Her mevsim ayrı güzel: Trabzon
Karadeniz başlı başına bir hikâye ama kendine has kültürü olan en ilgi çekici şehirlerden biri kuşkusuz Trabzon… Kültürü ve parmak ısırtan inanılmaz lezzetleri harika... Uzun zamandır Trabzon'u görmek çok istiyordum. Geçen hafta sonu güzel bir fırsat yakaladım ve yola koyuldum. Gezdiğim yerler yarım kaldı ama anlatacak çok şey de edindim. İşte size Trabzon gezi rehberi…
Yeşili ve yeşilin tonlarını, şelaleleri, gölleri ve tarihi bir arada aradığınız yer varsa Anadolu'da akla ilk gelen yer Karadeniz... Şu an mevsimsel olarak pek doğru bir zaman olmasa da fırsatını yakalayınca kaçırmak istemedim.  10 kişilik iş arkadaşı grubu ile adeta Trabzon'a çıkartma yaptık. Ama şu da bir gerçek Trabzon her mevsim ayrı güzel… Aslında üç güne güzel bir Doğu Karadeniz turu yapmak çok güzel olurdu ama şimdilik Trabzon ile yetindim, yalnız baharda rotanın geri kalanını tamamlamada kararlıyım.
Uçaktan inip şehre adım attığımda hamsinin ve çayın kokusu burnuma buram buram koktu. Trabzon merkezin caddelerinde kalabalığa karışıp gezerken çok heyecan doluyor insanın içi… Hiçbir detayı kaçırmadan etrafı pür dikkat inceleyerek gezdim. Yol yorduğundan gezmek bir kenara önce güzel bir yemek için doğru adresi aramaya koyuldum ve bingo! Trabzon pidesi…
Parmak ısırtan lezzet
Buralara kadar gelmişken Trabzon pidesi yemeden olmazdı. Yassı ekmek türü olan pideyi Araplar’dan öğrenmişiz. Farklı yörelerde pide hamuru üzerine kavurma, kıyma, peynir veya başka bir malzeme koyularak fırında pişiriliyor. İstanbul'da birçok yerde tıpkı Karadeniz'de olduğu gibi güzel yapan yerler var ama yine de burada tadı bir başka güzel... Merkezde 'Çardak Pide' meşhurmuş.
Hemen daldık içeri, ben peynirlisinden rica ettim… İnce açılmış hamurun içine yöresel peynirlerinden koyuyorlar. İsteğe bağlı olarak tereyağı ve yumurta da ekletebiliyorsunuz. Madem parmak ısırtan lezzetlerin olduğu yere geldim rejim birkaç günlük askıya alınabilir dimi… Ayranla birlikte fiyatı 22 lira. Bana makul geldi, en azından İstanbul'a göre...
Gel de buraya âşık olma...
Of-Dernekpazarı-Çaykara yolu üzerinde ilginç bir köprü var HapsiyaÅŸ... 1935'de büyük ahÅŸap kütükler kullanılarak yapılmış. Görüntüsü o kadar güzel ki... Kemere benzeyen geometrik biçimli tasarımı sayesinde geniÅŸ dere yatağı baÅŸarılı bir ÅŸekilde aşılmış. Bölgede baÅŸka bir örneÄŸi bulunmuyor. Bu nedenle 'anıtsal eser' statüsünde... BaÅŸta da dediÄŸim gibi, Trabzon kültürel anlamda çok özel bir yer.Â
Arabadan inince âşık olunacak güzellikte bir manzara karşıladı bizi... Su sesi, ötüşen kuşlar ve hafif esen rüzgâr... Tüm yorgunluk ve stresi bir anda unutuyor insan burada... Köprünün etrafına yayıldık ve basılmadık yer bırakmadık. Bol bol fotoğraf çekilip bir de horon ettik. Atladık, zıpladık çocuklar gibi...
Hapsiyaş dışında bu bölgede 'Özsoy Çay Fabrikası' mutlaka uğranılması gerek duraklardan... Binbir emekle toplanan o yeşil mucizevi yeşil yaprakların çaydanlığımıza girene kadar nasıl bir yoldan geçtiğini izlemek güzeldi. Mutlaka buraya uğrarsanız çay almayı unutmayın, inanılmaz bir tadı var.
Görmeden dönülmemesi gereken üç güzel
Öncelikle Trabzon Kalesi listenizin ilk sırasında olmalı... 5'inci yüzyılda inşa edilmiş. Roma döneminden kalma mimarisi ile şehrin en ilgi çekici simge yapılarından... Yeşil doğanın içinde yer alıyor ve görsel açıdan da çok etkileyici. Yeşilin ve tarihin buluştuğu bir başka yer de Maçka bölgesi...
Trabzon'un en güzel yerlerinden... Milli Park ve Kuştul Manastırı gibi pek çok değişik yere ev sahipliği yapıyor. Ayrıca meşhur sütlaç tatlısını mutlaka tatmalısınız. Üçüncü güzelse Akçaabat...
Denizi gören muhteşem manzarasıyla rüya gibi... Özellikle Sera Gölü'ne âşık olmanız garanti... 1950’li yıllarda Derecik vadisinden kopan parçalarla meydan gelmiş. Akçaabat köftesi ve piyaz ise ilçede mutlaka yenilmesi gereken lezzetlerden.
Sen çok daha güzeldin Uzungöl!
Trabzon'un en güzel yerlerinden biri Uzungöl… Aslında ‘en güzel yerlerindendi’ mi desem bilemedim… Burası her dönem yağışlı havası ile biliniyor. Şansıma ortam sessiz ve güneş de tüm sıcaklığıyla göz kırpıyor. Gittiğiniz zaman sanki bir kartpostala bakarcasına doğası ile büyüleyen, insanı mest eden, huzuru ile okşayan bu yerin sanki şimdi ruhu yok. Söküp alınmış gibi…
Yine de İstanbul’dan gelen bizim gibi egzoz kokulu pis havaya mâhkum kalanlar için Uzungöl hâlâ cennet ama şimdilerde sadece zarafetini koruyan masum bir çocuk gibi dersem daha doğru olur. Etrafını uzaktan saran oteller, restoranlarıyla turistlerin pardon Arap turistlerin istilasına uğramış.
Gölün etrafını iyiden iyiye gezip yakınlardaki hediyelik eşya satan dükkânları gezmek biraz olsun sinirimi yatıştırdı, bir de öyle güzel bir alabalık yedim ki, buraya gelip de bu lezzeti sakın es geçmeyin… Göl Trabzon’a 99, Çaykara’ya 19 kilometre uzaklıkta. Aracınız yoksa Çömlekçi Mahallesi’nden kalkan minibüslerle ya da hiçbiri olmadı tur vasıtasıyla gelebilirsiniz.
Â