Hz. Muhammed’in göğe yükseldiği şehir
Gezginlerin kutbu, kadim şehir Kudüs’teyim. Ezelden ebede yeryüzünden gelip geçen çok tanrılı, tek tanrılı her kavmin sevgilisi, uğruna bin yıllardır savaşılan, 4 bin yıllık tarihinde 19 kez yıkılıp yeniden inşa edilen kıyametin ve dirilişin şehri Kudüs. Afrika’dan yola çıkan Adem oğlunun ruhunu kuşandığı, paylaşım savaşları dinsin diye barışa yakardığı, Mesih’i bekleyen, Hz. Muhammed’in, Hz. İsa’nın göğe yükseldiği şehir...
Tel Aviv uçağına binerken İsrail askerlerinin bir Filistinli kadını bıçakla saldırdığı iddiasıyla öldürdüğü haberini aldık; akılda kötü senaryolar... Bu tedirginlikle geçti Tel Aviv, Hayfa turum. Daha 70 yıl önce kum tepelerinden oluşan çölden tarım vahasına dönüştürülen Tel Aviv, bölgede modern kentleşmenin sembolü. Musevi işadamları, sanatçıları, mimar ve mühendisleri kuruluşla birlikte dünyanın her yerinden ilk başkentlerine koşup tüm maharetlerini göstermişler.
MÖ 30’da Romalılar tarafından kurulan, Efes’teki Artemis heykelinin bir benzerinin bulunduğu antik şehir Ceaserea’da kazılar sürüyor. Boşnak Camii, bölgede yüzyıllarca hüküm süren Osmanlı’dan hatıra. Antik liman, dokuya uygun mekânları, doğal plajı, eşsiz Akdeniz manzarası ile keyifli bir etap. 2. durağımız İran’da doğmuş 4. tek tanrılı din Bahailiğin en görkemli tapınağının bulunduğu liman şehri Hayfa. Öğretisi “Dünya barışını mümkün olmaktan öte, kaçınılmaz gören” dinin beyaz tapınağı limana dek uzanan dokuz katlı Pers bahçesiyle, şefkatle kucaklıyor şehri. Işıklandırmasıyla gece şehrin üzerinde sarkan büyülü bir kandili andırıyor.
3 bin yıllık mezarlıktan, Zeytindağı’ndan Kudüs’e bakış
Ve Kudüs yolundayız. Kadim şehri önce Zeytindağı’ndan süzüyoruz uzun uzun. Hani Falih Rıfkı Atay’ın “Osmanlı İmparatorluğu buralarda ücretsiz tarla ve sokak bekçisiydi” diye yazdığı “Zeytin Dağı” kitabında, Suriye, Filistin ve Hicaz’da Emperyal amaçları için Anadolu insanını heba eden Osmanlı’nın çöküşünü anlattığı, 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa’nın 1. Dünya Savaşı sırasında karargâhını kurduğu tepeden.
Musevilik, Hıristiyanlık, İslam, her üç dince kutsal kabul edilen Zeytindağı burası. 809 metre rakımlı tepenin yamaçları, labirenti andıran bir dizilişte, en eskisi 3 bin yıllık, 150 bine yakın Musevi mezarıyla kuşatılmış. Kıyamet gününde Mesih’in Zeytin Dağı üzerinden Kudüs’e geleceği, bu mezarlarda yatanların o gün dirileceğine inanılıyor. Siyah cübbeleri, geleneksel saç/sakal kesimleriyle Museviler günün her saati mezarların arasında dua ederek dolaşıyorlar. Kanuni Sultan Süleyman’ın inşa ettirdiği surların ardında, Kubbe tüs Sahra’nın altın kubbesi etrafında deviniyor şehir.
Manzara doyumsuz ve huzur verici. Kuşların kanadında her dinden yakarışın zerreleri geziniyor. Kıyamet Kilisesi’nden yükselen dualar, Ağlama Duvarı ve birkaç metre mesafedeki Mescid-i Aksa’daki yakarışlara karışıyor. Hesap gününü bekleyen insanın Kudüs’ü saatler boyu bu tepeden seyredesi geliyor.
Kudüs gibi 4’e bölünmüş mabetler
Altın kaplı kubbesi henüz yüzünü gösteren güneşte parlıyor, öğle namazı henüz dağılmış, bir sessizlik çökmüş Kubbe tüs Sahra’ya. Hz. Muhammed’in Miraca yükseldiği Muallak taşını ziyaret ediyoruz. İnsanlar onun ayak izi olduğuna inanılan kayanın içindeki bir oyuğa ellerini sokup dua etme sırasında. Bir grup insan namazın ardından inzivaya çekilmiş her köşesinde, elle tespih çekiyor, dudaklar kıpır kıpır. Kubbe tüs Sahra’da, Ağlama Duvarı’nda, Kıyamet Kilisesi’nde edilen duanın daha çabuk kabul edileceği beklentisiyle, dünyanın dört köşesinden akın ediyorlar Kudüs’e.
Hz. İsa’nın göğe yükseldiğine ve mezarının bulunduğuna inanılan Kutsal Diriliş, diğer adıyla Kıyamet Kilisesi’ndeyiz. Girişte, üzerinde kandilin yandığı taşta İsa’nın naaşının yıkandığı ve buradan göğe yükseldiğine inanılıyor. Sürekli ıslak tutulan taşı çevreleyen Hıristiyanlar el ve alınlarını kutsal saydıkları suya ve taşa sürüp öpüyorlar. Hıristiyan, Yahudi, Müslüman, Ermeni, en az dört mahalleye bölünmüş şehrin bu ayakta kalan en eski kilisesi de Hıristiyan mezhepleri arasında bölünmüş. Katolikler, Ortodokslar, Protestanlar kilisenin farklı farklı köşelerinde ruhlarının kurtuluşu için dua ediyorlar. Kiliseden yükselen ruhani uğultu, tam karşısında, Hz. Ömer’in namaz kıldığı yerde inşa edilen camiin duvarlarında yankılanıyor.
Dünyanın sırat çizgisi
Harem-i Şerif’in bulunduğu tepenin hemen altı, onu çevreleyen tarihi duvarların bir parçası olan, Yahudilerin en kutsal mekânı Ağlama Duvarı. Yahudilerin kutsal günü Şabat’a da denk geldiği için kıyamet bir kalabalık. Siyah cübbeli, geleneksel kıyafetlerle Musevilerin duaları çevredeki turist kalabalığının uğultusuna karışıyor. Rehberimiz Ruti, İslamın ve Museviliğin mabetlerinin iç içe geçtiği bu manzarayı göstererek, “Dünyanın en hassas noktasındayız” diyor.
Ağlama Duvarı, 2 bin 500 yıl önce inşa edilen Hz. Süleyman Tapınağı’nın ayakta kalmış son duvarı. Duvar, Müslümanların en kutsal ikinci mekânı Harem-i Şerif’in bulunduğu tepenin altında kayboluyor. Duvarı takiben Harem üs Şerif’in altı bir mağara gibi oymuş Yahudiler, içinde kütüphane ve ibadet yerleri var. Kıyamet çizgisi dedik ya, işte Mescid-i Aksa ile Kubbe tüs Sahra’yı içine alan Harem-i Şerif’in, Yahudilerin en kutsal yeri bu Süleyman Tapınağı üzerine kurulduğunu iddia eden aşırı dinci Yahudiler bu kutsal mekanların taşınmasını istiyor.
İsrail’in eski Cumhurbaşkanı Ariel Sharon’un Yahudilerin girmesi yasak olan Harem-i Şerif’e girme çabası kıyameti koparmış, Filistin intifadasına yol açmıştı. Ağlama Duvarı, başlarını öne arkaya sallayıp, ellerindeki kutsal metinden yüksek sesle dualar okuyan, geleneksel kıyafetli Yahudilerle dolu. Duvarın üçte birlik bölümü paravanla kadınlara ayrılmış. Sofu Yahudiler burada tapınaklarının yıkılmasına ağlıyor, yeniden yapılması için dua ediyorlar. Bir hac yeri de onlar için. Ben de gelenek üzre duvara yaklaşıyor, dilek kağıdımı oyuğa sıkıştırıyorum.