Uyumayan üç büyük
Her şey ne kadar mecaliniz olduğuyla ilgili: Uykunuz kaçtıysa ve canınız da ayran istemiyorsa; biri Ortadoğu, biri Kuzey Avrupa ve biri Akdeniz’den üç vampir cenneti.
BERLİN
Bi o kadarı yerin altında
Berlin’de yerüstünde ne görüyorsanız, bir o kadar hatta daha fazlası yeraltında. Evet, Alman başkenti şık şıkıdım, dök dökümlü mekânları değil, serseri-salaş underground eğlencesiyle meşhur. Kulüplerin en önemli özellikleri eğlencenin cumadan başlayıp pazartesi sabahına kadar sürmesi.
Ne giymeli?
Eğer Watergate’in kapısı gibi tişört dostu/gömlek düşmanı bir kapıya denk gelmezseniz dışarı çıkarken ne giydiğinize pek kafayı takmayın. Hemen hemen hiçbir kulübün dress code zorunluluğu yok.
Kaça patlar?
Salaş dedik ya... Berlin’de dört başı mamur bir gece için banka soymanıza gerek yok. Kulüp girişleri 15-20, içeride bir içki 7-12 TL.
Bence en iyisi...
Berghain
Berghain öyle bir kulüp ki eğlence cuma akşamından başlıyor bir daha pazartesi sabah bitiyor. Burayı en sona, pazar kahvaltısından sonraya saklamamın bir nedeni var. Çünkü cumartesi gecesi hangi saatte giderseniz gidin önünde en az üç saat bekleyeceğiniz, tam 200 metrelik bir kuyruk oluyor. Ama bir şey kaçırmış olmuyorsunuz; pazar öğle gittiğinizde bile içeride rahat 3 bin kişi oluyor. Dört katlı kulübün her katında ayrı bir müzik çalıyor. İçerideki ahali günü saati şaşırmış halde. Kimi cumartesiden, kimi cumadan kalma. Ve aralarında olduğu söylenen yüzlerce polise rağmen her köşede deli gibi uyuşturucu kullanılıyor. Hırsızlığa da dikkat etmek gerek.
Bak bunlar da var
Weekend: Underground’dan darlanırsanız kente tepeden bakmak için 40 Seconds’la birlikte en iyi iki alternatiften biri.
Tresor: Eski bir Doğu Alman binasının bodrumuna kurulu. İki ayrı salondan oluşuyor. Tamamen karanlık labirentlerden oluşan bu kulüpte iki ayrı salon var. Duvarlardaki oyuklarda uyuyanlar manken değil canlı!
Watergate: Günü ışıtmak için en iyi adreslerden biri. Sabaha karşı jaluziler açılıyor, yeni güne dans ve müzik eşliğinde merhaba deniyor.
Kater holzig: Barakalardan oluşan bir eğlence köyü gibi. Salaşın değil underground’u; dibinin dibi. VIP girişinde bile bidonların içinde kalas yakılıyor, üstünüze kesif bir is kokusu siniyor. Uçuk kaçık kostümlerle dans eden insanlar göreceksiniz. Sizin neden kostüm giymediğinizi sorarlarsa boş boş gülümseyin, ısrar etmeyip gidiyorlar.
BARCELONA
Vampirlerin yeni mabedi
Vampir olsanız sizi en mutlu edecek şehirlerden biri de Barcelona olurdu: Yemek geç yendiği gibi eğlence mekânları gece 01.00-02.00’den önce dolmuyor, bir kere doldu mu da sabah 06.00’ya kadar boşalmıyor. Allah’tan ertesi gün siesta faslı var. Tabutunuzda dinlenirken bir şey kaçırmış olmayacaksınız.
Ne giymeli?
Kürkünüzün neyi, ne kadar yiyeceği gideceğiniz kulübe göre değişiyor.
Kaça patlar?
Çoğu mekânın sabit fiyatı yok. Geceden geceye, partiden partiye değişiyor. Kulüp boşken giderseniz giriş ödemiyorsunuz. Gündüz kafe ve mağazalarda gördüğünüz flyer’lar ücretsiz giriş, ilk içki bedava ya da bir yerine iki içki gibi imkânlar sunuyor. Girişler Berlin’den bir tık daha pahalı, içeride içkiler 10-20 TL.
Bence en iyisi...
La Terrrazza
Eğer gönülden bir clubber değilseniz bile Montjuic Tepesi tarafındaki bu açıkhava kulübünde biraz vakit geçirmelisiniz. Evet müziğin sesi alışılmadık ölçüde yüksek ama Barcelona’nın eğlence hafızası bu 16 yıllık dünya klasiğinde saklı. Kimler mi gider? Dünyanın bütün taklitçileri! Fotoğraf çektirmeyi seven Japonlar; anı biriktirmeyi seven Fransızlar, anı yaşamayı seven İrlandalılar ve hayatı masa üstünde yaşamayı seven
Türkler ve ‘bayramları bitse de gitseler’ denilen diğer üçüncü dünya şımarıkları...
Bak bunlar da var
La Macarena: Kim demiş ‘küçük dans pisti kötüdür’ diye? Bu barda dünyanın tüm renklerini/iklimlerini/ kafalarını yaşamak mümkün.
Catwalk: Ahali gece yarısından sonra sahildeki Catwalk, W teras gibi mekânlara akıyor. W Hotel Barcelona’nın 26. katındaki kulübe bir İstanbullu olarak bile kusur bulamıyorum. Burc El Arab gibi bir binanın tepesinde.
Metro: Avrupa’nın en marjinal şehrinden bahsediyoruz. Allahtan tutucu değiller. Tutun sevgilinizi kolundan, bu üç salonlu mekâna götürün. Tuvaletlerdeki kuyruklar kokain kuyruğu haberiniz olsun.
Moog: Bu kadar sevildiğine bakmayın. Bildiğiniz narsist mekânı. Aynalı odasıyla meşhur. Gidin, kimseye bakmasanız da görün, kimse bakmasa da görülün...
BEYRUT
Gecenin prensi sizsiniz
Yabancı diliniz yok mu? Hiç yabancı bir yerde değilsiniz: Demet Akbağ Gemayze semtindeki eğlenceyi övüyor; Gülben Ergen nasıl zengin bir mutfağı olduğunu... Ortaoğu’daki hedonizmin başkenti. Oyuncu Rob Lowe “Her akşam yarın öleceklermiş gibi eğleniyor Beyrutlular!...”
Ne giymeli?
‘Ye kürküm ye’ cennetine hoş geldiniz. Bizden beterler,
üstünüze ne giydiğiniz kim olduğunuzdan daha önemli. Jilet gibi giyinmek şart. Yine bizdeki gibi ‘hamili kart yakinimdir’ takviyeniz..
Kaça patlar?
Burası Ortadoğu. Hiçbir muhabbetin/eğlencenin/kafanın yeri/zamanı yok. Turistseniz 1-0 öndesiniz ama unutmayın:Turistin bile gündüz sadesi,gece abartılısı makbul...Giriş ücreti, hesap, bahşiş, fiyatlar adamına, kim olduğunuza/olamadığınıza göre... Bir içkinin fiyatı 15-35 TL.
Bence en iyisi...
B018
Yıllarca süren savaşın Beyrut gece hayatına etkisi: ‘Yarının yokmuş gibi eğlen’. Eğer bu Pompei atmosferinden yararlanmak istiyorsanız, akla ilk gelen barlar arasında B018 en az turistik olanı. 80’ler ruhuna inanıyorlar, bunu da dekorlarına yansıtmşlar. Hayatın çarpıcılığına bu kadar hazırsanız, bırakın gerisini size Filistinli garsonlar anlatsın. Dinleyiciliğinizin mükafatını göreceksiniz!
Bak bunlar da var
Bank: Barı adına yaraşır: Lübnan’ın en cool DJ’lerini dinlemek için 50 kişilik barı herkese yetiyor. Oryantal pop da sizin, oksidartal rock da.. Yeter ki keyif alın!
Berlin: Komşuya nispet: Aslında bir pub. Geceler sakin başlıyor ama deep-house gecelerin devamında ne olacağını kimseler garanti edemiyor.
Crystal: Şehrin en havalı tiplerinin toplandığı bar. Zengin Arap gençlerinin para saçtığı masaların arasında az kazanan/ gariban Avrupalılar...
Pier-7: Eğer bir uçağınız yoksa hiç hallenmeyin, Körfez zenginlerinden size bu yerde ne masa var ne sandalye. Diller multi külti, fikirler karışık, dil aynı: Para, seks ve sükse!