Sınırları birlikte aşın
Yılın en romantik günü için geri sayım başladı. Rotamızı bu kez uzaklara çeviriyoruz. Hem kim yurtdışında romantik bir ‘Sevgililer Günü’ tatili geçirmek istemez ki? O zaman şimdi konunun uzmanlarına kulak verme zamanı. Organizasyona farklı zevk ve bütçelere uygun alternatif programlar arasından seçim yaparak başlayın. Sonrasında keyifli anların tadını çıkarın!
Bahar Akıncı / Seyahat yazarı
Yakın, güzel ve şaşırtıcı: Beyrut, Lübnan
“Şöyle sevdiğimle birlikte romantik bir tatile gidelim; iklimi ılık ama yakın, tarihi zengin, doğası güzel, yeme-içme ve eğlence hayatı renkli olsun ama vize işlemleriyle de uğraşamam” diyorsanız, tek yol Beyrut! Merkezde konaklıyorsanız işiniz kolay; çünkü şehir hem düz ayak hem de pratik ve ekonomik ulaşım seçenekleri mevcut. En sevdiğim mahalleler; Downtown, Mar Mikhael, Gemmayzeh, Hamra, deniz kenarındaki Korniş, Rauche ve âşık olduğum Eşrefiye. Mutlaka uğramanızı önereceğim diğer adreslerse; Jeita Grotto Mağarası, Beyrut Ulusal Müzesi, ücretsiz olan Sursock Müzesi, Güvercin Kayalıkları, Mohammad Al Amin Camii, Martyrs Meydanı, MIM Mineral Müzesi ve Roma Banyoları. Leydi Harissa Tepesi’ne mutlaka teleferikle çıkın. Oradaki muhteşem şehir manzarasını görmeden dönerseniz çok şey kaçırmış olursunuz…
Deniz Sipahi / Hürriyet Gazetesi Ege temsilcisi
Eğlenceli ve romantik: Atina, Yunanistan
Gitmesi çok kolay; uçağın havalanmasıyla alçalması neredeyse bir oluyor. Üstelik bizden, herkes samimi ve rahat ettiğimiz bir yer. Yemekleri lezzetli, birçok Avrupa kentine göre daha ucuz ve bana göre Avrupa’nın tam keşfedilmemiş eğlence başkenti. Bir de tarihi güzellikleri var tabii. Akropol’den başlayıp müzeleri keşfetmek bile bu şehre başlı başına yolculuk nedeni olabilir. Ben Atina’da Syntagma Meydanı’ndan başlayıp Kolonaki’ye, oradan Omonia Meydanı’na, Monastiraki’ye, Psiri ve Plaka’ya kadar yürüyorum. Hoşuma giden kafelerde oturup soluklanıyorum. Akşam için enerji topluyorum. Tabii Atina’ya iner inmez ünlü sanatçılar Antonis Remos, Christos Nikolopoulos, Fotini Darra ya da Anna Vissi’nin bir konseri var mı diye bakıyorum. Hep uğradığım mekanlar ise şöyle... Plaka’daki Brettos’un renkli mekânını seviyorum. Grande Bretagne Oteli’nde yer alan Alexander’s Bar bana sofistike ve nostaljik bir film seti gibi geliyor. Monastiraki’deki metro istasyonunun hemen yanındaki otelin terasında ise A for Athens’ten Akropolis’i seyretmek hoşuma gidiyor. Ödüllü Vassilis Kyritsis ve Nikos Bakoulis’in mekânı The Clumsies, dünyanın en iyi 50 barı arasına girdi. Ve Iera Odos yani kutsal cadde... Atina’nın müzikhollerinin ve hep takip ettiğim ünlü sanatçıların konser verdiği merkez burası.
Sedef Gali / Ressam
Üşüyen eller kenetlenir: Viyana, Avusturya
Bugün Avusturya’nın ve geçmişte birçok imparatorluğun başkenti olan Viyana, küçücük yüzölçümüne rağmen her köşede tarih ve sanatla karşılıyor ziyaretçilerini. Soğuk iklimi üşüyen elleri birleştirmesiyle romantizmi körüklüyor. Tarihi ve sanatsal zenginlikleriyse meraklılarını mutlu ediyor. Avusturyalı sembolist ressam Gustav Klimt’in doğum yeri olan Viyana’da gezmeden dönmemeniz gereken tarihi miraslardan biri Belvedere Sarayı. Burada iki âşığın birbirini sıkı sıkı sarmaladığı ‘The Kiss’ (Öpücük) adlı eseri mutlaka görmenizi öneririm. Leopold Müzesi’nde 16 Mart’a kadar devam eden ‘Modernizmin Doğuşu’ sergisinde, Gustav Klimt’in mentorluğunu üstlendiği Egon Schiele’nin ve Post Empresyonist ressam Van Gogh’un otoportreleri de sergileniyor. Kesinlikle kaçırılmayacak bir organizasyon!
Canan Demiray / Seyahat yazarı
Kış tatili klasiği: Bled, Slovenya
Slovenya’nın en önemli turistik merkezlerinden Bled’in zümrüt renkli gölü ve ortasındaki minik ada, heyecan verici güzellikte. Adayı ziyaret için ‘pletna’ adı verilen ahşap tekneler kullanılıyor. Geleneklere göre adadaki gotik kiliseye ulaşmak için 99 basamak tırmanıp, dilek çanını sevgilinizle birlikte çalmanız gerekiyor. Adaya karşıdan bakmak isterseniz, istikamet Bled Kalesi. Göl kıyısındaki Grand Hotel Toplice Bled’de konaklayabilir, otelin göl manzaralı termal havuzunda yorgunluk atabilirsiniz. Yeme-içme denilince akla gelen ilk adres olan 1906, bölgenin en romantik restoranlarından. Küçük bir de lezzet tavsiyesi, mekanın özel tatlısı ‘Kremna Rezina’yı tatmadan sofradan kalkmayın. Kayak severlerse yarım saat mesafedeki karlı yamaçları cazip bulabilirler.
Levon Bağış / Yazar
Daracık sokaklarında kaybolun: Lizbon, Portekiz
Avrupalı ama ukala olmayan, okyanus kıyısında ama Akdeniz havasında… Lizbon ve Porto gördüğüm şehirler içinde belki de en romantiği. Dar sokaklarında kaybolup, tanıdık gelen insan yüzlerini görmek, paha biçilmez bir keyif. Şehirde yapılacakların başında her gidenin fotoğraflamaya doyamadığı sarı tramvaya binmek geliyor. Lizbon Katedrali’ne bu tramvay ile ulaşmak mümkün. Kentin en keyif verici bölgesi Belem. Vasco de Gama için yapılmış Belem Kulesi şehrin sembollerinden. Kâşifler Anıtı ile beraber bu kuleyi görmeden Lizbon’u görmüş sayılmazsınız. Museu Calouste Gulbenkian Müzesi koleksiyonlarında antik dönem eserler ve pek çok çağdaş sanatçının işleri yer alıyor. Eski bir fabrikanın kütüphane, sanat ve yaşam merkezine dönüştürülmüş hali LX Factory, gerçek bir hipster cenneti. Biliyorsunuz ülkenin şarapları çok meşhur. ‘Vinho Verde’yi ve dışarıdan alkol ilavesi ile güçlendirilmiş tatlı kırmızı şarapları (Porto) mutlaka tadın. Vaktiniz olursa Avrupa’nın “alt kültür mahsülü en hüzünlü müziği” unvanını Rembetiko ile paylaşan Fado’nun canlı örneklerini dinlemeyi de ihmal etmeyin…