Evrim SÜMER
Son Güncelleme:
Doğal sürprizler ve ekstremler ülkesi
Ebru Latifoğlu (37) yabancı bir bankanın İstanbul merkezinde çalışıyor. İnanılmaz bir iş temposu var. Öyle ki, gündüz saatlerinde telefonuna bile bakamıyor. Onun için olsa gerek, tatillerde İstanbul’dan uzağa, çok uzağa gidiyor. Son seyahatlerinden biri Madagaskar’a idi. Madagaskar dünyanın en büyük adalarından biri.
Aslında kayıp kıta, 150 milyon yıl önce ana karadan kopmuş. Latifoğlu, Madagaskar’ı "doğal sürprizlerin ve ekstremlerin ülkesi" olarak tasvir ediyor. "Bir tarafta günde beş santim uzayan bambu, yanında yılda beş santim uzayan pelesenk ağacı var. Baktığınız her yer daha önce görmediğiniz, tanımlayamadığınız canlılarla dolu."
Başkentten başladınız Madagaskar seyahatinize. Nasıl buldunuz Antananarivo’yu?
- Şehirden çok kasabayı andırıyor ama ülkenin geneline dair iyi bir izlenim ediniyorsunuz. Halk, şehrin mimari yapısından daha önemli bence. Antananarivo yedi tepeden oluşan bir şehir. Bir tepede Betsileo kabilesinin kralının sarayı, yanında da güzel bir müze ve hayvanat bahçesi var. Yarım günlük bir gezide rahatlıkla hepsini görebilirsiniz. Hayvanat bahçesinde doğal ortamda çok zor görebileceğiniz canlılar var.
Madagaskar çok büyük bir ada. En uygun gezi rotası hangisi?
- Biz Antananarivo’dan başlayıp 1000 kilometre kadar güneye gittik. Son noktamız deniz kenarındaki Tulear idi. Başkasını bilmiyorum ama bu benim için yeterli oldu. Çünkü hem şehirleri ve köyleri hem milli parkları hem de deniz kenarındaki hayatı gördük.
Coğrafya kuzeyden güneye gittikçe nasıl değişiyor?
- Sadece yukarıdan aşağı değişmiyor, Doğu ve Batı arasında da ciddi farklılıklar var. Kuzey bölgelerde ve ortalarda daha çok yağmur ormanları bulunuyor. Adanın orta kısmı yüksek. Güneye yaklaştıkça tropik bitki örtüsü başlıyor, doğa tamamen değişiyor. Ama bitki örtüsünün değişmesinde insanların da suçu büyük. Eskiden adanın neredeyse tamamı ormanla kaplıyken, şimdi yüzde 10’a düşmüş bu oran. Çünkü ağaçları kesiyorlar ve savanları yakıyorlar. Gece yolculuklarında karşımızdaki topraklarda uçsuz bucaksız ateş çizgileri gördük.
İhtiyacı olduğu için kesiyor adam, katletmek için değil... Onları haklı çıkarmaya çalışmıyorum ama yaşam koşulları gerçekten çok zorlayıcı.
REHBERİN ÖNCEDEN AĞACA YERLEŞTİRDİĞİ HAYVANLAR
Milli parkları nasıl gezdiniz? İçinde mi konakladınız?
- Ülkedeki orman oranı ciddi anlamda azalınca, 1989’da bir karar çıkararak kalanları koruma altına almak için milli parka dönüştürmüşler. Şu an 15 civarında çok büyük milli park var. Belli sayıda ziyaretçi kabul ediyorlar. Ormandaki patikalardan yürüyerek geziyorsunuz.
Gece yürüyüşleri yaptığınızdan bahsettiniz, neden gece?
- Yağmur ormanlarında gece yürüyüşü yaptık çünkü birçok hayvanı gece görmek çok daha kolay. Uyuyor, o yüzden de renk değiştirip kamufle olmuyor, öyle olunca da kolayca görülüyor. Çoğu zaman uyanmıyorlar bile, çünkü insanları ve ondan gelen zararları tanımıyorlar. En komiği de zaman zaman bir rehberin önden gidip, aradığımız hayvanı bularak bir dala yerleştirmesi ve yaklaştığımızda "Aaa bakın burada ne var" diye şaşırmış gibi yapmasıydı. Gördüğümüz hayvanların çoğunun boyu parmaktan daha küçük ve görmek çok zordu.
Karanlıkta ormanda yürürken yılan çıkar, örümcek sokar gibi şeyler düşündünüz mü?
- İyi bir şey söyleyeyim; Madagaskar’daki hiçbir hayvanın zehri insanı öldürmeye yetecek kadar değil. Çok sansınızı zorlamazsanız saldıran da yok zaten.
Deniz kıyısı nasıldı?
- Tulear muhteşem kumsalların ve resiflerin olduğu bir bölge. Hem tatilcilerin hem de sörfçülerin gözdesi. Yorucu bir keşif seyahatinden sonra dinlenmek için çok doğru bir tercih. Halk ağırlıklı olarak balıkçılıkla geçiniyor. Etrafta bir tatil kasabası havası var. Yemekler de farklı, birçok deniz mahsulünü bulabiliyorsunuz. Dalış okulları var ama dalan tanıdıklarım suyun biraz bulanık olduğundan şikayet etti.
Halkın yemek içmekle arası nasıl?
- Zebu, onlar için en kıymetli hayvan. Bir tür inek. Etinden, sütünden, boynuzundan faydalanıyorlar ama sofrada et çok ender görülüyor ne yazık ki. Pirinç ağırlıklı besleniyorlar ve tropikal meyveler yiyorlar. Başta da mango.
ÖLÜYÜ İKİ SENE SONRA MEZARDAN ÇIKARIYORLAR
Halkın çok ilginç bir kutlama töreni var, ismi Famadihana. Bir yakınları öldükten birkaç sene sonra mezarını açıp büyük bir törenle cesedi çıkarıyorlar. Ceset diyorum çünkü toprak çok killi olduğu için iki sene sonra bile fazla bozulmamış oluyor. Mezarı açtıktan sonra kalan etleri temizleyerek kemikleri ayırıyor ve vücuttaki düzene göre yeniden yerleştiriyorlar. Sonra onu alıp daha önce yaşadığı eve getiriyorlar. O, evin salonunda sünnet yatağına benzer bir yerde kumaşlara sarılı halde yatarken, ailesi, dostları, tanıdık-tanımadık herkes bunu kutluyor. Yemekler ikram ediliyor, danslar ediliyor. Ölüye, "Bak, herkes seni tekrar gördüğü için ne kadar mutlu. Seni çok seviyoruz" diyorlar ve ruhunu kutsuyorlar. Bu fotoğraf, bir kadın için yapılan törenden.
MADAGASKAR’IN CANLILARI
á Madagaskar dünyanın en geniş biyoçeşitliliğe sahip yerlerinden biri. Bizim gibi dışardan gelenler, adada gördüğümüz hayvanları tarif etmek için aşina olduğumuz üç-beş hayvana benzeterek bir sonuca ulaşmaya çalışıyoruz. Adada, bilinen 200 bin türden 150 bini endemik. 50’den fazla çeşit lemur, kurbağa türlerinin yüzde 99’u ve 36 tür kuş yalnızca bu adada bulunuyor.
EN SEVDİĞİ 5 YER
Nemrut Dağı á New York á Macchu Pichu (Peru) á Hoi An (Vietnam) á Bhutan
seyahatte ne okuyor
Gittiği ülkeyle ilgili veya oralı bir yazarın romanını okuyor.
ne yiyor, ne içiyor
Yemeğe bayılıyor, pişirmeyi de çok seviyor. Lokal spesiyalleri mutlaka deniyor.
ne giyiyor
Seyahatlerde iş hayatındakinin tam tersi tarzda giyiniyor. Fotoğraf çektiği için hareket özgürlüğü veren kıyafetleri tercih ediyor.
neyle seyahat ediyor
Tren ile.
nerede kalıyor
Akşamları rahat edeceği, konforlu otelleri seviyor.
kimle seyahat ediyor
Yalnız seyahat etmeyi seviyor.
çantasının olmazsa olmazları
Fotoğraf makinesi ve aksesuvarları, güneş gözlüğü, dudak kremi, rehber kitap.
oradan ne alıyor
Gittiği her ülkeden yemek için malzeme ve yemek kitabı alıyor. Madagaskar’dan dört kilo pirinç getirmiş. Gümüş takıları da çok seviyor.
Başkentten başladınız Madagaskar seyahatinize. Nasıl buldunuz Antananarivo’yu?
- Şehirden çok kasabayı andırıyor ama ülkenin geneline dair iyi bir izlenim ediniyorsunuz. Halk, şehrin mimari yapısından daha önemli bence. Antananarivo yedi tepeden oluşan bir şehir. Bir tepede Betsileo kabilesinin kralının sarayı, yanında da güzel bir müze ve hayvanat bahçesi var. Yarım günlük bir gezide rahatlıkla hepsini görebilirsiniz. Hayvanat bahçesinde doğal ortamda çok zor görebileceğiniz canlılar var.
Madagaskar çok büyük bir ada. En uygun gezi rotası hangisi?
- Biz Antananarivo’dan başlayıp 1000 kilometre kadar güneye gittik. Son noktamız deniz kenarındaki Tulear idi. Başkasını bilmiyorum ama bu benim için yeterli oldu. Çünkü hem şehirleri ve köyleri hem milli parkları hem de deniz kenarındaki hayatı gördük.
Coğrafya kuzeyden güneye gittikçe nasıl değişiyor?
- Sadece yukarıdan aşağı değişmiyor, Doğu ve Batı arasında da ciddi farklılıklar var. Kuzey bölgelerde ve ortalarda daha çok yağmur ormanları bulunuyor. Adanın orta kısmı yüksek. Güneye yaklaştıkça tropik bitki örtüsü başlıyor, doğa tamamen değişiyor. Ama bitki örtüsünün değişmesinde insanların da suçu büyük. Eskiden adanın neredeyse tamamı ormanla kaplıyken, şimdi yüzde 10’a düşmüş bu oran. Çünkü ağaçları kesiyorlar ve savanları yakıyorlar. Gece yolculuklarında karşımızdaki topraklarda uçsuz bucaksız ateş çizgileri gördük.
İhtiyacı olduğu için kesiyor adam, katletmek için değil... Onları haklı çıkarmaya çalışmıyorum ama yaşam koşulları gerçekten çok zorlayıcı.
REHBERİN ÖNCEDEN AĞACA YERLEŞTİRDİĞİ HAYVANLAR
Milli parkları nasıl gezdiniz? İçinde mi konakladınız?
- Ülkedeki orman oranı ciddi anlamda azalınca, 1989’da bir karar çıkararak kalanları koruma altına almak için milli parka dönüştürmüşler. Şu an 15 civarında çok büyük milli park var. Belli sayıda ziyaretçi kabul ediyorlar. Ormandaki patikalardan yürüyerek geziyorsunuz.
Gece yürüyüşleri yaptığınızdan bahsettiniz, neden gece?
- Yağmur ormanlarında gece yürüyüşü yaptık çünkü birçok hayvanı gece görmek çok daha kolay. Uyuyor, o yüzden de renk değiştirip kamufle olmuyor, öyle olunca da kolayca görülüyor. Çoğu zaman uyanmıyorlar bile, çünkü insanları ve ondan gelen zararları tanımıyorlar. En komiği de zaman zaman bir rehberin önden gidip, aradığımız hayvanı bularak bir dala yerleştirmesi ve yaklaştığımızda "Aaa bakın burada ne var" diye şaşırmış gibi yapmasıydı. Gördüğümüz hayvanların çoğunun boyu parmaktan daha küçük ve görmek çok zordu.
Karanlıkta ormanda yürürken yılan çıkar, örümcek sokar gibi şeyler düşündünüz mü?
- İyi bir şey söyleyeyim; Madagaskar’daki hiçbir hayvanın zehri insanı öldürmeye yetecek kadar değil. Çok sansınızı zorlamazsanız saldıran da yok zaten.
Deniz kıyısı nasıldı?
- Tulear muhteşem kumsalların ve resiflerin olduğu bir bölge. Hem tatilcilerin hem de sörfçülerin gözdesi. Yorucu bir keşif seyahatinden sonra dinlenmek için çok doğru bir tercih. Halk ağırlıklı olarak balıkçılıkla geçiniyor. Etrafta bir tatil kasabası havası var. Yemekler de farklı, birçok deniz mahsulünü bulabiliyorsunuz. Dalış okulları var ama dalan tanıdıklarım suyun biraz bulanık olduğundan şikayet etti.
Halkın yemek içmekle arası nasıl?
- Zebu, onlar için en kıymetli hayvan. Bir tür inek. Etinden, sütünden, boynuzundan faydalanıyorlar ama sofrada et çok ender görülüyor ne yazık ki. Pirinç ağırlıklı besleniyorlar ve tropikal meyveler yiyorlar. Başta da mango.
ÖLÜYÜ İKİ SENE SONRA MEZARDAN ÇIKARIYORLAR
Halkın çok ilginç bir kutlama töreni var, ismi Famadihana. Bir yakınları öldükten birkaç sene sonra mezarını açıp büyük bir törenle cesedi çıkarıyorlar. Ceset diyorum çünkü toprak çok killi olduğu için iki sene sonra bile fazla bozulmamış oluyor. Mezarı açtıktan sonra kalan etleri temizleyerek kemikleri ayırıyor ve vücuttaki düzene göre yeniden yerleştiriyorlar. Sonra onu alıp daha önce yaşadığı eve getiriyorlar. O, evin salonunda sünnet yatağına benzer bir yerde kumaşlara sarılı halde yatarken, ailesi, dostları, tanıdık-tanımadık herkes bunu kutluyor. Yemekler ikram ediliyor, danslar ediliyor. Ölüye, "Bak, herkes seni tekrar gördüğü için ne kadar mutlu. Seni çok seviyoruz" diyorlar ve ruhunu kutsuyorlar. Bu fotoğraf, bir kadın için yapılan törenden.
MADAGASKAR’IN CANLILARI
á Madagaskar dünyanın en geniş biyoçeşitliliğe sahip yerlerinden biri. Bizim gibi dışardan gelenler, adada gördüğümüz hayvanları tarif etmek için aşina olduğumuz üç-beş hayvana benzeterek bir sonuca ulaşmaya çalışıyoruz. Adada, bilinen 200 bin türden 150 bini endemik. 50’den fazla çeşit lemur, kurbağa türlerinin yüzde 99’u ve 36 tür kuş yalnızca bu adada bulunuyor.
EN SEVDİĞİ 5 YER
Nemrut Dağı á New York á Macchu Pichu (Peru) á Hoi An (Vietnam) á Bhutan
seyahatte ne okuyor
Gittiği ülkeyle ilgili veya oralı bir yazarın romanını okuyor.
ne yiyor, ne içiyor
Yemeğe bayılıyor, pişirmeyi de çok seviyor. Lokal spesiyalleri mutlaka deniyor.
ne giyiyor
Seyahatlerde iş hayatındakinin tam tersi tarzda giyiniyor. Fotoğraf çektiği için hareket özgürlüğü veren kıyafetleri tercih ediyor.
neyle seyahat ediyor
Tren ile.
nerede kalıyor
Akşamları rahat edeceği, konforlu otelleri seviyor.
kimle seyahat ediyor
Yalnız seyahat etmeyi seviyor.
çantasının olmazsa olmazları
Fotoğraf makinesi ve aksesuvarları, güneş gözlüğü, dudak kremi, rehber kitap.
oradan ne alıyor
Gittiği her ülkeden yemek için malzeme ve yemek kitabı alıyor. Madagaskar’dan dört kilo pirinç getirmiş. Gümüş takıları da çok seviyor.