Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Kırsal kesimde kıyafet yok gibi bir şey bazen bir yaprak, bazen ottan bir etek
Profesör Nadir Paksoy bir patoloji ve sitopatoloji yandal uzmanı. Yaptığı iş hücre ve doku örneğinin resminden hastalık ve kanser tanısı koymak. Kendi tabiriyle resim doktorluğu. Paksoy kendini bildiğinden beri geziyor, doktor olmasının bir sebebini de ‘gezerek yapabileceğim bir meslek olduğu için’ diye açıklıyor.
Hayatının 10 yılını Birleşmiş Milletler gönüllü doktoru olarak dünyanın dört bir köşesinde geçirmiş. Gittiği yerler arasında beş sene kaldığı Pasifik’teki Vanuatu, Batı Samoa ve Mikronezya adaları, altı ay boyunca Hindistan’daki bir cüzam hastanesi, bir sene konuk eğitim görevlisi olduğu Afrika’da Zimbabwe ve Norveç var. Paksoy’un gezilerini anlattığı birçok kitabı bulunuyor. Gezgin Bir Hekimin Dünyası, Bir Demet Pasifik ve Sırt Çantamda Coğrafyalar bunların sadece birkaçı. Paksoy insanın turist olarak gitmeyi akıl edemeyeceği kadar uzak, ‘Hayalinizde canlandırdığınız her görüntünün gerçek olduğu yerler’ olarak tanımladığı Pasifik Okyanusu’ndaki Vanuatu, Batı Samoa ve Mikronezya’yı anlattı.
Vanuatu’nun Malekula Adası’nda iki kabile yaşıyor: Büyük Nambaslar ve Küçük Nambaslar. Bu iki kabile, giyimleri, gelenekleri ve sosyal yapılarıyla klan izlerini sürdüren topluluklar. İki kabilenin de erkeklerinin tek giysisi ‘namba’ denen püskül ve ağaç kabuğundan veya muz yaprağından yapılan örtümsü kuşak. Namba sadece cinsel organlarını kapatıyor, hayalarını dışarıda bırakıyor. Küçük Nambas kabilesinin sargısı Büyük Nambas’ınkin-den daha küçük olduğu için adaya gelen İngilizler onlara böyle isim vermiş.
Pasifik’e gidişiniz nasıl oldu?
- Bir gün yabancı bir dergide Birleşmiş Milletler’in tüm dünyadan doktorlara açık bir girişimi olduğunu öğrendim ve onlara yazdım. Bir süre sonra cevap geldi, 15 gün sonra hareketle beni Pasifik Okyanusu’ndaki Vanuatu Takımadaları’na yollamak istiyorlardı. Eşimle o zaman nişanlıydım, apar topar evlenip gittik. Oğlum Gezgin batı Samoa’da doğdu, şimdi 17 yaşında.
Nerelerde bulundunuz?
- Melanezya denen bölgede kaldık. Vanuatu Takımadaları, Batı Samoa ve Mikronezya’da bulundum. Vanuatu Güney Pasifik Okyanusu’nda, Fiji’ye komşu, Avustralya’nın 2 bin 250 kilometre açığında, 83 adadan oluşan bir ada grubu. Samoa da o bölgedeki bir başka adalar grubu. Vanuatu’da inanılmaz bir kültür zenginliği var. Küçük gruplar halinde İngilizler, Fransızlar, Yeni Zelandalılar, Avustralyalılar, Çinliler, Vietnamlılar ve yerli halk uyum içinde yaşıyorlar.
Buralara turist gidiyor mu?
- Gidiyor ama çok da fazla görülecek bir şey yok. Her adanın, ada grubunun bir başkenti var, oralarda da zincir otellerin şubeleri var. Deniz hemen otelin önünde, dalmak isteyenlerin ilgisini çekebilir. Biraz Maldivler gibi. Ama oranın ilginç yanı bunlar değil; esas görülmesi gereken yerel halkın yaşayışı. Turist olarak gelince de bunların arasına girmek çok kolay değil, hatta hiç şansları yok. Yabancıya çok kapalılar. Kabileler halinde, saz kulübelerde yaşıyorlar. Başkentte beton binalar oluyor ama halkın geri kalanı tamamen doğal ortamlarında. Hálá boyanıp tören yapıyorlar.
GAZETENİN ADI: TAM TAM
Doğası, iklimi nasıl?
- Binlerce palmiye, bembeyaz kumlar, masmavi bir deniz. Fotoğraflardaki gibi. Birçok insanın hayal ettiği bir coğrafyada yaşamalarına rağmen halkın denizle pek alakası yok. Arada bir serinlemek için ağırlıklı olarak çocuklar girip hemen ağacın altına kaçıyorlar. Çok koyu renk tenli oldukları için de güneşin altında yatanları hiç anlamıyorlar. Kurak ve yağışlı mevsimleri var. Hava sıcaklığı 25-28 dereceyi geçmiyor. Bazen tayfun, fırtına çıkıyor ama genel olarak hep sıcak. Yağmurları muson yağmuru gibi şiddetli değil. Zorlamayan bir iklim.
Günlük hayatları nasıl?
- Kesinlikle erkek ve kabile reisi egemen bir toplum. Kırsal kesimde herkesin bir tarlası var, orada çalışıyorlar. Hindistancevizi, muz, yam ve taro denen patates gibi nişastalı kök sebzeleri yetiştiriyorlar. Bu işleri daha çok kadınlar yapıyor, erkekler bazen balığa çıkıyorlar. Vanuatu’da akşamları sadece erkeklerin gittiği köy odaları var. Kava dedikleri, yarı uyuşturucu bir içkileri var. Bir ağacın kökünden yapılıyor, çamur gibi bir şey. Şimdilerde bu kökten Batı’da ilaç da yapılıyor. Bira ve tütün seviyorlar. Akşamları bazen dansları, törenleri oluyor.
Çok kabile var mı?
- Kırsal kesimde her köy bir kabile gibi. Her kabilenin de kendine göre bir dili var. Mesela Aksaray - Şişli mesafesinde yaşayanlar iki ayrı kabile. Herkesin kendi dilini geliştirmesi yüzünden resmi dil olan İngilizce bozulmuş. İngilizce’yi duydukları kadarıyla bir lisan yaratmışlar. Pigeon English (Güvercin İngilizcesi) dedikleri bir İngilizce konuşuluyor. Bir gazeteleri vardı, ismi Tam Tam. Bayağı ilkel bir kabile hayatı.
Kıyafetler nasıl?
- Merkezlerde erkekler parmak arası terlik, şort ve tişört giyiyorlar. Samoa’da erkeklerin resmi kıyafeti etek. Sokaktaki adamdan cumhurbaşkanına kadar etek giyiyorlar. Kadınlar da bol, tunik gibi elbiseler giyiyorlar. Kırsal kesimdeyse kıyafet yok gibi bir şey, kabileye göre değişiyor. Bazısı sadece cinsel organını kapatan bir yaprak sarıyor, bazısı otlardan yapılmış etek takıyor.
YEŞİL FASULYE CETVEL GİBİ, KOCAMAN, UPUZUN
Doktora büyücü muamelesi yapılıyor muydu?
- Hayır. Sean Connery’nin filmindeki gibi ‘Medicine Man’ de demiyor, kısaca ‘Dokta’ diyorlardı. Doktora saygı duyuyorlar, zaten birçok kabileye, törene doktor olduğum için girebildim.
Sağlıkları nasıl, modern yaşantı kabile sağlığını bozmuş mu?
- Genel olarak sağlığı iyi bir halk. Fazla hastalık girmemiş. Aşılar ve koruyucu sağlık hizmetleri veriyorduk. Biz oradayken sıtma salgını vardı ama sıtma doğuya gittikçe bitiyor. ‘Yalınayak başıkabak’ dolaştıkları için kırsal alanda enfeksiyon hastalıkları çoktu, o yüzden çocuk ölümü biraz fazlaydı. Bir de ilginç bir şekilde kalp hastalığı, yüksek kolesterol ve diyabet vardı. Hiçbir aktivitede bulunmadıkları, bol kırmızı et yedikleri için. Doğada yaşam sağlıklı olmak için bir etken ama doğada olan her şey de sağlıklı diye bir kural da yok. Mutlaka doğa ve uygarlık bir arada olmalı.
BUNGY JUMPİNG’İN DOĞDUĞU YER: VANUATU
Vanuatu Takımadaları’nın güneyindeki Pentecost Adası’nda yılda bir kere yapılan bir tören. Kuleden toprağa atlama anlamına gelen ‘Naghol’ diyorlar. Sarmaşık saplarının en kuvvetli olduğu mayısta yapılıyor. Tahtaları üst üste koyarak yaptıkları kuleden atlıyorlar. 30 metre yüksekliğindeki kulede 1,5 metrede bir tahta tramplenler var, her erkek kendi yüksekliğini seçiyor. Bu tören kabile erkeklerinin cesaret sınavı. En yüksekten atlayan, o sene kabilenin en güçlü erkeği olarak kabul ediliyor. Lastik yerine sarmaşık kullanıyorlar. Herkes kendi sarmaşığından sorumlu, boyuna, kilosuna göre kendisi getiriyor. Hatta atlayıştan önceki 15 gün onunla yatıp kalkıyorlar; sarmaşığın ruhuyla kişinin ruhu birbirine geçsin diye. Sarmaşığın dalları atlanan tramplene bağlı. Atladıktan sonra bu dallar trampleni kırıyor ve ivme veriyor ki beli kırılmasın. Adamlar fizik biliyor yani.
EN ETKİLENDİĞİ 5 YER
Namibya
Pasifik Adaları
Norveç
Afganistan
Hindistan
Batıdan doğuya gittikçe insanlar değişiyor. Samoalılar, Polinezyalılar, Tahitililer gibi. Ten rengi açılıyor, doğudakiler bakır tenliler. Kadınları daha alımlı, daha güzel. Yaşayışlarında büyük bir değişiklik yok. Vanuatu biraz daha cangılvari bir doğaya sahipken, Samoa daha düz.
seyahatte ne okuyor
Kitap okumuyor. Gittiği yerde bulursa İngilizce gazeteleri takip ediyor.
ne dinliyor
Dinlemiyor.
ne yiyor ne içiyor
Midesi hassas, kolay hastalanıyor, bu yüzden yerel mutfakları denemeyi pek tercih etmiyor, ‘Gerekirse altı ay sade pilav ve ekmekle yaşayabilirim’ diyor.
ne giyiyor
İklime göre bol pantolon, bol gömlek, cepli yelek, rahat ayakkabı.
neyle seyahat ediyor
Seyahatte karayolunu seviyor. Tren ve otomobil.
nerede kalıyor
‘Hava karardığında yalnız gezenin üzerine bir yalnızlık, bir hüzün çöker’ diyor. Güvenli, sıcak, eli yüzü düzgün, aydınlık, fazla pahalı olmayan otelleri tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Yalnız seyahat etmeyi seviyor. ‘Yalnız olunca duygular ve düşünceler gezilen yere daha açık oluyor, ikinci kişi dikkat dağıtır. Ben soldan gidelim derken o sağ derse olmaz’ diyor.
çantasının olmazsa olmazları
Çantası ne kadar hafif olursa o kadar iyi. Temel giysi, bir ağrı kesici, bir antibiyotik yetiyor.
Vanuatu’nun Malekula Adası’nda iki kabile yaşıyor: Büyük Nambaslar ve Küçük Nambaslar. Bu iki kabile, giyimleri, gelenekleri ve sosyal yapılarıyla klan izlerini sürdüren topluluklar. İki kabilenin de erkeklerinin tek giysisi ‘namba’ denen püskül ve ağaç kabuğundan veya muz yaprağından yapılan örtümsü kuşak. Namba sadece cinsel organlarını kapatıyor, hayalarını dışarıda bırakıyor. Küçük Nambas kabilesinin sargısı Büyük Nambas’ınkin-den daha küçük olduğu için adaya gelen İngilizler onlara böyle isim vermiş.
Pasifik’e gidişiniz nasıl oldu?
- Bir gün yabancı bir dergide Birleşmiş Milletler’in tüm dünyadan doktorlara açık bir girişimi olduğunu öğrendim ve onlara yazdım. Bir süre sonra cevap geldi, 15 gün sonra hareketle beni Pasifik Okyanusu’ndaki Vanuatu Takımadaları’na yollamak istiyorlardı. Eşimle o zaman nişanlıydım, apar topar evlenip gittik. Oğlum Gezgin batı Samoa’da doğdu, şimdi 17 yaşında.
Nerelerde bulundunuz?
- Melanezya denen bölgede kaldık. Vanuatu Takımadaları, Batı Samoa ve Mikronezya’da bulundum. Vanuatu Güney Pasifik Okyanusu’nda, Fiji’ye komşu, Avustralya’nın 2 bin 250 kilometre açığında, 83 adadan oluşan bir ada grubu. Samoa da o bölgedeki bir başka adalar grubu. Vanuatu’da inanılmaz bir kültür zenginliği var. Küçük gruplar halinde İngilizler, Fransızlar, Yeni Zelandalılar, Avustralyalılar, Çinliler, Vietnamlılar ve yerli halk uyum içinde yaşıyorlar.
Buralara turist gidiyor mu?
- Gidiyor ama çok da fazla görülecek bir şey yok. Her adanın, ada grubunun bir başkenti var, oralarda da zincir otellerin şubeleri var. Deniz hemen otelin önünde, dalmak isteyenlerin ilgisini çekebilir. Biraz Maldivler gibi. Ama oranın ilginç yanı bunlar değil; esas görülmesi gereken yerel halkın yaşayışı. Turist olarak gelince de bunların arasına girmek çok kolay değil, hatta hiç şansları yok. Yabancıya çok kapalılar. Kabileler halinde, saz kulübelerde yaşıyorlar. Başkentte beton binalar oluyor ama halkın geri kalanı tamamen doğal ortamlarında. Hálá boyanıp tören yapıyorlar.
GAZETENİN ADI: TAM TAM
Doğası, iklimi nasıl?
- Binlerce palmiye, bembeyaz kumlar, masmavi bir deniz. Fotoğraflardaki gibi. Birçok insanın hayal ettiği bir coğrafyada yaşamalarına rağmen halkın denizle pek alakası yok. Arada bir serinlemek için ağırlıklı olarak çocuklar girip hemen ağacın altına kaçıyorlar. Çok koyu renk tenli oldukları için de güneşin altında yatanları hiç anlamıyorlar. Kurak ve yağışlı mevsimleri var. Hava sıcaklığı 25-28 dereceyi geçmiyor. Bazen tayfun, fırtına çıkıyor ama genel olarak hep sıcak. Yağmurları muson yağmuru gibi şiddetli değil. Zorlamayan bir iklim.
Günlük hayatları nasıl?
- Kesinlikle erkek ve kabile reisi egemen bir toplum. Kırsal kesimde herkesin bir tarlası var, orada çalışıyorlar. Hindistancevizi, muz, yam ve taro denen patates gibi nişastalı kök sebzeleri yetiştiriyorlar. Bu işleri daha çok kadınlar yapıyor, erkekler bazen balığa çıkıyorlar. Vanuatu’da akşamları sadece erkeklerin gittiği köy odaları var. Kava dedikleri, yarı uyuşturucu bir içkileri var. Bir ağacın kökünden yapılıyor, çamur gibi bir şey. Şimdilerde bu kökten Batı’da ilaç da yapılıyor. Bira ve tütün seviyorlar. Akşamları bazen dansları, törenleri oluyor.
Çok kabile var mı?
- Kırsal kesimde her köy bir kabile gibi. Her kabilenin de kendine göre bir dili var. Mesela Aksaray - Şişli mesafesinde yaşayanlar iki ayrı kabile. Herkesin kendi dilini geliştirmesi yüzünden resmi dil olan İngilizce bozulmuş. İngilizce’yi duydukları kadarıyla bir lisan yaratmışlar. Pigeon English (Güvercin İngilizcesi) dedikleri bir İngilizce konuşuluyor. Bir gazeteleri vardı, ismi Tam Tam. Bayağı ilkel bir kabile hayatı.
Kıyafetler nasıl?
- Merkezlerde erkekler parmak arası terlik, şort ve tişört giyiyorlar. Samoa’da erkeklerin resmi kıyafeti etek. Sokaktaki adamdan cumhurbaşkanına kadar etek giyiyorlar. Kadınlar da bol, tunik gibi elbiseler giyiyorlar. Kırsal kesimdeyse kıyafet yok gibi bir şey, kabileye göre değişiyor. Bazısı sadece cinsel organını kapatan bir yaprak sarıyor, bazısı otlardan yapılmış etek takıyor.
YEŞİL FASULYE CETVEL GİBİ, KOCAMAN, UPUZUN
Doktora büyücü muamelesi yapılıyor muydu?
- Hayır. Sean Connery’nin filmindeki gibi ‘Medicine Man’ de demiyor, kısaca ‘Dokta’ diyorlardı. Doktora saygı duyuyorlar, zaten birçok kabileye, törene doktor olduğum için girebildim.
Sağlıkları nasıl, modern yaşantı kabile sağlığını bozmuş mu?
- Genel olarak sağlığı iyi bir halk. Fazla hastalık girmemiş. Aşılar ve koruyucu sağlık hizmetleri veriyorduk. Biz oradayken sıtma salgını vardı ama sıtma doğuya gittikçe bitiyor. ‘Yalınayak başıkabak’ dolaştıkları için kırsal alanda enfeksiyon hastalıkları çoktu, o yüzden çocuk ölümü biraz fazlaydı. Bir de ilginç bir şekilde kalp hastalığı, yüksek kolesterol ve diyabet vardı. Hiçbir aktivitede bulunmadıkları, bol kırmızı et yedikleri için. Doğada yaşam sağlıklı olmak için bir etken ama doğada olan her şey de sağlıklı diye bir kural da yok. Mutlaka doğa ve uygarlık bir arada olmalı.
BUNGY JUMPİNG’İN DOĞDUĞU YER: VANUATU
Vanuatu Takımadaları’nın güneyindeki Pentecost Adası’nda yılda bir kere yapılan bir tören. Kuleden toprağa atlama anlamına gelen ‘Naghol’ diyorlar. Sarmaşık saplarının en kuvvetli olduğu mayısta yapılıyor. Tahtaları üst üste koyarak yaptıkları kuleden atlıyorlar. 30 metre yüksekliğindeki kulede 1,5 metrede bir tahta tramplenler var, her erkek kendi yüksekliğini seçiyor. Bu tören kabile erkeklerinin cesaret sınavı. En yüksekten atlayan, o sene kabilenin en güçlü erkeği olarak kabul ediliyor. Lastik yerine sarmaşık kullanıyorlar. Herkes kendi sarmaşığından sorumlu, boyuna, kilosuna göre kendisi getiriyor. Hatta atlayıştan önceki 15 gün onunla yatıp kalkıyorlar; sarmaşığın ruhuyla kişinin ruhu birbirine geçsin diye. Sarmaşığın dalları atlanan tramplene bağlı. Atladıktan sonra bu dallar trampleni kırıyor ve ivme veriyor ki beli kırılmasın. Adamlar fizik biliyor yani.
EN ETKİLENDİĞİ 5 YER
Namibya
Pasifik Adaları
Norveç
Afganistan
Hindistan
Batıdan doğuya gittikçe insanlar değişiyor. Samoalılar, Polinezyalılar, Tahitililer gibi. Ten rengi açılıyor, doğudakiler bakır tenliler. Kadınları daha alımlı, daha güzel. Yaşayışlarında büyük bir değişiklik yok. Vanuatu biraz daha cangılvari bir doğaya sahipken, Samoa daha düz.
seyahatte ne okuyor
Kitap okumuyor. Gittiği yerde bulursa İngilizce gazeteleri takip ediyor.
ne dinliyor
Dinlemiyor.
ne yiyor ne içiyor
Midesi hassas, kolay hastalanıyor, bu yüzden yerel mutfakları denemeyi pek tercih etmiyor, ‘Gerekirse altı ay sade pilav ve ekmekle yaşayabilirim’ diyor.
ne giyiyor
İklime göre bol pantolon, bol gömlek, cepli yelek, rahat ayakkabı.
neyle seyahat ediyor
Seyahatte karayolunu seviyor. Tren ve otomobil.
nerede kalıyor
‘Hava karardığında yalnız gezenin üzerine bir yalnızlık, bir hüzün çöker’ diyor. Güvenli, sıcak, eli yüzü düzgün, aydınlık, fazla pahalı olmayan otelleri tercih ediyor.
kimle seyahat ediyor
Yalnız seyahat etmeyi seviyor. ‘Yalnız olunca duygular ve düşünceler gezilen yere daha açık oluyor, ikinci kişi dikkat dağıtır. Ben soldan gidelim derken o sağ derse olmaz’ diyor.
çantasının olmazsa olmazları
Çantası ne kadar hafif olursa o kadar iyi. Temel giysi, bir ağrı kesici, bir antibiyotik yetiyor.