Barış AKPOLAT
Son Güncelleme:
Çöl mararoncusu
En zor spor kavramı herkese göre değişir. Kimi sahilde yarım saat koşunca yorulur, kimisi merdiven çıkınca. Peki çölde, kızgın güneşin altında ve 50 derece sıcakta, sırtınızda 10 kiloluk çantayla 250 kilometre koşabilir misiniz? Taner Damcı koşuyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Taner Damcı, Eurosport kanalındaki görüntülerden çok etkilenip çöl maratonu koşmak istedi.
2001’de Sahra Çölü’ndeki yarışı bitirdi, üç yıl sonra Şili’de Atacama Çölü’nü, ondan bir yıl sonra da Çin’deki Gobi Çölü’nü koşarak aştı. Bu maratonlar o kadar zorluydu ki öncelikli amaç yarışı bitirebilmekti. "Çölle aramda bir tutku oluştu. Hayata bakışım çok değişti," diyen Damcı çöl maratonunu anlattı.
ÇocukluÄŸundan beri birçok sporla uÄŸraÅŸtı Taner Damcı (44). ÇocukluÄŸunda Zonguldak’ta sokaklarda koÅŸardı, buna daha sonra tenisi ve basketbolu ekledi. Ãœniversite yıllarında daÄŸcılığa merak saldı. Ä°stanbul Ãœniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’ndeki öğrenci kulübünde daÄŸcılıkla uÄŸraÅŸan Damcı aynı zamanda trekking yapıyordu. Türkiye’de tırmanmadığı daÄŸ kalmadı. Ä°ran’da Demavent Dağı’na ve Ä°spanya’da Pireneler’e tırmandı.  Â
Ama bu kadar spor bile ona yetmiyordu. Bir gün Eurosport televizyon kanalında bir ultra maraton yarışı seyretti. Tam ona göreydi. "Sırtında çantayla, çölde toplam 250 kilometrelik altı etap koşuyorlardı. İlk önce, internetten daha önce koşanları bulup onlardan bilgi aldım."
Taner Damcı çöl maratonu koşmayı kafaya koymuştu bir kere. Koşma, yürüme, ağırlıkla koşma antrenmanları yaptı. Maratona birkaç ay kala çalışma temposunu günde 20 kilometre koşuya kadar çıkardı. Hafta sonu İstanbul’dan Bursa’ya gidip Kestane Ormanları’nda 46 kilometrelik engebeli parkurda 11 saat koşuyordu.
EN ZORLUSU SAHRA ÇÖLÜ
Artık Sahra Maratonu’na yani Marathon Des Sables’e hazırdı. Otoritelere göre Sahra Maratonu en zor çöl maratonuydu. Damcı’ya göre pek de haksız değillerdi: "Gölgenin bile olmadığı sonsuz bir boşlukta, zaman ve mekan kavramı olmadan koşuyorsunuz. Toz gibi bir kum var Sahra Çölü’nde. Bastığınız yer çöküyor veya kayıyor. Ayrıca, içeri doğru çökük kumdan çanaklar var. Bunlar bütün sıcaklığı çekiyor. Rüzgár da esmeyince bu çanakların ortası kavruluyor."
Sahra Maratonu’nun en kötü yanı çöl fırtınasına yakalanmaktı. Bu fırtınalardan birinde bir saat boyunca kumda yatmak zorunda kaldı. "İnsanın her yeri kumla doluyor. Buna karşılık gece etaplarının güzelliğini size anlatamam. Sıcaklık gündüz saatlerindeki kadar yüksek değil. Kafanızda fenerle çölün zemininde ortaya çıkan yılan, akrep ve kertenkeleleri görebiliyorsunuz."
Bu ilk maratonunda ağır çantası da onu çok zorladı. Diğer koşucuların dalga geçtiği bu çanta tam 13 kiloydu, olması gerekenden dört kilo daha ağır! Damcı, bu ilk maratonunda 700 kişi arasında 309’uncu oldu.
DAÄžLAR ARASINDA
Taner Damcı’nın ikinci çöl maratonu ise Güney Amerika’da, Ant Dağları’nın arasında Atacama Çölü’ndeydi. Maratonun koşulduğu çölün rakımı yer yer 3000 ila 4000 metreydi. Oksijen azlığından koşmak daha da zordu. Üstelik altı etaptan oluşan bu maratonun 80-100 kilometrelik en uzun etapları son günlerde koşuluyordu. "Atacama koştuğum en zor maratondu. Gündüz 40-50 derece olan sıcaklık gece eksi 10’a iniyordu. Bir de yiyeceklerimi Sahra Çölü’ne göre ayarladığım için bir günü yiyeceksiz geçirdim." Bir kanyonda koşarken yolunu kaybetti ve bu yüzden dağdan gelen kar suyunda sürüklendi, dizinden yaralandı. Bu sorunlara karşın maratonu bitiren 57 kişi arasına girip 37’nci oldu.
GOBİ ÇÖLÜ’NDE ÖLECEKTİ
Üçüncü çöl maratonu Çin sınırları içindeki Gobi Çölü’nde koştu. Katılımcılar Uygur Türkleri’nin yaşadığı Urumçi kentinden yola çıkıp Tienşan Dağları’nı aşacaklardı. "Deniz seviyesinden 150 metre aşağıdaki Gobi Çölü’nün sıcağı hepimizi perişan etti. Güneş altında sıcaklık 60 derece civarındaydı, bir kaya gölgesi bile yoktu."
Yarışın en zorlu ve en uzun 100 kilometrelik etabında yakınından geçtiği tuz yataklarında bir kamyon gördü. Orada çalışanlara kendisini altı saat sonra uyandırmalarını söyleyip gölgesinde uyudu. "Bazı durumlarda pes etmek çok kolay. En yakın kotrol noktasında ’bırakıyorum’ diyebilirsiniz. Ama ben kendimi motive etmeyi başardım. Ayrıca, enerjinizi doğru kullanmak çok önemli. Canhıraş bir şekilde koşup öndeki yarışçıyı geçmeye kalkmak akıl kárı değil. Beni geçtikten sonra kontrol noktasında kolunda serumla yatan çok maratoncu gördüm."
Taner Damcı bu üç maratonu bitirebildiği için çok az kişinin katılabildiği Antarktika Maratonu’na davet edildi. Ancak yeterince hazırlanamadığı için daveti reddetti.
Maraton dostlukları
Maratonlarda birçok arkadaş edindim. Amerikalı Anita Allen bir trafik kazası sonrasında yürüyemez hale gelmiş ama sonra iyileşip çok sayıda maratona katılmış. Güney Koreli iki erkeğin neden el ele koştuğunu sonradan anladım: Biri kördü, yanındaki arkadaşı onu çeke çeke koşturuyordu. Bir başka arkadaşım Greg’in yüzünde doğuştan şekil bozukluğu var. Operation Smile isimli bir yardım kuruluşu için koşuyor. Maratondan kazandığı paralar ve sponsorluklar sayesinde Operation Smile şu ana kadar yüzünde şekil bozukluğu olan 145 bin çocuğu ameliyat ettirdi.
ÇocukluÄŸundan beri birçok sporla uÄŸraÅŸtı Taner Damcı (44). ÇocukluÄŸunda Zonguldak’ta sokaklarda koÅŸardı, buna daha sonra tenisi ve basketbolu ekledi. Ãœniversite yıllarında daÄŸcılığa merak saldı. Ä°stanbul Ãœniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’ndeki öğrenci kulübünde daÄŸcılıkla uÄŸraÅŸan Damcı aynı zamanda trekking yapıyordu. Türkiye’de tırmanmadığı daÄŸ kalmadı. Ä°ran’da Demavent Dağı’na ve Ä°spanya’da Pireneler’e tırmandı.  Â
Ama bu kadar spor bile ona yetmiyordu. Bir gün Eurosport televizyon kanalında bir ultra maraton yarışı seyretti. Tam ona göreydi. "Sırtında çantayla, çölde toplam 250 kilometrelik altı etap koşuyorlardı. İlk önce, internetten daha önce koşanları bulup onlardan bilgi aldım."
Taner Damcı çöl maratonu koşmayı kafaya koymuştu bir kere. Koşma, yürüme, ağırlıkla koşma antrenmanları yaptı. Maratona birkaç ay kala çalışma temposunu günde 20 kilometre koşuya kadar çıkardı. Hafta sonu İstanbul’dan Bursa’ya gidip Kestane Ormanları’nda 46 kilometrelik engebeli parkurda 11 saat koşuyordu.
EN ZORLUSU SAHRA ÇÖLÜ
Artık Sahra Maratonu’na yani Marathon Des Sables’e hazırdı. Otoritelere göre Sahra Maratonu en zor çöl maratonuydu. Damcı’ya göre pek de haksız değillerdi: "Gölgenin bile olmadığı sonsuz bir boşlukta, zaman ve mekan kavramı olmadan koşuyorsunuz. Toz gibi bir kum var Sahra Çölü’nde. Bastığınız yer çöküyor veya kayıyor. Ayrıca, içeri doğru çökük kumdan çanaklar var. Bunlar bütün sıcaklığı çekiyor. Rüzgár da esmeyince bu çanakların ortası kavruluyor."
Sahra Maratonu’nun en kötü yanı çöl fırtınasına yakalanmaktı. Bu fırtınalardan birinde bir saat boyunca kumda yatmak zorunda kaldı. "İnsanın her yeri kumla doluyor. Buna karşılık gece etaplarının güzelliğini size anlatamam. Sıcaklık gündüz saatlerindeki kadar yüksek değil. Kafanızda fenerle çölün zemininde ortaya çıkan yılan, akrep ve kertenkeleleri görebiliyorsunuz."
Bu ilk maratonunda ağır çantası da onu çok zorladı. Diğer koşucuların dalga geçtiği bu çanta tam 13 kiloydu, olması gerekenden dört kilo daha ağır! Damcı, bu ilk maratonunda 700 kişi arasında 309’uncu oldu.
DAÄžLAR ARASINDA
Taner Damcı’nın ikinci çöl maratonu ise Güney Amerika’da, Ant Dağları’nın arasında Atacama Çölü’ndeydi. Maratonun koşulduğu çölün rakımı yer yer 3000 ila 4000 metreydi. Oksijen azlığından koşmak daha da zordu. Üstelik altı etaptan oluşan bu maratonun 80-100 kilometrelik en uzun etapları son günlerde koşuluyordu. "Atacama koştuğum en zor maratondu. Gündüz 40-50 derece olan sıcaklık gece eksi 10’a iniyordu. Bir de yiyeceklerimi Sahra Çölü’ne göre ayarladığım için bir günü yiyeceksiz geçirdim." Bir kanyonda koşarken yolunu kaybetti ve bu yüzden dağdan gelen kar suyunda sürüklendi, dizinden yaralandı. Bu sorunlara karşın maratonu bitiren 57 kişi arasına girip 37’nci oldu.
GOBİ ÇÖLÜ’NDE ÖLECEKTİ
Üçüncü çöl maratonu Çin sınırları içindeki Gobi Çölü’nde koştu. Katılımcılar Uygur Türkleri’nin yaşadığı Urumçi kentinden yola çıkıp Tienşan Dağları’nı aşacaklardı. "Deniz seviyesinden 150 metre aşağıdaki Gobi Çölü’nün sıcağı hepimizi perişan etti. Güneş altında sıcaklık 60 derece civarındaydı, bir kaya gölgesi bile yoktu."
Yarışın en zorlu ve en uzun 100 kilometrelik etabında yakınından geçtiği tuz yataklarında bir kamyon gördü. Orada çalışanlara kendisini altı saat sonra uyandırmalarını söyleyip gölgesinde uyudu. "Bazı durumlarda pes etmek çok kolay. En yakın kotrol noktasında ’bırakıyorum’ diyebilirsiniz. Ama ben kendimi motive etmeyi başardım. Ayrıca, enerjinizi doğru kullanmak çok önemli. Canhıraş bir şekilde koşup öndeki yarışçıyı geçmeye kalkmak akıl kárı değil. Beni geçtikten sonra kontrol noktasında kolunda serumla yatan çok maratoncu gördüm."
Taner Damcı bu üç maratonu bitirebildiği için çok az kişinin katılabildiği Antarktika Maratonu’na davet edildi. Ancak yeterince hazırlanamadığı için daveti reddetti.
Maraton dostlukları
Maratonlarda birçok arkadaş edindim. Amerikalı Anita Allen bir trafik kazası sonrasında yürüyemez hale gelmiş ama sonra iyileşip çok sayıda maratona katılmış. Güney Koreli iki erkeğin neden el ele koştuğunu sonradan anladım: Biri kördü, yanındaki arkadaşı onu çeke çeke koşturuyordu. Bir başka arkadaşım Greg’in yüzünde doğuştan şekil bozukluğu var. Operation Smile isimli bir yardım kuruluşu için koşuyor. Maratondan kazandığı paralar ve sponsorluklar sayesinde Operation Smile şu ana kadar yüzünde şekil bozukluğu olan 145 bin çocuğu ameliyat ettirdi.