Rahibelerin kaldığı 'Bakireler Manastırı', defineciler tarafından talan edildi
Van'ın Gürpınar ilçesindeki Bakireler Manastırı olarak da bilinen tarihi Saint Marinos Manastırı, defineciler tarafından talan edildi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, manastırın inanç turizmine kazandırılması gerektiğini belirtti.
Gürpınar ilçesi, birçok tarihi esere ev sahipliği yapıyor. Tarihi yapılar zaman zaman doğa olaylarına yenik düşerken, bazen de defineciler tarafından tahrip ediliyor. Osmanlı döneminde yaşayan Ermeniler tarafından yapılan Akboyu Mahallesi'ndeki Saint Marinos Manastırı, defineciler tarafından talan edildi. 20'nci yüzyılın başlarında yaklaşık 300 Ermeni rahibenin inziva için kaldığı manastırın, kubbesinin dıştan taşlardan ve bu taşların daha çok balçık denilen çamur harcından oluşturulduğu dikkat çekiyor. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, ilçeye 7, mahalleye ise 3 kilometre mesafede bulunan manastırın Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermeniler tarafından yapıldığını ifade etti.
MANASTIRDA, 200 RAHİBE EĞİTİM ALMIŞ
Manastırın 1648 yılında meydana gelen Van depreminde zarar gördüğünü belirten Mehmet Top, şunları söyledi: "Bu manastır, tarih boyunca bakireler manastırı olarak adlandırılmaktadır. İçerisinde bir kilise ve diğer manastır yapılarından oluşan bir yapılar topluluğu. Burası daha çok Osmanlı döneminde, yani Van'da yaşanan 1648 depreminden sonra bir yapı olarak tarihi kayıtlarda geçmekte. Saint Marinos manastırı, bakireler için özellikle rahibelerin kaldığı bir manastır olarak, inziva yeri olarak karşımıza çıkıyor. Manastır, bu bölgede Hristiyan dini mimarisinin yapı türüdür. Daha çok inziva amaçlı ve Hristiyanların teorik olarak dini eğitimlerini sürdürdükleri, talebelerini yetiştirdikleri bir yer. Tabi erkek, kadın ayrı ayrı manastırda yetiştiriliyor.
Burası da zaten adından da anlaşılacağı üzere, daha çok rahibelerin kaldığı ve yetiştirildiği bir manastır olarak dikkatimizi çekiyor. Son döneme kadar, yani 20’nci yüzyıl başlarına kadar faaliyette olan manastırda en son 200-300 rahibenin burada kaldığı biliniyor. Bu açıdan önemli. Tabi daha sonra Hristiyanların bölgeden ayrılmasından sonra kendi kaderine terk edilmiş olan bu manastır, günümüzde definecilerin yoğun bir biçimde tahrip ettiği bir yer olarak dikkatimizi çekiyor. Kilisenin içinde birçok tahribatı ve yıkıntıyı açık ve net bir şekilde görebiliyoruz. Bu anlamda bulunduğu yer itibariyle inanç turizmine kazandırılabilecek bir yapı. Bu açıdan yapının belki bakımının yapılıp, patika yolu düzenlenip, çevre düzenlenmesiyle, içerisindeki tahribatın kaldırılarak rahat bir şekilde turizme kazandırılabilir."
BAKİRELER MANASTIRI OLARAK ADLANDIRILIYOR
Dr. Öğretim Üyesi Mehmet Top, manastırın kilise kısmında ibaret edilen kısmın da bulunduğuna dikkat çekti. Manastırda Ermeni rahibelerin barınma yerlerinin de olduğunu anlatan Top, "Burada rahibelerin barınma yerleri var. Burası yüksek taş duvarlarla çevrilmiş korunaklı bir yer şeklinde, yani adeta kale gibi korunmuş bir yer. Burada daha çok ibadet ediyorlar. Hristiyan dini mimarisinde, özellikle Ermeni dini mimarisinde manastırın doğu tarafı, yarım daire şeklinde ibadetlerin yapıldığı kilise var. Yanlarında Hristiyanların günah çıkarma odaları veya din adamlarının girdiği odalar, hücreler yer alıyor. Kilise bölümünün bulunduğu kısım, kubbeyle örtülmüş. Kubbe dıştan taşlardan yapıldığını görüyoruz. Ama bu taşlar daha çok balçık dediğimiz çamur harcıyla oluşturulmuş. Yani yapıda kesinlikle kireç ve benzeri malzeme kullanılmamış. Tabi 18'inci yüzyıldan sonra özellikle 1648'de meydana gelen depremden sonra kilise büyük bir tahribat görmüş. O dönemde kilisenin yeniden ayağa kaldırıldığını söyleyebiliriz. Van'ın birçok yerinde bu tür Hristiyan dini mimarisine ait manastır yapılarıyla karşılaşıyoruz. Bu manastır, bakireler manastırı olarak adlandırılıyor. Etrafında yerleşim yerinin olmaması, iki vadi arasında ovaya bakan eğitimli arazide kurulan bu manastır, kilise ve rahibelerin kalmış olduğu barınma odalarından oluşuyor" dedi.
TARİHİ ESERE SAHİP ÇIKILMASI GEREKİR
Akboyu Mahallesi sakinlerinden Abidin Görentaş (70) ise, "Mahallemiz 600 yıl önce kurulmuş. Benim dedemin dedesi Şeyh Abdulkadir Geylani'nin torunudur. Bu kilise, Ermenilerin kilisesi. Benim dedemin dedesi, onların kirvesiydi. Rahibeler de her yıl nenemi davet edip, inek hediye ediyorlardı. Buradaki kilise onarılırsa çok iyi olur. Defineciler burayı kazıp tahrip etmişler. Burası tarihi bir eser. Yapılmasında fayda var" dedi.