Mızıkacılar gidememişti fırsat yaratıp siz görün
Almanya’nın Bremen kentiyle ilk tanışmam, çocuk yaşta, bir masalla oldu. Masal kahramanları eşek, köpek, kedi ve horoz, acımasız sahiplerinden kaçmak için Bremen’e doğru yola çıkar. Ama evdeki hesap çarşıya uymaz, önlerine bir ev çıkar. Hırsızların yaşadığı evi ele geçirirler. Bremen’e gitmelerine gerek kalmadan, huzuru bulurlar. Mızıkacılar gitmese de kentle masal adeta özdeşir. Bremen’le ikinci ve fiili tanışmam ise çok yeni. Ilık bir nisana rastlıyor.
İlk iş kentin sembolü Bremen mızıkacılarını bulmak istiyorum. Sadece kentin değil, kuzey Almanya’nın en eski panayır alanlarından koca meydanın (Marktplatz) köşesinde fotoğraf çektirenleri görmesem heykeli fark etmem zor olabilirdi. Nedense daha görünür bir yerde, daha heybetli bir heykel bekliyordum. Bronz heykel güzeldi güzel olmasına da, düşündüğümden hayli küçüktü… Fotoğraf çektirenler uğur getirsin diye heykelin en altındaki eşeğin ayakları ve burnunu ovuyor. Bu nedenle burun ve ayaklar ışıl ışıl.
TARİHİ BÖLGE ÇOK KEYİFLİ
En fazla zamanı kentin tarihi bölgesi Altstadt’a geçiriyorum. Hemen her Türkiyeli gibi, saatler geçireceğim büyük, ferah meydanlara hasretim. Tam da bu nedenle Markplatz’a bayılıyorum. Burada kaybolmak zor. Bana öyle geliyor ki bütün yollar, bu meydana çıkıyor. Yoruldukça meydana bakan kafelerden birine oturup, soluklanıyorum. Meydandaki görkemli Roland heykelini kaçırmam mümkün değil. Bu kentin koruyucu. Efsaneye göre dizlerindeki demirler bir gecede çıkmış. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki heykelin bir elinde adaletin kılıcı, diğer elinde kartal motifli kalkan var. Kenti gezdikçe orada, burada başka bronz heykellerle karşılaşıyorum.
RÖNESANS ESERLERİ
Rathaus dedikleri belediye binası da meydanın kıyısında. Rönesans özellikleri taşıyan bir yapı. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndeki Gotik yapının tarihi 1400’lere kadar gidiyor. Belediyenin karşısındaki senato da kendini belli ediyor.
Yine tarihi meydandaki görkemli binalardan biri ikiz kuleli St. Pedri Katedrali. 13’üncü yüzyıldan kalma katedralin yeşil çatısı, benim için mihenk taşı oluyor. Hemen her yerden hiç olmazsa ucunu görüp, yönümü kolayca buluyorum.
SOKAKLAR SÜRPRİZ DOLU
Schütting dedikleri tüccarlar evi de meydanda. Meydanın hemen yanındaki Böttcherstrasse kentin en ünlü caddesi. Caddeye açılan dar sokaklar sanatçıların mesken tuttuğu yerler. Farklı süprizler gizliyor. Sokaklarda karşıma kah bir sanat galerisi, kah şeker yapan küçücük bir dükkan, kah ilginç tasarımların satıldığı bir mağaza çıkıyor.
Yine meydandan çok uzaklaşmadan tarihi Schnoor Mahallesi’ne ulaşılıyor. Aslında küçücük bir mahalle burası, bizim Sultanahmet’deki Soğukçeşme Sokağı kadar! Fakat huni çatılı, minik ve renkli evler o kadar sevimli ki. Fotojenik olmak bazı insanlara mahsus değil, Schnoor da fotoğrafa çok geliyor. Keyifle gezerken kendimi bir masalın içinde hissediyorum, evler hiç bitmesin istiyorum. Buradaki dükkanlarda, farklı birkaç parça hatıra eşya bulmanız mümkün.
Ben göremedim ama Bürgerweide’de kurulan ve 960 yıllık geçmişi olan Bremen Pazarı, Almanya’nın en büyük panayırlarından biriymiş.
ESKİ LİMAN BİNALARI ŞİMDİ SANAT MEKANI
660 bin nüfuslu kentin eski liman bölgesi Überseestadt yepyeni bir yaşam alanına dönüşüyor. Liman binaları elden geçirilerek konut, müze, restoran, heykel atölyeleri haline getirilmeye başlamış bile. Limanda çift tekerlekli teknoloji harikası zencefil ile gezen yaşlılar çok hoş bir manzara...
Gerek yürüyerek gerekse tramvayla zorluk çekmeden gezme olanağı veren kentin ayrıca botanik bahçesi, Übersee Müzesi, Sanat Sarayı, Weserburg Yeni Müzesi ve Weser nehrisin kıyısındaki kafelerini de keşfedebilirsiniz.
Bilimle ilgiliyseniz, EADS Astrium’u tavsiye ederim. Burası uzaya gönderilen uydu ve roketlerin parçalarının üretildiği bir merkez. Uzay mekiği simülatörlerinde ilginç deneyimler yaşamanız da mümkün.
Goethe Meydanı’ndaki tiyatro Bremer Shakespeare Company, her yıl düzenlenen Bremen Müzik Festivali, Uluslararası Sonbahar Akademisi sanatseverler için görmeye değer mekan ve etkinlikler.
BREMERHAVEN’İ ATLAMAYIN
Kuzey Denizi’nden yalnızca 16 kilometre içerideki Bremerhaven’i de görmenizi öneririm. Bremerhaven Limanı, Bremen’e ulaşmak için Weser Irmağı’ndan geçemeyecek kadar büyük gemiler için 1800’lü yıllarda yapılmış. Buradaki Alman Gemicilik Müzesi’nde denizciliğin çok eski zamanlarına ait ilginç koleksiyonlar var.
HAFTA SONU YETERLİ
Bremen küçük sizi yormayacak bir kent. Bir hafta sonu tatili bile keşfemenize yetebilir. Türk Hava Yolları Bremen’e haftada 4 gün salı, perşembe, cumartesi ve pazar günleri karşılıklı sefer düzenlemeye başladı.
BELEDİYELERİMİZE ÖRNEK OLSUN
Dükkanların tabelaları bile birer sanat eseri. Tarihi dokuya uyumlu, insanın gözüne sokmak için yapılmadıkları mütevazi ebatları ve şekillerinden belli. Yeri gelmişken söyleyim. Kentte kıskandığım şeylerden biri de kaldırımlarıydı. Yoldan yüksek değil, tam tersi aynı düzeyde. Yükseklik değil, taşlardan ayırt ediyorum kaldırım olduğunu. Medeniyet güzel şey!
YANINIZDA NAKİT EURO BULUNDURUN
Bremen’e giderken nakit bulundurun. Benim gibi kredi kartına güvenirseniz, kasada sürprizle karşılaşabilirsiniz. Birçok market ve mağazanın kredi kartı kabul etmediğini bizzat tecrübe ettim. Yolunuz düşerse kozmetik marketlere uğrayın ucuz fiyatlara şaşıracaksınız. Bir de marketlerdeki çikolatalar çok çeşitli ve havalimanlarına göre çok daha makul.
YENİ ŞEHİR DE SEMPATİK
Tarihi kentten çıkıp, havalimanı oteline giderken özellikle Weser Irmağı’nın kıyısındaki, geniş bulvarlı yeni kent çok keyifli. Her yaştan insan bisiklete biniyor. Hollanda bisikleti dedikleri koca tekerlekli olanları ne güzel! Burada koca bahçeli, sempatik evlerde yaşamak için çok zengin olmak gerekmiyor. Bremen’e “Avrupa’nın bahçe kenti” de deniyor. Bahçesi olmayanlar için hobi bahçeleri oluşturabilecekleri alanlar veriliyor.