Hakan GENCE
Son Güncelleme:
Arkeolojik sürprizler
Ülkemiz arkeolojik kalıntılar açısından oldukça zengin. 14 bin yıl öncesinden bugüne uzanan süreçte, uygarlık tarihi açısından önemli birçok yerleşime ev sahipliği yapmış.
Belli başlı antik kentlerin dışındakiler ne yazık ki pek bilinmiyor. Oysa Anadolu’da sarp yollardan, zorlu yolculuklardan sonra ulaşılan, arkeolojik sürprizler barındıran birçok yerleşim var. Bu kentlerde ilklere imza atılmış. Örneğin pişmiş topraktan ilk kiremit, ilk tapınak yapılmış, ilk güzellik yarışmaları düzenlenmiş. Sürpriz barındıran arkeolojik noktalardan bazılarını İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Necmi Karul’un yardımıyla seçtik.
Dünyanın ilk güzellik yarışmasını düzenlediler
Antandros, Edremit Körfezi’nin kuzeyindeki Kaletepe’nin zirvesinde ve batı yamaçlarında. Edremit-Altınoluk karayolunun yol yapım çalışmalarında ortaya çıkarıldı. Yerleşim, M.Ö. 8. yüzyılda başlayıp M.Ö. 5. yüzyıla kadar devam etti. Alanın kuruluşuyla ilgili pek çok farklı görüş ortaya atılmıştı. Mesela tarihçi Stephanos Bizantios, M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu’ya akınlar düzenleyen Barbar Conan’ın kavmi Kimmerler’in Batı Anadolu’da yalnızca buraya yerleştiklerini öne sürdü. Romalı şair Vergillius, Truva şavaşını anlatırken Antandros’un gemi yapımında kullanılan keresteleriyle tanındığından bahsetti. İlk coğrafyacı Strabon, şehrin üstünde Aleksandreia dağının olduğunu, Hera, Athena ve Aphrodite arasındaki, Paris’in seçiciliğini yaptığı dünyanın ilk güzellik yarışmasının burada düzenlendiğini yazdı. M.Ö. 8. yüzyılda Kırım çevresinde yaşayan Kimmerler’in, Antandros’u işgal ettiği biliniyor. Sonrasında bir çok kez el değiştirdi. Kazdağı’nın zengin ormanları sayesinde tersaneleriyle önem kazandı. Kalıntılar arasında en önemlisi 4. yüzyıla ait Roma villası. Taban mozaiği, duvar freskleri büyük oranda günümüze kadar korunmuş. Evler, geleneksel Roma düzeninde inşa edilmiş, odaları avlu etrafında sıralanmış. Mezarlarda urna kaplarından, siyah renkli keramiklere, bronz fibulalardan Roma ve Bizans sikkelerine kadar pek çok malzeme bulundu.
Ormanla bütünleşen mimari örneği
Termessos Pisidia bölgesindeki antik dağ kenti, Antalya’nın 34 kilometre kuzeybatısında Güllük Dağı’nın eteklerinde bulunuyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 1665 metre. Kentten ilk bahseden Arrianos. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in seferini anlattığı eserinde Termessos’u anlatıyor. İskender’in saldırmaktan çekinip, yanıbaşından geçip gittiği söyleniyor. Şehrin ormanla bütünleşen mimari yapısı dikkat çekici. Hellenistik Çağ’da yapılan 4 bin kişilik tiyatrosu önemli yapılarından biri. Diğer bir önemli yapıda zemini taş bloklarla kaplı; üç yönden sütunlu galerilerle çevrili agorası. Bunlar dışında kahramanlık anıtı Hereon’u, değişik büyüklüklerde ve çeşitlerde altı tapınağı, Gymnasium’u ve gözetleme kulelerini de unutmamak gerek. Ayrıca kentte binin üzerinde kaya mezarı ve birçok sarnıçta var. Kentin sur duvarı kalıntıları da halen görülebiliyor.
Parayı onlar icat etti, Kral Karun burada yaşadı
`Sardeis antik kenti, Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabasının yakınlarında. M.Ö 7 ve 6. yüzyıllarda Batı Anadolu’nun büyük bölümünü idare eden Lidya Krallığı’nın başkentiydi. Atyadlar, Heraklidler ve Mermnadlar hanedanlıkları bu şehirde hüküm sürdü. En parlak dönem M.Ö 750-550 arasındaki Mermnadlar döneminde yaşandı. Altın ve gümüş kaynakları sayesinde antik dünyanın en zengin kentlerinden biri oldu. Kral Alyattes M.Ö 600’de ilk altın sikkeyi bastırdı. İnsanlığı para kavramıyla tanıştırdı. Son Lidya Kralı Kroisos (Karun) zenginliğiyle ünlendi. Fakat Kroisos’un İ. Ö. 546 yılında Pers Kralı Kyros’a yenilmesiyle Lidya Krallığı son buldu. Şehir Pers döneminde satraplık, Roma döneminde metropolis, Hıristiyanlık döneminde piskoposluktu. Kente İzmir- Ankara yolundan girdiğinizde karşınıza önce hamam ve gymnasium kalıntıları çıkıyor. Hemen yanında zemini mermer mozaik kaplı sinagog var. Sart Çayı’nı takip ettiğinizde antik dünyanın yedi harikasından biri olan görkemli Artemis Tapınağı’nın bulunduğu bölgeye ulaşılıyor. 150 yılda yapılan tapınaktan geriye sadece birkaç mermer kalmış.
Dünyanın en yüksekteki tiyatrolarından biri bu kentte
Sagalassos, Antalya’ya 110 kilometre uzaklıkta, Burdur’un Ağlasun ilçesinin yedi kilometre kuzeyinde. Ağlasun Dağı’nın güney eteklerinde, 1450-1700 metre yükseklikteki meyilli bir araziye kurulmuş. Pamphylia ile Pisidia kentleri arasındaki yolun üstünde bulunması Sagalassos’a tarihte önem kazandırmış. 1706’da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilmiş. Kazılar 1990’da başladı. Geçmişi M.Ö. 3 bin yılına kadar uzanıyor. 25 yılında Roma egemenliğine girdiğinde kent dokusu bozulmadan gelişmiş. Tahıl satışıyla zenginleşen kent, görkemli çeşmeleriyle tanınıyor. Yaklaşık 1574 metre yükseklikteki 9 bin kişilik tiyatrosu dünyanın en yüksek rakımlı tiyatroları arasında gösteriliyor. Traian dönemine ait Zeus, Ares ve Athena heykelleri, hamamı, Dor, Apollon Klarios, Antonius Pius tapınakları, kütüphanesiyle çağının benzersiz şehirlerinden.
Şifalı bitki, şarap, zeytinle zenginleşip para bastılar
Selge, Toroslar’ın güney yamaçlarında, denizden 1250 metre yükseklikte. Ulaşması zor bir alanda. Antalya-Alanya karayolu üzerinde Aspendos yol ayrımından beş kilometre sonra, kıvrılan yol önce, Beşkonak, ardından Antik Roma köprüsünün birleştirdiği kanyon vadiyi aşıyor. Buradan güneydeki tepe üzerinde şehri koruyan kuleli sur duvarlarının bir bölümü görülebiliyor. Coğrafyacı Strabon, Calchas’ın kurduğu kentin zeytinliklerinden ve verimli topraklarından bahsediyor. Şarap, zeytin ve şifalı bitki üretiminden zenginleşen kent M.Ö. 5 yüzyılda Aspendos’taki örneklerine çok benzeyen madeni para basan ilk Pisidia şehri. Kente giderken karşımıza önce Köprüçay’ın aktığı derin vadiyi aşan ve bugünde kullanılan Roma köprüsü çıkıyor. Köprüyü aştıktan sonra kıvrımlı yol önce Altınkaya köyüne ve hemen yanındaki Selge’ye varıyor. Kentin önemli kalıntıları arasında pazar yeri (agora), mezar alanı ve kilise bulunuyor. Selge’nin bugün de görülebilen en sağlam yapılarından biri Yunan-Roma tarzı dokuz bin kişilik tiyatrosu. Güneydeki tepede geniş bir agoranın kalıntıları da mevcut.
Dünyanın ilk güzellik yarışmasını düzenlediler
Antandros, Edremit Körfezi’nin kuzeyindeki Kaletepe’nin zirvesinde ve batı yamaçlarında. Edremit-Altınoluk karayolunun yol yapım çalışmalarında ortaya çıkarıldı. Yerleşim, M.Ö. 8. yüzyılda başlayıp M.Ö. 5. yüzyıla kadar devam etti. Alanın kuruluşuyla ilgili pek çok farklı görüş ortaya atılmıştı. Mesela tarihçi Stephanos Bizantios, M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu’ya akınlar düzenleyen Barbar Conan’ın kavmi Kimmerler’in Batı Anadolu’da yalnızca buraya yerleştiklerini öne sürdü. Romalı şair Vergillius, Truva şavaşını anlatırken Antandros’un gemi yapımında kullanılan keresteleriyle tanındığından bahsetti. İlk coğrafyacı Strabon, şehrin üstünde Aleksandreia dağının olduğunu, Hera, Athena ve Aphrodite arasındaki, Paris’in seçiciliğini yaptığı dünyanın ilk güzellik yarışmasının burada düzenlendiğini yazdı. M.Ö. 8. yüzyılda Kırım çevresinde yaşayan Kimmerler’in, Antandros’u işgal ettiği biliniyor. Sonrasında bir çok kez el değiştirdi. Kazdağı’nın zengin ormanları sayesinde tersaneleriyle önem kazandı. Kalıntılar arasında en önemlisi 4. yüzyıla ait Roma villası. Taban mozaiği, duvar freskleri büyük oranda günümüze kadar korunmuş. Evler, geleneksel Roma düzeninde inşa edilmiş, odaları avlu etrafında sıralanmış. Mezarlarda urna kaplarından, siyah renkli keramiklere, bronz fibulalardan Roma ve Bizans sikkelerine kadar pek çok malzeme bulundu.
Ormanla bütünleşen mimari örneği
Termessos Pisidia bölgesindeki antik dağ kenti, Antalya’nın 34 kilometre kuzeybatısında Güllük Dağı’nın eteklerinde bulunuyor. Deniz seviyesinden yüksekliği 1665 metre. Kentten ilk bahseden Arrianos. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in seferini anlattığı eserinde Termessos’u anlatıyor. İskender’in saldırmaktan çekinip, yanıbaşından geçip gittiği söyleniyor. Şehrin ormanla bütünleşen mimari yapısı dikkat çekici. Hellenistik Çağ’da yapılan 4 bin kişilik tiyatrosu önemli yapılarından biri. Diğer bir önemli yapıda zemini taş bloklarla kaplı; üç yönden sütunlu galerilerle çevrili agorası. Bunlar dışında kahramanlık anıtı Hereon’u, değişik büyüklüklerde ve çeşitlerde altı tapınağı, Gymnasium’u ve gözetleme kulelerini de unutmamak gerek. Ayrıca kentte binin üzerinde kaya mezarı ve birçok sarnıçta var. Kentin sur duvarı kalıntıları da halen görülebiliyor.
Parayı onlar icat etti, Kral Karun burada yaşadı
`Sardeis antik kenti, Manisa’nın Salihli ilçesine bağlı Sart kasabasının yakınlarında. M.Ö 7 ve 6. yüzyıllarda Batı Anadolu’nun büyük bölümünü idare eden Lidya Krallığı’nın başkentiydi. Atyadlar, Heraklidler ve Mermnadlar hanedanlıkları bu şehirde hüküm sürdü. En parlak dönem M.Ö 750-550 arasındaki Mermnadlar döneminde yaşandı. Altın ve gümüş kaynakları sayesinde antik dünyanın en zengin kentlerinden biri oldu. Kral Alyattes M.Ö 600’de ilk altın sikkeyi bastırdı. İnsanlığı para kavramıyla tanıştırdı. Son Lidya Kralı Kroisos (Karun) zenginliğiyle ünlendi. Fakat Kroisos’un İ. Ö. 546 yılında Pers Kralı Kyros’a yenilmesiyle Lidya Krallığı son buldu. Şehir Pers döneminde satraplık, Roma döneminde metropolis, Hıristiyanlık döneminde piskoposluktu. Kente İzmir- Ankara yolundan girdiğinizde karşınıza önce hamam ve gymnasium kalıntıları çıkıyor. Hemen yanında zemini mermer mozaik kaplı sinagog var. Sart Çayı’nı takip ettiğinizde antik dünyanın yedi harikasından biri olan görkemli Artemis Tapınağı’nın bulunduğu bölgeye ulaşılıyor. 150 yılda yapılan tapınaktan geriye sadece birkaç mermer kalmış.
Dünyanın en yüksekteki tiyatrolarından biri bu kentte
Sagalassos, Antalya’ya 110 kilometre uzaklıkta, Burdur’un Ağlasun ilçesinin yedi kilometre kuzeyinde. Ağlasun Dağı’nın güney eteklerinde, 1450-1700 metre yükseklikteki meyilli bir araziye kurulmuş. Pamphylia ile Pisidia kentleri arasındaki yolun üstünde bulunması Sagalassos’a tarihte önem kazandırmış. 1706’da Fransız gezgin Paul Lucas tarafından keşfedilmiş. Kazılar 1990’da başladı. Geçmişi M.Ö. 3 bin yılına kadar uzanıyor. 25 yılında Roma egemenliğine girdiğinde kent dokusu bozulmadan gelişmiş. Tahıl satışıyla zenginleşen kent, görkemli çeşmeleriyle tanınıyor. Yaklaşık 1574 metre yükseklikteki 9 bin kişilik tiyatrosu dünyanın en yüksek rakımlı tiyatroları arasında gösteriliyor. Traian dönemine ait Zeus, Ares ve Athena heykelleri, hamamı, Dor, Apollon Klarios, Antonius Pius tapınakları, kütüphanesiyle çağının benzersiz şehirlerinden.
Şifalı bitki, şarap, zeytinle zenginleşip para bastılar
Selge, Toroslar’ın güney yamaçlarında, denizden 1250 metre yükseklikte. Ulaşması zor bir alanda. Antalya-Alanya karayolu üzerinde Aspendos yol ayrımından beş kilometre sonra, kıvrılan yol önce, Beşkonak, ardından Antik Roma köprüsünün birleştirdiği kanyon vadiyi aşıyor. Buradan güneydeki tepe üzerinde şehri koruyan kuleli sur duvarlarının bir bölümü görülebiliyor. Coğrafyacı Strabon, Calchas’ın kurduğu kentin zeytinliklerinden ve verimli topraklarından bahsediyor. Şarap, zeytin ve şifalı bitki üretiminden zenginleşen kent M.Ö. 5 yüzyılda Aspendos’taki örneklerine çok benzeyen madeni para basan ilk Pisidia şehri. Kente giderken karşımıza önce Köprüçay’ın aktığı derin vadiyi aşan ve bugünde kullanılan Roma köprüsü çıkıyor. Köprüyü aştıktan sonra kıvrımlı yol önce Altınkaya köyüne ve hemen yanındaki Selge’ye varıyor. Kentin önemli kalıntıları arasında pazar yeri (agora), mezar alanı ve kilise bulunuyor. Selge’nin bugün de görülebilen en sağlam yapılarından biri Yunan-Roma tarzı dokuz bin kişilik tiyatrosu. Güneydeki tepede geniş bir agoranın kalıntıları da mevcut.