Farklılıkların ülkesi Sri Lanka
Sri Lanka, Hint Okyanusu’nda Hindistan’ın güneyinde bulunan bir ada ülkesi. Kendine özgü geleneklerini korumayı başarmış. Çay tarımı ve balıkçılık ülkenin önemli gelir kaynaklarından. Sopa üzerinde balık avlayan balıkçıların ülkesi Sri Lanka’ya okurumuz Işıl Karaçor Akıncı gitti. Sopa üzerine çıkarak balık da avladı ve izlenimlerini yazdı.
Bazen bir amacı iliştirirsin araç yapıp yaprağı, sürüklenirsin rüzgarla oradan oraya. Fotoğraf sevdasıyla hazırlayıp bavulu çıktık yollara. Yol boyu hayalini kurduğum beni heyecanlandıran rengarenk çaputlar, sopaların üzerinde balık tutan balıkçılar, nice keşfedilmeyi bekleyen anlar, heybeme dolduracağım anılar...
Uzun bir yolculuktan sonra Kolombo’ya indiğimizde hava çoktan kararmıştı. Kolombo, Sanskritçe kökenli bir kelime ve anlamı ‘kutsal topraklar’ olan Sri Lanka’nın başkenti. Sokaklar fazlasıyla kalabalık, hareketli, rengarenk, cıvıl cıvıl. Kolombo Budist, Hindu, Hıristiyan ve Müslümanların beraberce yaşadığı bir bölge. Hal böyle olunca Sri Lanka’da çok sayıda festival de oluyor. Bizim o gün sokakta rast geldiğimiz festivalse Vesak Full Moon Paya (VESAK). Bir Budist festivali. Çantalarımızdan kurtulup hemen dalmalıydık bu kalabalığa.
Resmi dilleri Singalaca ve Tamilce. Bunların yanı sıra yerel diller de mevcut. Ama insanın beden dili çoğu zaman birçok şeyi anlatmaya yeterli olabiliyor. Çoluk çocuk yürüyeni, çadır önlerinde yemek kuyruğun da bekleyeni, maskeler takıp dans edeni. Ne ararsanız var. Böyle yerlere gittiğim de önce ne çekeceğimi şaşırıyorum, bir zaman sonra kendimi sadece etrafı izlemeye bırakıyorum. Manzara müthiş. Her yeri süslemişler. Rengarenk ışıklı panolar, fenerler,maskeleriyle dans edenler. Kelimelerin anlatmakta yetersiz kalacağı bu atmosferde o kadar çok dikkat çekici şey var ki. Tüm bu görselliğin üzerine bir de, üç tekerlekli arabalarda ya da kaldırım kenarlarında tüpün üstünde yapılan, bol baharatlı yemeklerin baskın kokusunu ekleyin. Bu tarz seyahatin daha başında olduğum durumlar da içimde ki sesi pek dinlemeyip atıyoruz kendimizi bilindik fastfood zincirlerinin kollarına.
Benim gibi çay tiryakisi olan birisiyseniz burası tam bize göre. 1972’den önce Seylan olarak bilinen Sri Lanka çay tarımının önde gelenlerinden. ‘Ceylon Tea’ dünyaca ünlü olanı. Çaylarını buradan ithal eden bir çok çay markası var. Seyahat ettiğimiz yerlerde öyle market mağaza gezelim merakımız hiç olmamasına rağmen ayaklarımız götürüyor bizi çay satan yerlere.
REHBERİMİZ MERAAL
Yoğun ve bol gürültülü bir gecenin ardından sabah evvelden ayarladığımız araçla bizi bekleyen bölgelere doğru yola çıkmaya hazırız. İsmi Meraal olan şoförümüze gitmek istediğimiz yerleri söyleyince uzaktan yakına doğru hemen bir rota çiziveriyor. Kolombo’dan Unavatuna’ya çevre yolundan gidecek, sonra sahilden geze geze dönecektik. Hint Okyanusu’na bakan en iyi plaj Unavatuna’daydı. Yaklaşık 2 saat sürdü seyahatimiz. Meraal bitki ve hayvanlar konusunda kedini hayli geliştirmiş. Yol boyunca uçan kuşları, bölgede ki bitkileri anlattı. Aklım da kalanı ise; 5 çeşit kartal olduğuydu.
Unawatuna’ya vardığımızda incecik kumlardan oluşan bir kumsal ayaklarımızın altında uzanıyordu. Kendi haline bırakılmış balıkçı tekneleri ve uçurtma uçuran çocuklardan başka dikkatimi çeken hiçbir şey olmadı. Oysa ki bölgeye gidilebilecek en doğru zaman da gitmiştik. Ne de olsa (aralık-mart) ve (haziran-ekim) arası muson yağmurlarının etkisinde oluyordu. Buradan sonra ki ikinci durağımız Galle oldu. Galle ülkenin en meşhur sahil kenti ve turistlerin uğrak noktası. UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilerek koruma altına alınmış. Avrupa mimarisi ve Güney Asya geleneksel mimarisinin güzel bir karışımı olduğuna inanılmakta. Burası bir dönem Portekiz, Hollanda ve İngilizler tarafından sömürge altına girmiş. Kale içinde ki şehirleşme; oteller, cafeler, hediyelik eşya satan dükkanlarla dikkat çekiyor. Ambalangodaki maske müzesi bir diğer uğrak noktamız oldu. Ufak bir bina olmasına rağmen için de irili ufaklı renk ve çeşitte el yapımı maskeler var. Hemen yanında ki atölye de yapımlarını görebilirsiniz.
Yol boyunca her yerde asılı rengarenk kumaşlar ve fenerler akşamki festival havasını hala teneffüs ettiğimizin bir göstergesi. Meraal her rengin bir anlamı olduğunu mavinin saç, kırmızının kanı, beyazın kemiği, sarı ve turuncunun ise bedeni simgelediğini söyledi.
Öğle yemeği için tercihi Meraal’e bırakmakla akıllıca bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Deniz kenarındaki bir balık lokantasına sokuyor bizi ve çok lezzetli bol baharatlı bir sürü deniz ürününü tatmamızı sağlıyor. Karışık tropikal meyve sularının tadı hâlâ damağımda.
TEK EKSİĞİM TECRÜBE
Nihayet beklenen an geliyor ve sahile bir yerlere çekiyor arabayı ve stickfisherman (sopalı balıkçı)ları gösterip ekliyor: ‘Pazarlık yapın’. Bir anda etrafımıza toplanıyorlar. Üç tanesinin sopalara çıkıp bizim için avlanmalarını istiyoruz. Sopalara çıkış hızlarını görünce benim neyim eksik diyorum ve anlıyorum eksiği; tecrübe. Neyse biraz ıslanıyorum ama sonuç başarılı.
Avlanamadan güzel fotoğraflar çekiyoruz ve vedalaşıp yola revan oluyoruz. Az ilerde Hikatuwa’daki denizden gelecek felaketlere karşı yapılmış 17 metrelik dev Buda heykelini selamlıyoruz. Ve sırada Kosgoda’da ki caretta caretta çiftliği var. Girişte yaptıkları işten aldığı haz her halinden belli olan bir görevli bizi karşılıyor ve havuzları, kaplumbağaları, yumurtaları ve daha bir sürü şey anlatıp, sembolik bir de ücret alıyor. O an kumları eşeleyerek çıkan yavruyu alıp bırakıveriyor avuçlarıma. Kalbim fırlayacak sanıyorum. Yavruyu bırakmam gereken havuzu gösteriyor ve tanrının varlığına bir kere daha şahitlik ederek yolumuza devam ediyoruz.
Sahilden biraz içerilere doğru ilerliyoruz ve adanın büyük şehirleri arasın da yer alan ve ‘mücevher şehri’ olarak bilinen Ratrapura’ya varıyoruz. Adada bir çok cevher ve değerli taş bu bölgede ki geleneksel maden ocaklarından çıkarılmakta. Meraal’in bizi getirdiği mağazanın arka tarafında taşın çıkartılışından satışa sunuluşa kadarki prosesler tek tek gösteriliyor. Sonra satış mağazasına geçiliyor. Bu bölgede tarçının üretilip işlenişine de tanıklık edebilirsiniz. Bu yoğun ve tempolu günü sonlandırmak için Kolombo’ya geri dönüyoruz. Bir sonra ki fotoğraf rotamız neresi olacak bilmiyoruz.