Ödülün hakkını veriyor
Gaziantep’in Zeugma Antik Kenti ve Müzesi geçen yıl arkeoloji alanında Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü’ne layık görüldü. Ayrıca Trip Advisor seyahat sitesi kullanıcılarının oylarıyla da “mükemmellik” ödülünü aldı. Bunları duyunca soluğu Gaziantep’te aldım. Baharın Anadolu’daki yansımalarına şahitlik ettim, Kültür Yolu’nu adımladım. Şehir restorasyonlarla yeniden yaratılmıştı ve ödülleri hak ediyordu.
Gaziantep’te 1500’ün üzerinde bina restore edilmiş. Belediye başkanı Dr. Asım Güzelbey ve vizyonu son derece geniş olan ekibi şehrin çehresini tamamen değiştirmiş. Güzel gelişmelerin sadece İstanbul, Ankara ve İzmir ile sınırlı kalmaması çok hoşuma gitti.
Gaziantep, Hititlerden Perslere, Romalılardan Araplara kadar çok sayıda uygarlığa ev sahipliği yaptığından, mimari ve tarihi eserler açısından çok zengin bir yerleşim. Şehre vardığınızda Selçuklu ve Osmanlı imparatorluklarının da imzalarını görüyorsunuz. Önerim Gaziantep’i keşfetmeye kaleden başlayıp şehrin tarihi merkezi olan Kültür Yolu’nu adımlamanız.
ŞİRVANİ CAMİİ’NİN HAREKETLİ MİMBERİ
Kaleyi kimlerin, ne zaman yaptığı bilinmiyor. Vakur duruşunun biraz da bu gizemden kaynaklandığını düşünüyor insan. Binlerce yıllık kalıntıların üzerine inşa edilmiş. Romalılar kendi halinde bir gözetleme kulesi olarak yapmış. Bugünkü görkemine MS 6’ncı yüzyılda ulaşmış. Orijinal halindeki 36 kulesinden sadece 12’si günümüze ulaşabilmiş. Defalarca geçirdiği restorasyonlardan biri Kanuni döneminde yapılmış. Rivayet o ki bir zamanlar kalenin inşaatı devam edebilsin diye dönemin beyinin kızı yüzüğünü satmış. Kale bu yüzden geçmişte Kala-i Füsus (Yüzük Kalesi) olarak adlandırılmış.
Hz. Muhammed’in soyundan geldiği söylenen Şirvani Mehmed Efendi’nin Şirvani Camii’nin banisi mi olduğu yoksa onarımını mı yaptırdığı konusu tartışmalı. Bir zamanlar şehirde minaresinde iki şerefe olan tek camiymiş. Halk o yüzden hâlâ “İki Şerefeli Cami” adını kullanabiliyor. İlk yapıldığında şemsiye şeklindeki minarenin külahı bugün sivri. Yapım tarihi bilinmemekle birlikte Osmanlı öncesi döneme tarihleniyor. Ahşap işçiliği mükemmel. Hareketli minber sizi şaşırtmasın. Bu şehre ait bir özellik.
Tahtani (Tahtalı) Camii’nin kitabesinden 16’ncı yüzyılda onarıldığını öğreniyoruz. Orijinal görüntüsünden uzaklaşmış olsa da taş işçiliğindeki ustalık göz dolduruyor. Mevlevihane (Tekke Camii), 1638’de yapılan bir külliye. Semahane, cami, derviş odaları, şeyh evi ve çeşmeden oluşuyor. Sade, fakat girişteki motifleri şehrin başka yerinde göremezsiniz. Alaüddevle Camii’nin banisi Dulkadiroğulları’nın son beyi Alaüddevle. Halk “Ali Dola”da diyor. Sadece minaresi orijinal. Harap haldeki cami 19’uncu yüzyılın sonunda yeniden inşa edilmiş. Handan Ağa’nın yaptırdığı Handaniye Camii 16’ncı yüzyılın ikinci yarısına tarihleniyor. Antep savunmasında viraneye döndüğünü kitabesinden öğreniyoruz. Başarılı bir restorasyonla hayata döndürülmüş. Kündekari taç kapısı muhteşem. İnşası 1758’de tamamlanan Karagöz Camii adını Türkmen boyundan alıyor. Kentin diğer camilerinde görülen renkli taş süslemelere bu küçük camide de rastlıyoruz. Sadeliğin hakim olduğu yapının minberi ahşaptan.
BAKIRCILAR KORUMADA
16’ncı yüzyıldan itibaren şehrin en önemli zanaat dallarından biriymiş bakırcılık. Geçen yüzyılda önemini yitirmeye başlamış. Tek katlı dükkanlar 19’uncu yüzyıldan kalma. Zamanla yıpranıp bakımsızlaşmış. Büyükşehir Belediyesi, koruma projelerine çarşıyı dahil edince eski güzel günlerine dönmüş. Tüm ahşap doğramalar, camekanlar aslına uygun yenilenmiş. Çarşıda babadan oğula geçen bakır ustalığını görebiliyorsunuz. Proje “Tarihi Kentler Birliği Tarihi ve Kültürel Mirası Koruma Proje ve Uygulamaları Özendirme Yarışması”nda Başarı Ödülü almış.
Dört tarihi han
Yüzükçü Han’ın kapısındaki 1897 tarihi sizi yanıltmasın. Bu, onarım tarihi. Yapı iki katlı. Alt kat odaları avluyu tamamen, üst kat odaları ise kısmen çevreliyor. Misafirler üst katı kullanıyormuş. Yüzük esnafının dükkanları ise alt kattaymış. Yanındaki mağara şeklindeki ahır halk arasında develik olarak biliniyor. Anadolu Hanı, 19’uncu yüzyıl başına tarihleniyor. Yolcu hanı olarak inşa edilmiş, iki katlı. Diğerlerinden farkı iki avlusu. “U” planlı yapı bugün halıcılar çarşısı. Tütün Hanı, yaklaşık 200 yıllık. Şehrin en küçük hanı. Kayaya oyulmuş bodrum kısmını mutlaka görün. Nazarlıklar, otantik eşyalar, halı ve kilim satan dükkanlara göz atmayı unutmayın. Ortasındaki avluda kahve keyfi yapın, hava serinse masa altındaki yorgan sizi bekliyor. Kürkçü Han, 1890’da inşa edilmiş. Klasik Osmanlı yolcu hanları mimarisinin tüm özelliklerini yansıtıyor. Alt kat ahır, depo ve dükkan olarak, üst kat konaklama için kullanılırmış. Sabunhane bölümü 1887’de hana bitişik inşa edilmiş. Üç katlı sabunhanenin ilk katındaki dehliz Kürkçü Han ile bağlantıyı sağlıyor.
Kültür Yolu’nun güzelleri
Zincirli Bedesten’i 1718’de Hüseyin Paşa yaptırmış, kendi ismini de vermiş. Fakat halk diğer ismi tercih ediyor. “L” planlı, yaklaşık 80 dükkanlı bedestenin 5 kapısı var. Bir dönem et ve sebze hali olarak da kullanılmış. Kültür Yolu projesi kapsamında başarılı bir restorasyon geçirmiş. Dükkanlar elişleri, yemeni, sedef, gümüş gibi şehrin tarihine uygun zanaatlere tahsis edilmiş. Sağlanan aydınlatma ile akşamları da çok hoş bir görüntüye kavuşuyor. Buğday Pazarı (Arasası), eskiden buğday ticaretinin merkeziymiş. Bir ana avlu ve onun etrafını saran dükkanlardan oluşuyor. 19’uncu yüzyılda inşa edilen yapı Osmanlı han mimarisinin tipik örneklerinden. Büyükşehir Belediyesi’nin tarihi canlandırma projesi kapsamında hayata döndürülmüş.
Tarihi Tahmis Kahvesi, Almacı ve Buğday pazarlarının biraz ilerisinde, Mevlevihane’nin yanında. 1640’ta inşa edilen iki katlı yapı şehrin en ilginç mekanlarından. Tahmis “kahve dövülen yer” demekmiş. Menengiç kahvesini deneyin.
Kültür Yolu üzerinde sadece bu kadar tarihi han olduğunu mu sanıyorsunuz? Pürsefa Han, Emir Ali Han, Yeni Han, Budeyri Han, Hışva Han, Millet Han, Gümrük Han, Şira Han, Yemiş Han ve Tuz Hanı diğerleri. Bazıları restorasyon geçirmiş, geri kalanlar ise sabırla sıralarını bekliyor.
Tarih başınızı döndürdüğünde soluklanmak için seçilebilecek en uygun mekanlardan biri Kır Kahvesi. Çeşmesinden ötürü Kumandan Kahvesi olarak da biliniyor. Baharda daha bir canlanıyor. Geçmişten gelen kahve kültürünün yaşatılması amacıyla başarılı bir restorasyon geçirmiş. Kültür Yolu’nda dört tarihi hamam var. En çok ilgi göreni Naib Hamamı. 16’ncı yüzyıl sonu ya da 17’nci yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülen hamam için Gaziantepliler “mücevher” sıfatını kullanıyor. Haklılar da.
12 müze açıldı yenileri yolda
Büyükşehir Belediyesi, Gaziantep’i müzeler şehrine dönüştürmeye kararlı. 12 müze hizmete açılmış. Diğerlerinin çalışması sürüyor. Kültür Yolu’nda da üç müze bulunuyor: Gaziantep Savunması ve Kahramanlık Panoraması Müzesi, Mutfak Müzesi, Cam Müzesi. İlki Kale’de. Antep halkının destan yazan savunması resim, rölyef, maket ve heykellerle anlatılmış. Medusa Cam Eserler Arkeoloji Müzesi ise kendi alanında Türkiye’deki tek özel müze. Restore edilen birkaç tarihi evde 2 bin cam eser, bin altın, gümüş obje yer alıyor. Müze aynı zamanda kültür merkezi.