Saffet Emre TONGUÇ
Son Güncelleme:
Uykuyu unutun, fiyortlar sokaklar sizi çağırıyor
Kuzey ülkelerinde 25 Mayıs’tan sonra havalar kararmaz. Geceler ağustos sonuna kadar yarı aydınlık geçer. 22 Haziran’da güneş gökyüzünde 19 saat kalıp yılın rekorunu kırar. Beyaz Geceler’de İskandinav ülkelerini günü doyasıya yaşamanın coşkusu sarar. Doğa büyülü bir hal alır. Şehirlerde şölenler, festivaller düzenlenir. Beyaz Geceler’i yaşayacağınız en güzel bölgeler Kopenhag, Bergen ve Norveç fiyortları.
Avrupa Birliği sayesinde kriterleri hayatımızın bir parçası haline gelen Kopenhag, ufukta parlak siluetleri olan bir şehir değil, tam tersine dümdüz bir yerleşim. Manzarayı görmek için soluğu bir kilise kulesinde ya da yüksek bina tepesinde almak zorundasınız. Danimarkalı kralların yaklaşık bin yıldır izlerini bıraktıkları bu şehir en büyük imar hareketini 1600’lü yıllarda IV. Christian zamanında yaşamış. Dünyanın en eski monarşilerinden birine ev sahipliği yapıyor. Amelienborg Sarayı’nda bugün Kraliçe Margrethe II hayatın tadını çıkarıyor, yazın da Fransız kocasıyla 406 adadan oluşan ülkeyi dolaşıyor. Eski saraylardan Christiansborg, parlamentoya dönüştürülmüş. Rosenborg’da kraliyet mücevherleri sergileniyor. İsveççe ve Norveççe’ye benzeyen dilleri çok zor olan Danimarkalıların çoğu iyi İngilizce konuştuğundan ülkede lisan problemi yaşanmıyor. Dünyadaki en düşük suç oranına sahip ülkelerden biri. Polisler en az 80 saat İngilizce eğitimi aldıktan sonra göreve başlıyor. Yani Kopenhag’da kaybolma korkusunu unutun.
VEBAYA, NAZİLERE DİRENDİ
Şehir, Danimarka’nın en büyük adası Zealand’da. Her dört Danimarkalıdan biri Kopenhag’da yaşıyor. Nüfusu 1,5 milyon. Baltık ticaret yolu üzerinde olduğu için tarih boyunca şanslı bir kent olmuş Kopenhag. 15. yüzyılda kraliyet merkezi ve Norveç’le İsveç’in başkentine dönüşmüş. 18. yüzyılda veba salgını, 19.yüzyılda Napolyon Savaşları, 20.yüzyılda Nazi işgaline karşın ayakta kalmış. İsmi Danca, "Tüccarlar Limanı" anlamına gelen bu şehrin tam orta noktasında Belediye Sarayı Meydanı (Radhuspladsen) var. Meydandan Kraliyet Tiyatrosu, ünlü D’Angleterre Oteli ve alışveriş merkezi Magasin du Nord’un bulunduğu Kongens Nytorv meydanına yürürseniz, şehrin can damarınaulaşırsınız. Stroget, araç trafiğine kapalı. Şık restoranları, Danimarka’nın dünyaca ünlü Bang&Olufsen ses cihazları, Royal Copenhagen Porselenleri, Georg Jensen ve Lego gibi markalarını satan mağazaları, tiyatroları ve tarihi eserleriyle her yaştan ve milletten insanın ilgisini çekiyor.
Belediye Binası’nın yanında Tivoli Bahçeleri bulunuyor. 1843’ten beri hizmet veren park 37 restoranıyla her zevke hitap ediyor. Tiyatrolar, birahaneler ve lunapark 160.000 çiçeğin süsleyip, 110.000 ampulün aydınlattığı bu parkı daha da güzel hale getiriyor.
2005’te 200. doğum yıldönümü kutlanan Hans Christian Andersen hepimizin çocukluğunu renklendirmiş, yapıtları İncil’den sonra en fazla dile çevrilmiş bir yazar. Küçük Deniz Kızı adlı eseri ise 1913’te Edward Eriksen tarafından bir heykele dönüşmüş ve Danimarka’nın başkentini süslüyor ve şehre gelen gemiler de mahzun Deniz Kızı’nın önünden geçerek limana süzülüyor.
YEDİ TEPELİ ŞEHİR: BERGEN
Norveç, Tanrı’nın boş bir vaktine denk getirip detay çalıştığı adeta dantel gibi bir ülke. Her şey o kadar güzel ve şiirsel ki kendinizi bir ressamın tuvaline ya da bir şairin şiirine dalmış gibi hissediyorsunuz. Fiyortlarda adeta zaman duruyor. Aynı zamanda şanslı bir ülke. Dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisi. Milli geliri çok yüksek. 4,5 milyonluk nüfusu iki referandumda AB üyeliğini reddetti.
13. yüzyıla kadar Norveç’in başkenti olan Bergen şimdiki başkent Oslo’dan sonra ikinci büyük şehir. Beyaz Geceler başladığında, bu şehirde uyumak için kalın perdelere ihtiyaç duyuluyor. Sabaha karşı 1,5’ta batan güneş, bir saat sonra yeniden doğuyor. Yazın çok çalıştığı için kışları istirahate çekiliyor. Kışın sabah 10.00’da aydınlanan hava 15.00’te zifiri karanlık oluyor.
Norveç mitolojisi zengin. Cin benzeri trollerin öyküleri kuşaktan kuşağa anlatılıyor. Yüksek dağlar, derin vadiler ve ormanlarda yaşadığına inanılan bu yaratıklar kimine göre sevimli, bazıları için de bir hayli çirkin. Ülkenin her köşesinde, hediyelik eşya mağazalarında trollerin izini görmek mümkün. Trollerin masalları hep mutlu sonlanıyor. Kötüler cezasını, iyiler ödülünü alıyor.
Bergen’de her şey limanın etrafında toplanmış ve yürüme mesafesinde. Çiçek ve balık pazarı yan yana, iki adım attığınızda ise kendinizi UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası listesine giren Hansa Birliği’nin ahşap evlerinde buluyorsunuz. Bryggen bölgesinde, Alman tüccarların şehrin ekonomisine hakim oldukları dönemde yaptırdıkları bu binalar 18. yüzyıla kadar özellikle balık ticaretinin merkezi olmuş, bugün ekonomiye damgasını vuran ise Kuzey Denizi’nden çıkarılan petrol.
FİYORDA TREN YOLCULUĞU
Bir şehri keşfetmenin en güzel yolu sokaklarında kaybolmak, Bergen bu açıdan sürprizlerle dolu bir şehir, çiçeklerle renklendirilmiş ahşap evlerin yer aldığı daracık sokaklar insanı bazen geçmişte bir yolculuğa çıkarıyor. Bu arada şemsiyenizi unutmayın, çünkü senenin 275 günü yağmur yağıyor! 320 metre yükseklikteki Floyen tepesi şehrin en güzel manzaralarından birine sahip. Tepeye kadar yürümenize hiç gerek yok, 35 Kron verdiğinizde finiküler sizi şehrin tadını çıkaracağınız tepeye çıkarıyor. Bir üniversite ve kültür şehri olan Bergen’in yetiştirdiği en ünlü isim besteci Edvard Grieg. Sanatçının ilham kaynağı olan Nordas Gölü kıyısındaki muhteşem manzaralı evi müzeye dönüştürülmüş. Bergen’e kadar gelmişken Viking gemileri gibi yapılmış ve bütün Norveç’te sadece 30 tane benzeri kalan Fantoft kütük kilisesini gezmeyi ve fiyordları görmeyi ihmal etmeyin. Dünyanın en uzun fiyordu (204 kilometre) Sogne’ye sizi götürecek meşhur Flam treni de Bergen’den kalkıyor.
VEBAYA, NAZİLERE DİRENDİ
Şehir, Danimarka’nın en büyük adası Zealand’da. Her dört Danimarkalıdan biri Kopenhag’da yaşıyor. Nüfusu 1,5 milyon. Baltık ticaret yolu üzerinde olduğu için tarih boyunca şanslı bir kent olmuş Kopenhag. 15. yüzyılda kraliyet merkezi ve Norveç’le İsveç’in başkentine dönüşmüş. 18. yüzyılda veba salgını, 19.yüzyılda Napolyon Savaşları, 20.yüzyılda Nazi işgaline karşın ayakta kalmış. İsmi Danca, "Tüccarlar Limanı" anlamına gelen bu şehrin tam orta noktasında Belediye Sarayı Meydanı (Radhuspladsen) var. Meydandan Kraliyet Tiyatrosu, ünlü D’Angleterre Oteli ve alışveriş merkezi Magasin du Nord’un bulunduğu Kongens Nytorv meydanına yürürseniz, şehrin can damarınaulaşırsınız. Stroget, araç trafiğine kapalı. Şık restoranları, Danimarka’nın dünyaca ünlü Bang&Olufsen ses cihazları, Royal Copenhagen Porselenleri, Georg Jensen ve Lego gibi markalarını satan mağazaları, tiyatroları ve tarihi eserleriyle her yaştan ve milletten insanın ilgisini çekiyor.
Belediye Binası’nın yanında Tivoli Bahçeleri bulunuyor. 1843’ten beri hizmet veren park 37 restoranıyla her zevke hitap ediyor. Tiyatrolar, birahaneler ve lunapark 160.000 çiçeğin süsleyip, 110.000 ampulün aydınlattığı bu parkı daha da güzel hale getiriyor.
2005’te 200. doğum yıldönümü kutlanan Hans Christian Andersen hepimizin çocukluğunu renklendirmiş, yapıtları İncil’den sonra en fazla dile çevrilmiş bir yazar. Küçük Deniz Kızı adlı eseri ise 1913’te Edward Eriksen tarafından bir heykele dönüşmüş ve Danimarka’nın başkentini süslüyor ve şehre gelen gemiler de mahzun Deniz Kızı’nın önünden geçerek limana süzülüyor.
YEDİ TEPELİ ŞEHİR: BERGEN
Norveç, Tanrı’nın boş bir vaktine denk getirip detay çalıştığı adeta dantel gibi bir ülke. Her şey o kadar güzel ve şiirsel ki kendinizi bir ressamın tuvaline ya da bir şairin şiirine dalmış gibi hissediyorsunuz. Fiyortlarda adeta zaman duruyor. Aynı zamanda şanslı bir ülke. Dünyanın üçüncü büyük petrol üreticisi. Milli geliri çok yüksek. 4,5 milyonluk nüfusu iki referandumda AB üyeliğini reddetti.
13. yüzyıla kadar Norveç’in başkenti olan Bergen şimdiki başkent Oslo’dan sonra ikinci büyük şehir. Beyaz Geceler başladığında, bu şehirde uyumak için kalın perdelere ihtiyaç duyuluyor. Sabaha karşı 1,5’ta batan güneş, bir saat sonra yeniden doğuyor. Yazın çok çalıştığı için kışları istirahate çekiliyor. Kışın sabah 10.00’da aydınlanan hava 15.00’te zifiri karanlık oluyor.
Norveç mitolojisi zengin. Cin benzeri trollerin öyküleri kuşaktan kuşağa anlatılıyor. Yüksek dağlar, derin vadiler ve ormanlarda yaşadığına inanılan bu yaratıklar kimine göre sevimli, bazıları için de bir hayli çirkin. Ülkenin her köşesinde, hediyelik eşya mağazalarında trollerin izini görmek mümkün. Trollerin masalları hep mutlu sonlanıyor. Kötüler cezasını, iyiler ödülünü alıyor.
Bergen’de her şey limanın etrafında toplanmış ve yürüme mesafesinde. Çiçek ve balık pazarı yan yana, iki adım attığınızda ise kendinizi UNESCO’nun Dünya Kültürel Mirası listesine giren Hansa Birliği’nin ahşap evlerinde buluyorsunuz. Bryggen bölgesinde, Alman tüccarların şehrin ekonomisine hakim oldukları dönemde yaptırdıkları bu binalar 18. yüzyıla kadar özellikle balık ticaretinin merkezi olmuş, bugün ekonomiye damgasını vuran ise Kuzey Denizi’nden çıkarılan petrol.
FİYORDA TREN YOLCULUĞU
Bir şehri keşfetmenin en güzel yolu sokaklarında kaybolmak, Bergen bu açıdan sürprizlerle dolu bir şehir, çiçeklerle renklendirilmiş ahşap evlerin yer aldığı daracık sokaklar insanı bazen geçmişte bir yolculuğa çıkarıyor. Bu arada şemsiyenizi unutmayın, çünkü senenin 275 günü yağmur yağıyor! 320 metre yükseklikteki Floyen tepesi şehrin en güzel manzaralarından birine sahip. Tepeye kadar yürümenize hiç gerek yok, 35 Kron verdiğinizde finiküler sizi şehrin tadını çıkaracağınız tepeye çıkarıyor. Bir üniversite ve kültür şehri olan Bergen’in yetiştirdiği en ünlü isim besteci Edvard Grieg. Sanatçının ilham kaynağı olan Nordas Gölü kıyısındaki muhteşem manzaralı evi müzeye dönüştürülmüş. Bergen’e kadar gelmişken Viking gemileri gibi yapılmış ve bütün Norveç’te sadece 30 tane benzeri kalan Fantoft kütük kilisesini gezmeyi ve fiyordları görmeyi ihmal etmeyin. Dünyanın en uzun fiyordu (204 kilometre) Sogne’ye sizi götürecek meşhur Flam treni de Bergen’den kalkıyor.