Tarihin sırrı kazarak çözülür
9000 yıllık Çatalhöyük'ün sırları açık hava müzesinde sergilenecek
Yazar Thomas Moore'un Ütopyası'nı bundan 9 bin yıl önce 10 bin kişilik bir topluluk gerçekleştirmiş. Devletsiz, lidersiz birarada yaşamayı başarmış bu insanlar. Bu ütopyanın gerçeği var: Çatalhöyük. Kentin ilginçliği yalnız otoritesiz bir topluluk olmasından kaynaklanmıyor. Kapısız evlerine çatıdaki deliklerden girip ölülerini evlerinin zeminine gömmüş Çatalhöyüklüler. İnsanoğlunun neden 9 bin yıl önce Çatalhöyük'te dünyanın en karmaşık kentini kurduğu, neden Konya'nın Çumra ilçesini seçtiği gibi sorular, kenti arkeologlar açısından ilginç kılıyor. Bu tarihöncesi yerleşim ilk 1958'de İngiliz arkeolog James
Mellaart tarafından saptanmış. İlk kazı üç yıl sonra yapılmış. 1965'de koruma altına alınan şehirde 1993'te Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Ian Hodder başkanlığında bir ekip kazıya yeniden başlamış, hala devam ediyor. Kent arkeoloji dünyasında en büyük ve en eski ‘‘kentsel merkez’’ unvanını taşıyor. Ama en ilginci Çatalhöyük'ün şimdiye kadar bulunmuş içinde en fazla sanat eseri barındıran bir antik merkez olması. ‘‘Bu kadar eski bir kenti anlayabilmek için onun sanatını gözlerimizle okumalıyız. Okumanın sırrını da ancak tabana kadar kazarak çözebiliriz’’ diyen kazı başkanı Prof. Ian Hodder ile konuştuk.
Çatalhöyük ismi nereden geliyor?
- Kent, biri batıda diğeri doğuda olmak üzere iki ayrı tepeden (höyük) oluşuyor. Adını da bu ikiye ayrılmış ‘‘çatal’’ konumundan alıyor.
Çatalhöyük arkeologlara neden bu kadar ilginç geliyor?
- Halk; devletsiz, lidersiz ve herhangi bir merkezi idare olmaksızın birarada yaşamayı başarmış. Kapısız evlerine çatıdaki deliklerden girip ölülerini evlerinin zeminine gömmüş bu insanlar. Ortak tapınakları hiç olmamış. Bunlar da Çatalhöyük'ü biz arkeologların gözünde ilginç kılıyor.
Çatalhöyük'ün ayırıcı özelliği ne peki?
- Çok daha büyük bir alana yayılmış olması ve karmaşık, ayrıntılı yerleşim yapısı. Ayrıca sembolizm, ritüel ve sanatta bu kadar ayrıntıyı biraraya toplayan ve evin içine kadar sokan başka büyük merkez de yok.
Bu kadar büyük bir kent tarımla geçiniyordu öyle değil mi?
- Kanıtlar tarıma değil hayvancılığa, ticarete ve sanayiye dayalı bir ekonominin varlığını gösteriyor. Hasan Dağı'ndan elde edilen cam ve Ilıcapınar tuz yataklarından sağlanan tuzun hem kendi gereksinimleri için kullanıldığı hem de çevre kentlere satıldığını düşünüyoruz.
Evcil hayvan var mı?
- Köpeğin en alt katlardan beri evcil olduğu görülüyor. Bulunan kemiklere göre en çok sığır eti yenmiş, öbür hayvanlar daha az avlanılmış. İlk yerleşmelerde yalnızca avcılık ve toplayıcılıkla geçinen Çatalhöyük insanı, altıncı kattan sonra tarıma geçmiş ve ekmeklik buğday, arpa ve bezelye gibi tahıl çeşitlerini yetiştirmiş. Sığırı da evcilleştirmişler ama avcılığı da yoğun olarak sürdürmüşler. Madencilik var. Ayrıca bulunan kumaş parçaları dokumacılığın en eski örneklerinden biri olarak gösteriliyor.
Çanak çömlek yok mu?
- Çanak çömlekçilik ve tahta oymacılıkta çok ileriler. Ele geçen çanak çömlek parçaları çok değil. Basit biçimli ve bezemesiz bir şekilde imal edilmiş. Taş ve kemik işçiliği, sepetçilik gibi sanat ürünlerine de sıkça rastlanıyor. Çanak çömlek bej ya da krem rengi açık renk zemin üstüne kahverengi, kırmızımsı kahverengi, pembe ya da kırmızı bantlar arasına yerleştirilmiş geometrik örgelerle bezenmiş, önce mat bir boya ile astarlanmış.
Sanatın konusu ölüm
Bunlar mı ilginç kılıyor Çatalhöyük'ü?
- Çanak çömleğin çok erken örneklerinin yapıldığı, sığırın ilk kez evcilleştirildiği ve metalin bulunduğu yer Çatalhöyük. Ama biz daha çok dünyanın en eski duvar resimlerine sahip olması ile ilgileniyoruz. Bu kadar eski olmasına rağmen içinde en fazla sanat eseri barındıran antik merkez. Bu sanat eserleri 9 bin yıl öncesinin dünyasını ve o günün insanlarının düşünce yapısını çok iyi yansıtıyor.
Ne gibi sanat eserleri bunlar?
- M. Ö. 6000 yılından kalma pek çok duvar resmi yer alıyor. İlk freskler, ilk doğa resimleri ve portre çizimleri gibi bulgular kazının değerini iyice artırıyor. Duvarlarda ayrıca koç ve boğa başları, leoparlar, boğa doğuran tanrıça gibi kilden yapılmış kabartmalar da yer alıyor.
Resimleri ne ile yapmışlar, ne ile avlanmışlar?
- Aletlerin çoğu obsidyen dediğimiz doğal camdan yapılmış. Ok ve mızrak uçları çok. Çakmaktaşından kazıyıcı ve oraklar da yaygın. İlk yerleşmelerde aletler daha büyük. Üst katlarda ise boyutlarının küçüldüğü görülüyor. Cilalı ve sürtme taştan baltaları, öğütme ve perdah taşları, havan elleri, tokmaklar çok bol.
Duvar resimlerinin konusu ne?
- Duvar resimleri, ölüm ve evlerine gömdükleri atalarıyla ilgili. Resimlerin çoğu da gömünün yapıldığı evlerin duvarlarında. Resimlerin doğrudan ölülerle ilgili olduğu, evlerin diğer bölgelerinde, fırınlar, yemek pişirme alanları ve kazanlarda herhangi bir süslemeye yer verilmemesinden de anlaşılıyor. Kısacası, Çatalhöyük sanatın ölülerle özel bir bağlantısı var.
Kazılarda karşılaştığınız en önemli sorun neydi?
- Koruma. Çünkü kerpiç tuğlanın kullanıldığı mimaride koruma oldukça güç. Çatalhöyük'teki kerpiç tuğla duvarların çoğu, çok sayıda ince katmanlar halinde sıvandığından bu daha da güçleşiyor. Bazı duvarlar 150 kez sıvanmış. Bu önemli bir sorun. Çünkü ara katmanlarda duvar resimlerine sıkça rastlanıyor.
Nasıl çözdünüz sorunu?
-Pennsylvania Üniversitesi'nin bu sorun için sürdürdüğü araştırma halen devam ediyor. Bu araştırmalarla, sıva katmanlarının laboratuvar ortamında birbirinden ayrılmasına başlandı. Sponsorların desteğiyle yeni tamamlanan laboratuvarlar koruma çalışmaları için uygun bir zemin oluşturuyor.
Açık hava müzesi olacak
Bir açık hava müzesi oluşturmayı düşünüyor musunuz?
- Çatalhöyük'ü yakın gelecekte ziyaretçilerin gezeceği bir açık hava müzesine dönüştürmeyi hedef olarak görüyoruz. 25 yıl sürebilir. 1500 metrekarelik bir alan üzerine kurulması planlanan kültür ve sanat merkezi bünyesinde bir müze, arkelojik bulguların koruması ve incelenmesi için bir laboratavur, seminer odası, kütüphane ve sosyal tesisler yer alacak. Ama erozyon en büyük tehlike. Bu yüzden kazıda en küçük detaylar bile inceleniyor. Tüm sergileme çalışmaları tamamlandığında Çatalhöyük'ü yılda 500 bin turistin ziyaret etmesi bekliyoruz.
Bunu nasıl yapacaksınız?
-Türk hükümeti ve dünya bankaları ile görüşme halindeyiz. Mimarlarla da öyle. Otoparkıyla bir alışveriş merkezi ve yürüyüş yerleri ile ziyaret edilebilecek ilginç bir yer yaparsak bu proje gerçekleşebilir. Kapadokya'dan gelip güneye giden turistlerle Konya'dan gelenler Çatalhöyük'te kalacaktır. Türk ekonomisi için iyi bir girdi sağlayacak.
Sponsorlarınız kim?
-Sponsorlar olmadan bu kazıları sürdüremezdik. Sponsorlarımız, British Airways, Koçbank, Visa, Boeing, IBM, Merko, Glaxo Wellcome, Shell, Meptur ve Çatalhöyük'ün Türkiyeli Dostları Derneği (Turkish Friends of Çatalhöyük). Bu destek olmadan gerekli bilimsel araştırmayı ve korumayı devam ettirmek kesinlikle mümkün olamazdı.
Ölülerin altında yok oldu
Kentte evler değişik yüksekliklerde ve bitişik inşa edilmiş. Evlerin duvarları kerpiçten ve ağaç kütükleriyle güçlendirilmiş. Tek katlı, düz damlı evlerin arasında yer yer avlular varsa da, sokak bulunmuyor. Evlere birbirlerinin damlarından geçilerek ulaşılıyor.
Evler dikdörtgen planlı. Çoğunlukla bir büyük odayla bitişindeki bir iki küçük depodan (depo, kiler) oluşuyor. Küçük odalara duvarlardaki deliklerden geçiliyor. Odalarda oturmak için topraktan sekiler yapılmış. İçeride ocaklar var, genellikle kırmızı boyalı olan oda duvarlarında nişler bulunuyor. Ölülerin bulunduğu odalar geometrik motifler, doğal ve simgesel resimler, av sahneleri, ölü gömme kültürüyle ilgili sahneler, ana tanrıça ve çeşitli hayvan kabartmalarıyla süslü.
Her tabakada en az üç bin ev var. Bir varsayıma göre Çatalhöyük'ün erken evrelerinde evlere yer hizasındaki kapılardan giriliyordu ve evler ayrı inşa edilmişti. Daha sonra her ölen kişinin kendi evinde gömülmesi geleneği nedeniyle bu evler ata mezarları haline geldi. Yıllar geçtikçe ölüp gömülen ataların sayısı arttı. Her defasında insanlar atalarının mezarlarına yer açıp kendilerine bitişikte yeni odalar yapmak zorunda kaldı. Böylece kentte dolaşacak sokak kalmadı. Sokak olmayınca yerle bitişik kapılara gerek kalmadı. Evlere çatıdan girilip çıkılmaya başlandı.
Bazı yapılarda zeminin altında 70 iskelete bile rastlanmış. Sekilerin altına, açık havada çürütüldüğü sanılıyor ölülerin. Dizleri karnına çekik durumda gömülmüş insan iskeletleri de bulunmuş. Ölülerin yanına armağan olarak erkekler için silahlar, kadınlar için takı ve süs eşyası konmuş.
Bu yapılaşma sonucu insanlar evlerine başkalarının evlerinin çatılarından geçmek zorunda kalmışlar. Hatta hayvanlar da! Zemine gömülen ölülerin artmasıyla kentte hareket etmek çok zorlaşmış ve tıkanma noktasına gelinmiş. Ve belki de şehir bu nedenle terkedilmiş.