2025’e girerken...

Hangi alanda çalışırsak çalışalım siyasetten ekonomiye, turizmden gastronomiye, sanattan edebiyata, sosyolojiden psikolojiye, iklim krizinden gıda israfına neredeyse her konuda sanki yeni bir sayfa açmak mümkünmüş gibi her yeni yıldan yeni beklentilerimiz ve öngörülerimiz olur.

Haberin Devamı

Tahmin etmeyi, geleceği okumayı severiz. Tabii ki bunu büyük ölçüde geçmiş yılın, hatta yılların tablosu belirler. Öte yandan okuduklarımız, yaşadıklarımız kadar kişiliğimiz, hayata iyimser ve kötümser bakışımız da öngörülerimizi etkiler.
Ben, diğer alanları dost sohbetlerine bırakıp, turizm ve gastronomi sektörlerini’ doğrudan ilgilendiren ‘İklim Krizi’, ‘Gıda İsrafı ve Açlık’, ‘Denetimsiz Tarım İlaçları Kullanımı’ ‘Pazar, Market ve Restoranlardaki Fiyat Artışı’, ‘Gastronomi Festivalleri’ gibi konulara ilişkin 2025 yılına dair öngörülerimi ve beklentilerimi paylaşmak istiyorum. En umutsuz olduğum konu çok bileşenli ‘İklim Krizi’. Kuzey yarım kürede iki aya yakın bir süre dayanılmaz sıcakların görüldüğü 2024 tarihin en sıcak yılı olarak kayda geçti. İklim değişikliğinin neden olduğu 29 büyük çaplı iklim felaketinde dört bine yakın kişi hayatını kaybetti.
Böyle bir tabloda bu yılın çok daha sıcak olacağını ‘İklim Krizi’ sorunlarıyla boğuşmaya devam edeceğimizi öngörmek sanırım kehanet olmaz. Su baskınlarının artması, kitlesel göçlerin başlamasıyla tarım ve turizm anlayışı da zaman içinde tümden değişecektir.
Siyasi iradenin, ilgili sektörlerin, tüm paydaşların hiç vakit kaybetmeden yeni stratejiler belirlemesi, sivil toplum kanadının da bu konuyu hep gündemde tutması gerekiyor.
Gıda israfı ve açlık ise iç içe geçmiş konular. Önce bir kez daha vurgulamakta yarar var. Küresel açlık gıda azlığıyla ilgili değil. Dünya Gıda Programı /WFP’ raporlarına göre şu anda dünyadaki tüm insanları besleyecek kadar gıda üretiliyor ancak yaklaşık beşte biri tüketilemeden israf ediliyor. Bu ise günde bir milyar öğüne denk geliyor.
Zengin ülkelerde yiyecek israfı evlerde, gelişmekte olan ülkelerde ise hasat zamanı gerçekleşiyor. Yetersiz depolama, zararlı böceklerin istilası, küfün ürünü yok etmesi, pazarlara ulaşım sorunu gibi nedenlerde ürün toprakta kalıyor. Ki bu duruma ülke olarak yabancı değiliz. Gıda kaybı ve israfı küresel sera gazı emisyonlarının yüzde 10’unu oluşturuyor.
‘Gıda İsrafı ve Açlık’ küresel bir sorun olsa da aslında hepimizin bireysel düzeyde yapacağı şeyler var. İlki ev, işyeri, restoran mutfaklarındaki israfı önleyecek tedbirler almak. Her zaman söylediğim gibi bizden önceki kuşakların yöntemlerini çağın gereklerine uygulayıp geliştirsek atıksız mutfağı gerçekleştirmiş, gıda israfını büyük ölçüde önlemiş oluruz.
Bu israf varlıklıysanız sizin için sorun olmayabilir ama dünya mirasını harcadığınızı, en az bir kişinin aç kalmasına sebep olduğunuzu unutmayın derim. Ayrıca yöremizdeki pazarlardan küçük üreticilerden, bahçelerden, bostanlardan alışveriş etmek de israfla baş etmenin bir diğer yolu. Bu konuda da öngörüm biz toplum olarak bunu bu yıl olmasa da çok yakında içselleştireceğiz.
Tarım ilaçları, namıdiğer pestisitler tahıllardan, baklagillere, kabuklulardan sebze ve meyvelere neredeyse yediğimiz tüm gıdalara zarar verdiği düşünülen böcek ve haşereler, mantarlar, istenmeyen otlar, solucanlarla mücadele amacıyla, daha açık söylemek gerekirse öldürmek için kullanılıyor.
Ancak unuttuğumuz bir durum var. Bunlar kısa vadede olmasa da zamanla bizleri de öldürüyor. Zararları ve yan etkileri çok. Öngörüm bu konunun da gündemden düşmeyeceği, yediğimiz gıdalardaki pestisitlere karşı her geçen yıl daha da hassas olacağımız.
‘Pazar, market ve restoranlardaki fiyat artışları üreticiden nihai tüketiciye hepimizin sorunu ve maalesef denetlenemeyen bu zincir kırılamıyor. Öngörüm ve beklentim denetimsiz, kuralsız fiyatların az da olsa düşeceği; restoran sektörünün de yok olmak yerine kar oranlarını düşüreceği ya da artışa gitmeyecekleri yönünde. Ki bunu uygulayan yerlerin de sayısı az değil ve daha da artacağını zannediyorum...
Gastronomi Festivalleri enflasyonuna gelince bu alanda dünya sıralamasında birinci olabiliriz. Neredeyse ülkedeki tüm kentlerin bir, hatta birkaç festivali var. Büyük bir bölümü de ‘festival’ kavramının içini dolduracak formatta ve yetkinlikte değil, birçoğu şenlik, panayır, buluşma olarak adlandırılabilir.
Gastronomi Festivalleri satan bir metaya dönüştü ama içini boşaltmamak lazım. Öngörüm ise bu yıl frene basılacağı, sayısının artmayacağı, biraz olsun azalacağı ve kalitelerinin artacağı...

Haberin Devamı

2025’e girerken...

Yazarın Tüm Yazıları