GeriSeyahat Staffa’nın melodik mağarası
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Staffa’nın melodik mağarası

Staffa’nın melodik mağarası

İskoçya’nın batısında, en yakın kara parçasına 10 kilometre uzaklıkta bir adacık Staffa. Bazalt kayalarından etkilenen Vikingler vermiş adını. Ücra adacık 19’uncu yüzyıl başında Fingal Mağaraları’nın keşfedilmesiyle birden ilgi odağı olmuş. Kraliçe Victoria bile gelmiş görmeye. Fakat asıl şöhretini besteci Felix Mendelssohn’a borçlu. Piyanist İdil Biret adaya gitti, izlenimlerini yazdı.

Staffa, ıssız bir ada. 60 milyon yıl önce bölgedeki yanardağların en faal olduğu devirde, zamanla lavlar güneye, Atlantik Okyanusu’na doğru akıp gitmiş. Ancak Staffa ve Tresnish adalarıyla Kuzey Denizi’ndeki bazı adacıklarda lav, taşlaşarak volkanik karakterini korumuş. Ortaya çok çarpıcı bir görüntü çıkmış.
İskoçya’nın Glasgow kentine konser, master class ve piyano yarışmasında jüri üyeliği için gitmiştim. Glasgow, daha ilk bakışta çok çekici bir şehir. Victoria Çağı mimarisinin güzel örneklerini, 20’nci asrın başındaki ‘Glasgow Style’ı geliştiren Charles Rennie Macintosh’un yapıtlarını keşfettikçe bu kente daha da ısınıyorsunuz. Macintosh, ‘Art Nouveau’ akımının İngiltere’deki önde gelen temsilcilerinden. Sade bir güzellik taşıyan çizgileri çok cazip. Şehirde uzun bir gezintiden sonra ünlü ‘Willow Tea Rooms’da Macintosh’un çiziminden çıkan estetik ve zarif eşyaları, servisleri kullanarak çay içmek insana apayrı bir zevk veriyor.

TURUNCU KEDİYİ RAHATSIZ ETMEYİN

Glasgow’dan Oban’a trenle gittik. İskoçya’nın batı yakası (tıpkı İrlanda’nın doğu sahilindeki gibi) eşsiz bir doğa harikası. Tren hattı, nefes kesici güzellikteki manzaraları adeta sıralıyor. Oban’ın at nalı şeklini hatırlatan koyu çok güzel. Sık işleyen gemiler ve arabalı vapurlar, buranın kuzey adaları arasındaki trafikte önemli bir liman şehri olduğunu vurguluyor.
Ertesi sabah arabalı vapurla, Britanya Adası’nda en eski kayaların bulunduğu adalar topluluğu Hebridler’e hareket ettik. Mull Adası’na daha önce de gitmiştik. Yemyeşil, bakımlı ve sevimli bir yer. Ne yazık ki en büyük şehri Tobermory’ye uğramaya vaktimiz olmadı. Tobermory, İngiliz yazar Saki’nin yazdığı kısa bir öyküden dolayı dünyaca ün kazanmış. Tobermory, konuşmayı öğrenmiş olan, çok açık sözlü turuncu sarı bir kedinin ismidir hikâyede. Tesadüfen Mull’a geldiğimiz gün aldığımız bir yerel gazetenin ilk sayfasında turuncu bir tekirin Tobermory viski fabrikalarının önünde çekilmiş kocaman bir fotoğrafına rastladım. Yazıda şehrin bir simgesi haline gelmiş olan kedinin turistlerin aşırı ilgisinden tedirgin, rahatsız olduğu belirtiliyordu!

MÜZİK GERÇEĞE ÇOK YAKIN

Staffa’ya Mull’dan ufak bir tekneyle gidiliyor. Ancak adaya çıkmak tamamen hava şartlarına bağlı. Çoğu zaman rüzgâr ve dalgadan yaklaşmak bile mümkün olmuyor. Gittiğimizde eylüldü. Hava çok sertti. Bata çıka yol aldık. Herhalde adayı o gün ancak uzaktan seyredebilecektik. Görünüşü çok etkileyici ve çarpıcıydı. Denizden yükselen devasa bazalt sütunlar, daha geniş kıvırcık bir yeşil platformda sona eriyordu. Adaya tam yaklaşmaya çalışırken hava birden değişti. Yağmur da rüzgâr da durdu. Hatta soluk bir güneş kendini gösterdi. Böylelikle kıyıya çıkabildik.
1840’lardan sonra Sir Walter Sconi, Keats, Worfworth, Tennyson, Jules Verne, Stevenson gibi yazarlar, büyük İngiliz ressamı J.M.W Turner, tüm romantik ruhlu seyyahlar ve kraliçe Victoria, Staffa’yı güç şartlar altında ziyaret etmekten çekinmemişlerdi. Adadaki en ürkütücü yer şüphesiz Fingal Mağarası.
Alman müzisyen, besteci, piyanist ve orkestra şefi Felix Mendelssohn, 1829’da bu bölgeye yaptığı gezide Staffa’ya da uğruyor. Hava şartlarının kötü olmasından dolayı besteciyi deniz tutuyor. Buna rağmen, mağaradaki muazzam kapkara sütunlar ve azgın denizden gelen uğultunun burada yarattığı dehşet verici akis, Mendelssohn’u çok etkiliyor. Seyahat dönüşünde meşhur Hebrid, Fingal mağarası uvertürünü besteliyor. Mendelssohn’un uvertürünün Fignal Mağarası’nı gerçeğe ne kadar yakın tasvir ettiğini, Staffa’ya gittikten sonra daha iyi anladım.
İskoçya’yı verdiğim konserler ve master classlar vesilesiyle sık ziyaret etme fırsatım oldu. Çalışmalarım bitince her seferinde az bilinen yerlere gitmeye özen gösterdim. Daha görülecek nice ada ve keşfedilecek harika yerler olduğunu düşündükçe mutlu oluyorum.

Macbeth bu adaya gömülmüştü

Staffa’nın korkutucu yalnızlığından sonra Iona Adası’na gittiğimizde mistik, sükûnet dolu bir vahayla karşılaştık. Şu anda 125 kişinin oturduğu bu ufak adanın erken ortaçağdan itibaren Kuzey Avrupa’nın tarihinde yeri çok önemli. 6’ncı asırda 12 arkadaşıyla buraya sürgüne gönderilen Aziz Columba, sonraki yüzyıllarda dini ve kültürel bakımdan çok etkileyici bir merkez haline gelecek olan manastırı kuruyor. Ada 8’inci asırdan itibaren Vikingler tarafından birkaç kez istila edilince manastır terk ediliyor. Ancak 9’uncu yüzyılın sonlarında köklerini Iona Adası’na bağlayan Alba Krallığı’nın İskoçya’da kurulmasıyla burası eski önemini tekrar kazanıyor.
Iona’nın bir özelliği de Avrupa’daki birçok kralın gömülme alanı olması. Aralarında Shakespeare’in edebileştirdiği Macbeth, Malcolm ve Duncan’ın bulunduğu 48 İskoç, 8 Norveçli ve 4 İrlandalı kral buraya defnedilmiş. Lisede öğrenciyken Macbeth piyesinde Mac Duff rolünü oynamış olan eşim, Iona’dan özellikle çok etkilendi.

False