Ayten SERİN
Son Güncelleme:
Kaz Dağları’na sadakat yolculuğu
Kaz Dağları’nda maden arama çalışmalarına tepki gösterenler, 29 Ekim’le birleşen hafta sonu tatilini Kaz Dağları’nda geçirecek. Doğa Turizm, Buğday Derneği, Doğa Derneği ve Atlas Dergisi’nin işbirliği ile düzenlenen geziye katılanlar, bölgeyi gezecek ve Küçükkuyu’daki maden arama sahasına giderek kesilen ağaçların yerine yenisini dikecek. Aslında çadırlı bir kamp turu olarak organize edilen gezide, isteyenler buradaki İmece Evi’nde kalabilir.
Kaz Dağları’na Sadakat gezisi 3 gün sürüyor. Katılanlara Kaz Dağları’nın doğal güzellikleri gösterilecek, Tahtakuşlar Köyü ve Zeytin Müzesi ziyaret edilecek. Gezinin rehberleri arasında Buğday Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Doğa Derneği Başkanı Güneşin Aydemir, Buğday Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Victor Ananias, Atlas Dergisi Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek, Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken bulunuyor.
Yolculuk, 27 Ekim Cumartesi sabahı İstanbul’da başlıyor. Tekirdağ yolu üzerinden Gelibolu’ya, oradan da feribotla Çanakkale’ye geçilecek. Yol boyunca Trakya ve Çanakkale’nin doğası hakkında Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken, katılımcıları bilgilendirerek bölgedeki Önemli Doğa Alanlarını anlatacak. Çanakkale Boğazı’ndan geçerken Doğa Derneği Kuş Gözlem Sorumlusu Ferdi Akarsu’nun anlatımıyla teleskopla deniz kuşları ve özellikle de yelkovan kuşları gözlenecek.
Altı saat sonra Kaz Dağları’na varacak grup, Assos’u gezecek. Öğle yemeğinden sonra İmece Evi’ne hareket edilecek. Kaz Dağları’nın vadilerinde, dere kenarında yürüyüş yapıldıktan sonra sıra yerleşmeye geliyor. Kampa geçen ekip, bungalov veya çadırlara yerleşecek, geceyi İmece Evi’nde geçirecek.
İmece Evi, Kaz Dağları’nı Koruma Girişimi’nin kurulmasına öncü olmuş bir "doğal yaşam merkezi". Burası geçen yıl kasım ayında kamp alanı olarak açılan, yetiştirilen hayvanlar ve bitkilerle yavaş yavaş çiftliğe dönüşen bir ekolojik köy girişimi. Konaklama mekanı olarak kendilerini şöyle tanımlıyorlar: "Tertemiz, mini minnacık, güvenli ve konforlu barınak evciklerimizde; ’kapalı alanda sigara içmem, TV zaten aramam, WC-duşun ortak olması sorun değil, kola cinsi gazlı içeceklerden uzak durmak istiyorum ve sabah akşam olabildiğince doğal ürünlerle beslenmek, benim gibi insanlarla bir arada hem tatil yapıp hem de çalışmalara katılmak istiyorum’ diyenlerdensen o takdirde hiç durma hemen gel. Gelirken boş kavanozlarını, mayolarını, köpek ya da kedini, müzik aletini evde unutma."
ÇEVRECİLER BULUŞUYOR
28 Ekim Pazar günü erkenden Küçükkuyu’daki maden sahasına gidilecek. Yolda Bahçedere Köyü’nde durarak köy kahvesinde bölge sakinleri ile sohbet edebilirsiniz. Kaz Dağları’ndaki maden arama çalışmalarına karşı çıkan diğer doğaseverler ile buluşarak, maden alanına yeniden ağaç dikilecek.
Kaz Dağları gezisi burada bitmiyor. Zeytin Müzesi ile Tahtakuşlar Köyü, Güneşin Aydemir rehberliğinde gezilecek, Atlas Dergisi fotoğrafçısı Şebnem Eraş, Kaz Dağları dia gösterisi yapacak. Grup kampa döndükten sonra Victor Ananias, Özcan Yüksek, Şebnem Eraş ve Güneşin Aydemir ile sohbet edecek. Pazartesi günü ise 11’de İstanbul’a doğru yola çıkılacak. Gezi fiyatı 130 YTL. Ücrete pazar ve pazartesi sabah kahvaltısı, cumartesi ve pazar akşam yemeği, çadırda konaklama, rehberlik ve ulaşım dahil. Ancak elbette çadırda kalacak olanların uyumak için gereken mat, uyku tulumu gibi malzemeleri, tüm katılmcıların da yürüyüş ayakkabısı ile yedek ayakkabı getirmesi gerekiyor. İmece evinde kalmak isteyenler ise 190 YTL ödeyecekler. Doğa Turizm Tel: (212) 252 56 76
Bu arada Kaz Dağları ile ilgili her gün bir gelişme yaşanmaya devam ediyor. 27 Ekim Cumartesi günü Çanakkale Sanayi ve Ticaret Odası Maden Grubu’nun Kolin Otel’de düzenleyeceği panelde, madenle ilgili konuşmalar yapılacak. Kazdağları’nı Koruma Girişimi’nin Türkiye’nin her yerinden gelen gönüllülerle paneli protesto etmesi bekleniyor.
ENDEMİK TÜRLER BAKIMINDAN ZENGİN
Zeus’tan Sarıkız’a, efsaneler Kazdağı’nın zenginliği. Bir de coğrafyası var. Binlerce yıl öncesinden buraya yerleşmeyi avantaj haline getiren bir doğa. Bol oksijen, tertemiz sular ve hayvanlar... Ayrıca endemik bitkiler açısından burası Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biri. Kazdağı’nın güneye bakan etekleri Ege Bölgesi, arka yüzü ise Marmara iklimine sahip. Kazdağı, her iki iklimi de ayıran bir sıradağ görünümünde.
Kazdağı Milli Parkı’nın en yüksek tepesi 1774 metre olan Karataş Tepesi. Parkta 700- 800 metreye kadar Kızılçam, 1400 metreye kadar da Karaçam var. Ayrıca Kazdağı Köknarı da burada.
Kazdağı Köknarı, endemik olarak dünyada sadece Türkiye’de ve yalnız Kazdağı’nda yetişiyor. Mitolojide Odysseus’un Truva Atı’nı bu ağacın kerestesinden yaptığı anlatılır. Bu nedenle antik çağlardan beri adı Truva Köknarı olarak da geçer. Dağın kuzey yüzünde 1000- 1700 metre yüksekliklerde rastlanır. Bu alan, 1988 tarihli bir yasayla ’’Kazdağı Köknarı Tabiatı Koruma Alanı’’ ilan edilmiş.
Sutüven, tüvleyen su, sıçrayan, kaçan su anlamında yerel bir sözcük. Sutüven Şelalesi, Milli Park sınırlarında bir piknik alanı. Şelale suyunda yüzülüyor ama su her mevsimde aynı coşkuyla akmayabiliyor. Yine Milli Park içindeki Hasanboğuldu adlı göletin hikayesi, aynı zamanda Sabahattin Ali’nin Hasan Boğuldu adıyla öykü haline getirdiği, Zeytinli köyünden Hasan ile Yüksek Oba köyünden Emine’nin umutsuz aşkı. Yörükler ovalılardan kız alıp vermezler ama Hasan, Emine’nin ailesine zor doğa şartlarına dayanabileceğini göstermeye kararlıdır. 40 okka tuzu sırtlanır ve Emine’yle birlikte obaya doğru yola çıkar. Bugün Hasanboğuldu denen yerde artık daha fazla devam edemeyeceğini fark eder, Emine’yse çuvalı sırtlanarak Hasan’ı arkada bırakarak yoluna devam eder. Emine, pişmanlık içinde onu aramaya döndüğünde bugün Gökbüvet denilen yerde Hasan’a hediye ettiği çevreyi suda görür. Kahrından bugün Emine Çınar’ı denilen ulu çınara kendini asar.
Yolculuk, 27 Ekim Cumartesi sabahı İstanbul’da başlıyor. Tekirdağ yolu üzerinden Gelibolu’ya, oradan da feribotla Çanakkale’ye geçilecek. Yol boyunca Trakya ve Çanakkale’nin doğası hakkında Doğa Derneği Genel Müdürü Güven Eken, katılımcıları bilgilendirerek bölgedeki Önemli Doğa Alanlarını anlatacak. Çanakkale Boğazı’ndan geçerken Doğa Derneği Kuş Gözlem Sorumlusu Ferdi Akarsu’nun anlatımıyla teleskopla deniz kuşları ve özellikle de yelkovan kuşları gözlenecek.
Altı saat sonra Kaz Dağları’na varacak grup, Assos’u gezecek. Öğle yemeğinden sonra İmece Evi’ne hareket edilecek. Kaz Dağları’nın vadilerinde, dere kenarında yürüyüş yapıldıktan sonra sıra yerleşmeye geliyor. Kampa geçen ekip, bungalov veya çadırlara yerleşecek, geceyi İmece Evi’nde geçirecek.
İmece Evi, Kaz Dağları’nı Koruma Girişimi’nin kurulmasına öncü olmuş bir "doğal yaşam merkezi". Burası geçen yıl kasım ayında kamp alanı olarak açılan, yetiştirilen hayvanlar ve bitkilerle yavaş yavaş çiftliğe dönüşen bir ekolojik köy girişimi. Konaklama mekanı olarak kendilerini şöyle tanımlıyorlar: "Tertemiz, mini minnacık, güvenli ve konforlu barınak evciklerimizde; ’kapalı alanda sigara içmem, TV zaten aramam, WC-duşun ortak olması sorun değil, kola cinsi gazlı içeceklerden uzak durmak istiyorum ve sabah akşam olabildiğince doğal ürünlerle beslenmek, benim gibi insanlarla bir arada hem tatil yapıp hem de çalışmalara katılmak istiyorum’ diyenlerdensen o takdirde hiç durma hemen gel. Gelirken boş kavanozlarını, mayolarını, köpek ya da kedini, müzik aletini evde unutma."
ÇEVRECİLER BULUŞUYOR
28 Ekim Pazar günü erkenden Küçükkuyu’daki maden sahasına gidilecek. Yolda Bahçedere Köyü’nde durarak köy kahvesinde bölge sakinleri ile sohbet edebilirsiniz. Kaz Dağları’ndaki maden arama çalışmalarına karşı çıkan diğer doğaseverler ile buluşarak, maden alanına yeniden ağaç dikilecek.
Kaz Dağları gezisi burada bitmiyor. Zeytin Müzesi ile Tahtakuşlar Köyü, Güneşin Aydemir rehberliğinde gezilecek, Atlas Dergisi fotoğrafçısı Şebnem Eraş, Kaz Dağları dia gösterisi yapacak. Grup kampa döndükten sonra Victor Ananias, Özcan Yüksek, Şebnem Eraş ve Güneşin Aydemir ile sohbet edecek. Pazartesi günü ise 11’de İstanbul’a doğru yola çıkılacak. Gezi fiyatı 130 YTL. Ücrete pazar ve pazartesi sabah kahvaltısı, cumartesi ve pazar akşam yemeği, çadırda konaklama, rehberlik ve ulaşım dahil. Ancak elbette çadırda kalacak olanların uyumak için gereken mat, uyku tulumu gibi malzemeleri, tüm katılmcıların da yürüyüş ayakkabısı ile yedek ayakkabı getirmesi gerekiyor. İmece evinde kalmak isteyenler ise 190 YTL ödeyecekler. Doğa Turizm Tel: (212) 252 56 76
Bu arada Kaz Dağları ile ilgili her gün bir gelişme yaşanmaya devam ediyor. 27 Ekim Cumartesi günü Çanakkale Sanayi ve Ticaret Odası Maden Grubu’nun Kolin Otel’de düzenleyeceği panelde, madenle ilgili konuşmalar yapılacak. Kazdağları’nı Koruma Girişimi’nin Türkiye’nin her yerinden gelen gönüllülerle paneli protesto etmesi bekleniyor.
ENDEMİK TÜRLER BAKIMINDAN ZENGİN
Zeus’tan Sarıkız’a, efsaneler Kazdağı’nın zenginliği. Bir de coğrafyası var. Binlerce yıl öncesinden buraya yerleşmeyi avantaj haline getiren bir doğa. Bol oksijen, tertemiz sular ve hayvanlar... Ayrıca endemik bitkiler açısından burası Türkiye’nin en zengin bölgelerinden biri. Kazdağı’nın güneye bakan etekleri Ege Bölgesi, arka yüzü ise Marmara iklimine sahip. Kazdağı, her iki iklimi de ayıran bir sıradağ görünümünde.
Kazdağı Milli Parkı’nın en yüksek tepesi 1774 metre olan Karataş Tepesi. Parkta 700- 800 metreye kadar Kızılçam, 1400 metreye kadar da Karaçam var. Ayrıca Kazdağı Köknarı da burada.
Kazdağı Köknarı, endemik olarak dünyada sadece Türkiye’de ve yalnız Kazdağı’nda yetişiyor. Mitolojide Odysseus’un Truva Atı’nı bu ağacın kerestesinden yaptığı anlatılır. Bu nedenle antik çağlardan beri adı Truva Köknarı olarak da geçer. Dağın kuzey yüzünde 1000- 1700 metre yüksekliklerde rastlanır. Bu alan, 1988 tarihli bir yasayla ’’Kazdağı Köknarı Tabiatı Koruma Alanı’’ ilan edilmiş.
Sutüven, tüvleyen su, sıçrayan, kaçan su anlamında yerel bir sözcük. Sutüven Şelalesi, Milli Park sınırlarında bir piknik alanı. Şelale suyunda yüzülüyor ama su her mevsimde aynı coşkuyla akmayabiliyor. Yine Milli Park içindeki Hasanboğuldu adlı göletin hikayesi, aynı zamanda Sabahattin Ali’nin Hasan Boğuldu adıyla öykü haline getirdiği, Zeytinli köyünden Hasan ile Yüksek Oba köyünden Emine’nin umutsuz aşkı. Yörükler ovalılardan kız alıp vermezler ama Hasan, Emine’nin ailesine zor doğa şartlarına dayanabileceğini göstermeye kararlıdır. 40 okka tuzu sırtlanır ve Emine’yle birlikte obaya doğru yola çıkar. Bugün Hasanboğuldu denen yerde artık daha fazla devam edemeyeceğini fark eder, Emine’yse çuvalı sırtlanarak Hasan’ı arkada bırakarak yoluna devam eder. Emine, pişmanlık içinde onu aramaya döndüğünde bugün Gökbüvet denilen yerde Hasan’a hediye ettiği çevreyi suda görür. Kahrından bugün Emine Çınar’ı denilen ulu çınara kendini asar.