Kapalıçarşı’dan ilham aldık
Eylül ayında Zorlu Center’da açılacak olan Eataly’nin ikinci kuşak temsilcisi Nicola Farinetti anlatıyor.
Eataly’nin hikâyesi nasıl başladı?
- Burası yemek, alışveriş ve öğrenmek üzerine kurulu olacak. Şık restoranların yemek kalitesini ve sunumlarıyla, süpermarketlerin bol seçenekli ortamını birleştirdik. İçinde hem market hem de yemek olan bir konsept.
Babanız Oscar Farinetti’nin konsept için Kapalıçarşı’dan ilham aldığı doğru mu?
- Evet, babam ilk kez Kapalıçarşı’ya gittiğinde oraya âşık olmuş. Ailemizin geçmişi tüccarlığa dayanıyor. En çok sevdiğimiz şey değişik ürünlerin bir arada olması. Kapalıçarşı’nın dinamizmi ve çeşitliliği bize ilham verdi.
İstanbul Eataly’de 16 restoran olacak. Hepsini siz mi işleteceksiniz?
- Evet. Eataly’de başka restoranın açılmasına izin vermiyoruz. Yerli markalarla tabii ki çalışıyoruz ama tüm restoranların işletmesi bize ait.
Peki Japonya ve ABD’den sonra rotayı İstanbul’a çevirmenizin sebebi ne?
- Türkler de İtalyanlar gibi benzer tutkularla, benzer yemekleri yiyor. Bu yakınlığı göz önünde bulundurup İstanbul’da karar kıldık. Tabii, İstanbul’un dünyanın en güzel 10 şehrinden biri olması da kararımızı etkiledi. Zaten Roma’da açtıktan sonra, İstanbul’da açmamamız çok garip olurdu.
İstanbul’da sizin konseptinize çok benzeyen ‘Mahalle’yi gördünüz mü?
- Hayır, gitmedim ama bizden ilham aldıklarını biliyorum.
Orada yemek kokularının birbirine karışma problemi çok konuşulmuştu.Siz bu kadar restoranla bu sorunu nasıl çözeceksiniz?
- Bu işi uzun zamandır yapıyoruz ve böyle bir sorunla hiç karşılaşmadık. İtalyan yemekleri hızlı pişen yemekler olduğu için etrafa koku yaymıyor. Uzun süre pişmesi gereken sos ya da yemekler de yeraltındaki mutfakta pişiriliyor zaten.
Dünyaca ünlü restoranlar Türkiye’de şube açtıklarında yerel lezzetlere, Türk kahvesine yer verip vermeyecekleri hep merak edilir. Sizde durum ne?
- Her şubemiz bulunduğu yere kendini uyarlıyor. Mesela İtalya’da olmamasına rağmen burada çay kültürünün çok önemli olduğunu gördük. Bunu konseptimizin bir parçası yapmamamız için hiçbir neden yok.
Siz aynı zamanda ‘slow food’ (yavaş yemek) akımının da en güçlü temsilcisisiniz…
- Evet, slow food bizim kuruluş felsefemizde var. Dünyada bu akımı başlatan da bir İtalyan: Carlo Petrini. Kendisi yakın bir aile dostumuz. Bize danışmanlık yapıyor.
Eataly’ye geldiğimizde “yemeden sakın dönme” diyeceğiniz ne var?
- Seçim yapmam zor ama ille de bir şey söylemem lazımsa makarna diyebilirim. Çünkü 400 yıllık geçmişe sahip Gragnano bölgesi tarzında yapılacaklar.
Rakamlarla Eataly İstanbul
İki katlı restoran 1200 kişilik oturma kapasitesine sahip olacak. İçinde biri fine dining olmak üzere 16 restoran ve bir yemek okulu hizmet verecek. Yaklaşık 400 çalışanlı konseptte 3 bin çeşit ürün bulunacak.
Farkımız, gerçek İtalyan olmamız
Yediklerimiz, üzerimize giydiğimizden daha önemli. İyi ürünleri, uygun fiyatla herkese ulaştırmak istiyoruz. Bu, üreticiyle aramızdaki zinciri mümkün olduğunca kısa tutuyor hatta bazı ürünleri kendimiz üretiyoruz. Diğer İtalyan restoranlarından en büyük farkımız, gerçek İtalyanız ve her şeyi İtalya’daki yöntemlerle yapıyoruz. Felsefemiz de öğrenme üzerine kurulu. Bu sebeple burada sosyalleşmek de mümkün. Bunun için uzun masalarımız olacak. İstersek 100 masayı yan yana dizip kocaman masalar yaratabileceğiz.