Yol ayrımındaki ülke : Küba
Küba ile ilgili gezi yazılarında genelde "rüya gibi bir ülke", "fakir ama gururlu insanların yaşadığı ülke" gibi ifadeler kullanılır. Küba'nın nasıl eşsiz bir ülke olduğu, ABD ambargosuna rağmen ülkenin nasıl ayakta kalabildiği, maddiyata önem vermeden güzel yaşamın sürdüğü anlatılır. Bu yazıda klasik gezi yazılarında bulabileceğiniz türden seyahat önerilerini uzun uzun yazmak yerine sizle, yaşadığım farklı Küba deneyimimi paylaşmak istiyorum.
Dünyanın gerçekten enfes güzelliklerine sahip Karayipler bölgesinde bulunan bu ülke, eşsiz bir doğa harikası ve diğer birçok Latin Amerika ülkesinde olduğu gibi sevimli, cana yakın bir halka sahip. Küba’da geçireceğiniz zaman içerisinde yapabileceğiniz keyifli şeyler için birkaç öneri vermek gerekirse;
Havana’nın 1950’lilerin havasını hala taşıyan caddelerinde eski Amerikan arabaları ile gezintiye çıkabilir, güzel ara sokaklarında kaybolabilir, yerel halk ile birlikte bir beyzbol maçını izleyebilirsiniz. Hem de hiçbir güvenlik endişeniz olmadan.
Trinidad’da tarihi tren ile yöresel hayatın içine doğru bir geziye çıkabilir, geceleri salsa dansının tadını çıkarabilirsiniz.
Varadero plajlarında kumsalda dinlenip, okyanus dalgaları ile oynayabilirsiniz.
Cienfuegos’da Playa Giron – Domuzlar Körfezi savaşı müzesini gezebilir, scuba dalışları yapabilirsiniz.
Santa Clara’da Küba devriminin efsane ismi Ernesto Che Guevara’nın mezarını ziyaret edebilirsiniz.
Vinales vadisinde doğa gezileri yapabilir, puro atölyelerini ziyaret edebilirsiniz.
OLMAYAN SOSYALİZM
Öte yandan Casa Particular olarak isimlendirilen pansiyon evlerde kalarak, herhangi bir turistik tura dahil olmadan yerel hayatın içine karışarak geçirdiğim bir ay boyunca Küba’daki sosyalist yaşamın detaylarında bazı noktalar dikkatimi çekti. Bugün Küba sosyalizminin vardığı nokta devletin mutlak hâkimiyeti ve tekeli içinde devam eden yokluk içinde bir yaşam. Bana göre Sosyalizm ile yönetilen bir ülkede halkın temel ihtiyaçlarının eşitlik içinde karşılanması prensibi hâkim olması gerekirken Havana'nın göbeğinde şebeke suyunun bile bağlı olmadığı evlerde yaşam var. Bu evler fakirlerin yaşadığı gecekondular da değil.
Çalışan, geliri olan ailelerin yaşadığı, şehrin ortalama gelir düzeyindeki bölgelerindeki evler. Karne ile birkaç yüz gram et, pirinç ya da meyve almak için saatlerce sıra beklenilen, devletin ne zaman ne yiyeceğinize karar verdiği bir yaşam. Yiyecek, içecek, giyim ürün kalitesi de insanın hak ettiğinin altında.
Tuttuğunuz birçok şey elinizde kalıyor. Bir ay içinde benim elimde bir araba kapı kolu, bir pisuvar kolu, bir sandalye kaldı. Halkın bir kısmı yoklukla mücadele ederken Havana'nın zengin muhitlerinde, Trinidad-Varadero gibi turistik şehirlerde yaşayanlar ise çok daha konforlu yaşayabiliyor. Hatta ithal ürünlerin bile satıldığı, içi ürün dolu süpermarketlerden alışveriş yapabiliyor. Bu nasıl bir eşitlik, nasıl dengeli gelir dağılımı maalesef tartışmalı.
Devlet refahı sağlamak açısından halkın hak ettiğini veremiyor. Çünkü refahı sağlamak için gerekli altyapı, teknoloji, insan eğitimi yatırımını yapamıyor. Konuştuğum Kübalılara göre yapmak da istemiyor. Neden diye sorduğumda duyduğum yanıt ise "Umurlarında değil". Devletin ülkeye ve insanlarına daha fazla gelir, kaynak, refah sağlamak gibi bir kaygısı yok. Olduğu kadar mantığındalar.
Küba'da yerel tüm işletmeler devlete ait. Ve ülkenin en önemli gelir kaynaklarından biri turizm. Ama bakıyorsunuz turizm bile devletin pek umurunda değil. Turistlerden para kazanmak için hiç gayret göstermiyorlar. Otel, restoran, kiralık araba, otobüs gibi bazı temel konuları 1990'ların donanım seviyesi ile sağlamışlar ve öyle bırakmışlar. Herhangi bir atılım, yenilik yapmak için motivasyon yok. İki örnek ile açıklamak gerekirse ülkeye gelen turistlerin büyük çoğunluğu Batı ülkelerinden. Ve bu insanların önemli bir alışkanlığı kahve içmek.
Bakıyorsunuz hiçbir şehirde bu ihtiyacı karşılayacak, ülkeye ek gelir sağlayacak kahve dükkânı ya da kiosku bulamıyorsunuz. Diğer bir örnek, ülke dünyanın en güzel meyvelerinin yetiştiği Karayipler'de. Diğer Karayipler ülkelerinde onlarca çeşit meyve bulabilirken Küba'da çeşit sayısı 10’u geçmiyor. Turistlere o sıcak havada işlenmiş taze meyve, meyve suyu satılabilecek iken sokakta nadiren gördüğünüz hindistancevizi ve ananas suyu satıcısı dışında bir meyve satıcısı bulamıyorsunuz. Nedenini araştırdığınızda cevap yine aynı "devletin umurunda değil".
ORTADA RÜYA GİBİ BİR ÜLKE YOK!
Gezdiğim ülkelerde medeniyet seviyesini, insanın insana saygı duyma kültürünü anlamak için baktığım göstergelerden biri trafikteki saygı kültürüdür. Hak eşitliğine inanan hem de Latin Amerika ülkesi olması nedeniyle insancıl-kibar olmasını beklediğim Küba'da maalesef bu açıdan aradığımı bulamadım. Yolda araçların insanlara göre öncelikli olduğu, insanların araçlara yol verdiği, hatta karşıdan karşıya geçmekte ve yolun ortasında olan bir yayaya yoldan geçen bir sürücünün kızarak bağırdığı bir bir toplum, insana mı değer veriyor yoksa güce mi?
Üzücü başka bir gözlemim ise ekonomik sıkıntılar nedeni ile halk arasında yaygınlaşmış fahişelik mesleği oldu. Özellikle Havana'da sokakta yürürken sürekli yanınıza yaklaşan çok genç yaştaki kadınlardan paralı seks teklifi alıyorsunuz. Ve bu insanların çoğu aslında sokak fahişesi değil, eğitimli, düzgün ailelere mensup insanlar. Sokakta size seks teklif eden bir kadını aynı akşam gittiğiniz bir restoranda arkadaşları ile yemek yerken görebiliyorsunuz. Bu konuda Kübalılar ile sohbet ettiğinizde, duyduklarınız işin asıl üzücü tarafı. Çektikleri yokluk nedeniyle bu kadınların zorunlu olarak bunu yaptıklarını ve anlayışla karşılandığını duyuyorsunuz. Maalesef sistem fahişeliğin toplumda normal karşılamasına neden oluyor ve her geçen gün daha da normalleşiyor.
Peki, bu insanlar gerçekten fakir ama mutlu mu? Konuştuğum onlarca insanın çoğu ya ülkeden gitmek istiyordu ya da ailesinin bir kısmı zaten gitmiş idi. Olumsuz konuşmayanların büyük kısmı ise sessiz kalmayı tercih ediyordu. Devlet ise ülkeden kaçışı kontrol atına alabilmek için yurtdışına seyahati yasaklamış durumda. Yurtdışına sadece iş amaçlı çıkabiliyorsunuz ve sizi davet eden bir kurum ya da firmanın olması gerekiyor. Ama engeller bununla da bitmiyor. Ülkeden çıkmak için 25 dolar çıkış vizesi ödemeniz şart.
Bu rakam bir Kübalının ortalama bir aylık gelirine denk geliyor. Madem fakir ama mutlular neden gitmek istiyorlar? Neden devlet engellemeye çalışıyor? Ortada mutlu insanların yaşadığı, rüya gibi bir ülke var mı? Bence yok. Sahip olduğu potansiyelin çok azını kullanabilen güzel bir ülke ve kendi tatlı rüyasından uyanmak istemeyen turistler var.