Karlar altında bir vaha
İç Anadolu’nun Venedik’i Eskişehir... Kalbinden geçen Porsuk nedeniyle ‘Bozkırın ortasındaki vaha’ olarak da biliniyor. 66 bin üniversite öğrencisinin enerjisiyle cıvıl cıvıl bir kent. Kuru ayazıyla meşhur Eskişehir’e öğrenciyken yolu düşen gezginimiz sonra farklı dönemlerde ziyaret ettiği şehri, bu kez karlar altında gezdi. İşte Porsuk ve Adalar’dan satırlara lapa lapa düşenler...
Kütahya ile Uşak’ın sınırını belirleyen Murat Dağı’ndan süzülerek akan sular, Tokul Köyü’nden itibaren bozkırın ortasında kendine yollar aça aça bir vahaya doğru yol alıyor. Suyun adı Porsuk, vahanınki Eskişehir… Ama şu sıralar helvası, çiböreği, Kalabak suyu ya da insana dokunan müzelerinden ziyade kentin ayazını bile gölgede bırakan İzlanda soğuğu oluyor dikkatimizi çeken.
Nehir buz tutmuş
Eskişehir’i, Anadolu bozkırının bu kendine has bölgesini, karlar altında gezmeyi her zaman sevmişimdir. Çünkü Sakarya Nehri’nin en uzun kolu Porsuk Çayı şehri iki parçaya bölerken her daim Venedik enstantaneleri sunuyor. Eskişehir’i üç ayrı dönemde yaşayan şanslı gezginlerdenim. Şehre ilk 90’ların sonunda iletişim öğrencisi olarak gittim. Porsuk, tekstil fabrikalarının işlediği kumaşların renginde akardı. Kariyer yıllarımda da yolum stadına çok düştü, yayıncı kuruluş adına Eskişehirspor’un Süper Lig maçlarını anlattım. Şimdiyse bir yol hikâyecisi olarak uyumayan şehrin sokaklarındayım. Bölge kar altında, Porsuk temiz ve yine buz tutmuş. Tülomsaş- Adalar arasında kar tipiye dönüşüyor.
Yarım kilometrelik Adalar hattında kafeler, restoranlar, kitapçılar, marketler ve çay bahçeleri o hıncahınç havasından çoktan sıyrılmış. Porsuk ender yalnızlığının tadını çıkarıyor. Şair Fuzuli ve Atatürk Caddesi arasında kalan alanı bu şekilde yakalamak aslında zor… Akşamları sokak lambalarının nehre vuran parıltısı şehre büyüleyici bir hava katıyor. Porsuk’u izlerken, gondol ve tur teknelerinin karın dondurucu etkisinden kurtulmak için brandalarıyla iskeleye çekildiğini fark ediyoruz. Geceleri don var, turlar şimdilik iptal. Köprübaşı… Her yol ona doğru uzanıyor. Eskişehir’i kalabalık bulanların kaçırmaması gereken ara dönem tam da bugünlerde yaşanıyor… Tatil nedeniyle kentte trafik rahatlamış ve öğrenci mekânları ıssız günlerini yaşıyor. Buna yıllar sonra yağan sıkı kar da eklenince Köprübaşı bile ıssızlaşıyor. Bölge Cengiz Topel’i, İki Eylül’ü, Şair Fuzuli ve Sivrihisar’ı, hatta Barlar Sokağı’nı barındırmasına rağmen fazlasıyla sakin…
Porsuk Konuk Evi...
Köprübaşı’nın en karakteristik binasıysa şüphesiz Büyükşehir Belediyesi’ne ait Porsuk Konuk Evi… Lambalarındaki gün ışığı sıcaklığıyla fotoğraflarda başköşeyi alan tarihi yapı, şehrin adeta simgesi. Görüntüsü dünyayı gören gezginleri bir an Prag’a, Budapeşte’ye götürüyor. Köprübaşı’nın araç trafiğine kapalı caddeleri İki Eylül ve Doktorlar, -13 dereceyi bulan soğukla beraber Porsuk Nehri gibi buzlanmaya başlıyor. Soğuk ve tatil sakinliği birçok müze için de geçerli…
Yarım kilometrelik Adalar hattındaki kafeler, dükkânlar hıncahınç havasından sıyrılmış. Porsuk ender yalnızlığının tadını çıkarıyor.
Odunpazarı Tarihi Evleri’nin ara sokakları kısmen açılmış olsa da katlı otoparkların kapıları kilitli… Bölgede hareket yok. Kentpark da karlar altında bir başka görünüyor. Tepebaşı’ndaki Sazova Bilim Sanat ve Kültür Parkı da 8 yaşındaki Masal Şatosu’yla birlikte tadilata çekilmiş. 23 dönümlük Japon bahçesinin kardan gözükmediği parkta sadece Miniatürk eserlerinin sergilendiği açık alana giriş var, tabii zemindeki 15 santimetrelik kar kalınlığıyla… Odunpazarı’na doğru loş sokak lambaları altında arabaların giremediği caddeler, turuncu tramvay vagonlarıyla daha estetik görünüyor gözümüze. 74 durak boyunca yolcu taşıyan vagonlar durmaksızın kalabalığı eritiyor. Sultan Reşat tarafından yaptırılan 106 yaşındaki Reşadiye Camisi de karların altında eşsiz görünüyor.
Modern çibörekçiler
Bu arada, bölgenin dar ama kült çibörek mekânlarıyla lokantalarına Reşadiye ve Kurşunlu camileri çevresinde artık daha modern ölçekli alternatifler eklenmiş. Odunpazarı, eski sınırları içinde kalarak büyüyebilen özel bölgelerden… 4.000 metrekarelik Eti Arkeoloji Müzesi, Arasta, Çağdaş Cam Sanatları Müzesi, Lületaşı Müzesi, Balmumu Heykeller Müzesi vb. pek çok yapı Odunpazarı’na değer katıyor. Eskişehir’in 900 binlik nüfusu, ortak yaşam kültürü içinde yönetilebilir bir organizasyona dönüşmüş. Devrim arabasının vitrine çıktığı Tülomsaş Müzesi’nden Haller Gençlik Merkezi’ne kadar yürürken bu anlayışı yansıtan birçok örnekle karşılaşmak mümkün. Hat Boyu Bulvarı ilginç bir meydan olmuş, tren yolu güzergâhının değişmesi şehre nefes aldırmış. Ulus Anıtı, İstasyon Caddesi’ne bambaşka bir hava katmış, sanki öğrencilik günlerimin geçtiği Bağlar’da yürümüyorum. Karlar altında yürürken bir Porsuk-Adalar günlüğünü noktalıyoruz. Ne diyelim, İzlanda soğuğunda bile bu kent insanı kışkırtıyor.