Paylaş
Kökleri kalbine giden, yaprakları ruhuna yükselen, gözünün nuru ormanına kavuştu.
Kolay değil.
Ahalinin terk ettiği köyünün o çorak topraklarında neredeyse bir orman yetiştirmişti.
Oğlu Yahya’nın ölümünden sonra dikmeye başladığı fidanlar, şimdi 50 bine yakın çeşit ağaçtan bir ormana dönüşmüştü.
Daha geçenlerde kendisi için kazdırdığı mezarın başında fotoğraf çektirip vasiyetini bile yazmıştı.
Derin bir nefes aldı. Ağaçların sesini dinledi. Huzurla eve geçti.
Hatice Hanım sobayı yakmış sofrayı kuruyordu. Yandaki divana uzandı.
Az sonra Hatice Hanım “Rahim Bey sofra hazır kalk bakalım” diye seslendi. Ama ses yok.
Bir daha seslendi. Yine ses yok. Yanına gitti. Biraz sarstı.
Ses yok. Kolları ağırlaşmıştı. Sol gözü hafif kanlı.
Hemen çocuklara haber verildi.
Hastane, acil servis, doktor derken.
“Orman Dede”miz Rahim Demirtaş şimdi yoğun bakımda entübe.
İnme inmişti.
85 yaşındaki Rahim Demirtaş’ı Emine Erdoğan Hanımefendi’den birlikte ödül aldığımız Uluslararası 3. Sıfır Atık Zirvesi ve Ödül Töreni’nde tanımıştım.
Doğaya, toprağa, ağaca, kuşlara, balıklara... Yani her türlü canlıya saygı duyanların toplandığı harika bir törendi.
Sahnede ödüllerimizi alırken daha ilk sohbetimizde içimden ona “Orman Dede” demek gelmişti.
Emine Hanım’ın elinden ödülünü alırken o kadar duygulanmıştı ki...
Sonuçta onca sevgiden ve emekten sonra birileri onun bu yaptığını görüp takdir etmişti.
Çünkü Anadolu’nun bir bozkır köyünde tek başına 50 bin ağaç dikmişti. Bir orman yaratmıştı. Ağaçlarına evladı gibi bakıyordu.
Sabah namazında kalkıp, akşam namazına kadar ağaçlarına bakıyor, suluyordu.
Rahim Bey’le törenden sonra dost olmuştuk.
Ağaçlar, kuşlar, doğa üzerine dertleşiyorduk.
Rahim Demirtaş ilkokulu dışarıdan bitirmiş;
Sonra takdirler. Fen fakültesi matematik-astronomiden mezun. Öğretmen olmuştu.
Aldığı bu eğitimden çok belki de doğaya olan tutkusu, insanlardan çok ağaçlarla, kuşlarla, böceklerle konuşması onu bilge bir kişilik yapmıştı.
Onu tanıyınca, tek bir eğitim almadan o satırları yazan Yunusları, Karacaoğlanları daha iyi anlamıştım.
Doğanın bilgeliğiydi bu.
Ama “Orman Dede” son günlerde dertliydi. İyiden iyiye yaşlanmıştı.
Ağaçlarına yeterince bakamıyordu. Ormanı yok olacak diye uykuları kaçıyordu.
Bir ara bana şöyle yazmıştı:
“Ölem dedim ecel gelmedi. Kalam dedim mecal kalmadı...”
İşte bu mesaj üzerine “Orman Dede’nin imdat çığlığı”nı yazdım.
Ve ardından Emine Hanım’dan gelen “yardım mesajı”nı aldım.
İçim rahatladı. Çünkü Rahim Demirtaş’ın ormanları için kapsamlı bir çalışma yapılacağını biliyordum artık.
Oldu da. Orman Bakanlığı devreye girdi. Ziyaret ettiler. Eksikler çıkartıldı. Su meselesi konuşuldu.
Sevgili dostum “Orman Dede”nin yüzü biraz olsun gülmüş. Bir güven gelmişti.
Artık biliyor ki;
Ormanı sahipsiz değil. Yardım alacak.
Bir teşekkür mesajı göndermişti.
Uzaklardan, dağlardan, ormanlardan gelen bu “kalpten teşekkür” beni öylesine mutlu etmişti ki.
Aslında onun bana fısıldadığı bir de korkusu vardı:
“Benden sonra bu orman ne olacak? Kim bakacak?”
Sevgili dostum. Doğa bilgesi, “Orman Dede” Rahim Demirtaş, şimdi yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Eminim ki;
Kuşlar, ağaçlar, rüzgârda uçuşan yapraklar, toprağa sokulan kökler, börtü böcekler onun duacısıdır.
Bir dua da bizlerden gitsin bu doğa dostu bilgeye.
Paylaş