilirsiniz. Gezinmesi kolay ve mobil cihazlarda görsel olarak hoş görünen bir site sizi rakiplerinizin arasında öne çıkartabilir.
-Google Vision API kullanımı
Google Vision API, makine öğrenmesi (Deep Learning) sağlayan bir Google uygulamasıdır. Vision API, görsellerinizi inceleyerek Google üzerinde kategorilere ayrılmasını sağlayan bir yapay zeka ürünü olarak da tanımlanabilir. Vision API sayesinde, içeriğinize ekleyeceğiniz görsellerin, ne kadar trafik getireceğini de görebilmeniz mümkündür. Görselleri tarayarak, içeriğinin ne olduğunu bulan bu sistem, benzerleriyle ortak isimlendirme yaparak sizlere daha fazla trafik sağlayacak görseli seçmenize yardımcı olur.
Uygulama sayesinde istediğiniz görüntülere etiketler atayarak, milyonlarca kategori üzerinden dilediğiniz şekilde sınıflandırma yapabilirsiniz. Böyle kendi görüntü kataloğunuzu oluşturabilir, içerisine istediğiniz şekilde meta veri aktarımı sağlayabilirsiniz. Google Vision API’yi kullanabilmek için ilk yapmanız gereken Google Compute Engine hesabı açmaktır. Google Vision API, aylık olarak 1000 birimlik faaliyete kadar ücretsiz kullanabilir.
Rakiplerinizin arasında öne çıkmak istiyorsanız yazınıza gösterdiğiniz önemi, görsellerinizin etiket ve bilgi kısmına da göstermelisiniz.
-Markalaşma ve güven sinyali
Google’ın markanıza dair güven sinyali alması size büyük bir artı kazandırır. Hedef kitleniz ile iyi ilişki kurun ve güven telkin edin.
Paylaş