Kazara olma durumunun bilimsel keşifteki rolü nadiren kabul edilir. Ancak öngörülemeyen sonuçlar, geçen yüzyılın bazı önemli bilimsel ilerlemelerinin kalbinde yatıyor. Tıpkı Big Bang Teorisinin doğrulanması, Viagra üretimi ve "CRISPR"nin "genetik makas" olarak kullanılması gibi.
#BilimAlmanya’nın Bavyera Eyaleti’nde bir doktor, “Artık mülteci kabul etmiyorum” dedi. Gerekçesi, mültecilerin ‘sağlık turisti’ olmaları! İçlerinde “Viagra yaz” diye gelenler bile olduğunu öne süren doktor, Almanya’da yeni bir tartışmaya yol açtı.
#Avrupadan HaberlerKalp hastaları, özellikle de kalp krizi geçiren herkes “cinsel hayatının geleceğini ve seksin kalbi için bir risk olup olmadığını” merak eder. Buna en iyi yanıtı verebilecek de tabii ki bir kardiyolog. Ben de konuyu Kardiyolog Dr. Murat Kınıkoğlu’yla tartıştım. Ben sordum, Murat Hoca yanıtladı. İşte o sorular ve yanıtları...
HER zamanki gibi tatil için Bodrum'a geldim. Güzelim havası, cam gibi denizi. Kos'a geçtim, şahane Kefalos kıyısı. Metrelerce uzanan altın gibi kum. Tabiki kalamar keyfi. Tekrar Bodrum. Cuba Bar'da öğleyin o muhteşem dut ağacının altında şahane bir kahvaltı, Deniz Feneri'nde canlı balık, marinada Fatih Erkoç, Campanella Bar da ise Ali Atik'ten sabaha karşı Türk müziği fasılları. Ne ararsanız var.
Evvelki gün başlayan "40 yaş kadını dizisi" bugün sona eriyor. Bu son bölümde sizi Profesör Osman Müftüoğlu ve gazeteci Haşmet Babaoğlu ile baş başa bırakıyorum. 40 yaş kadınları! Kendinizi sevin, kendinizi iyi hissedin ve bol bol sevişin!
Türkiye’nin en cennet köşesi deseler nereyi seçerdiniz? Ben Dalyan-İztuzu derim. İztuzu kumsalını denizden tavaf etmişliğim çoktu. Fakat geçen hafta ilk defa karadan, Dalyan üzerinden motosikletle gittim. Gece de burada konakladığımız için bu çok sevdiğim saklı cennetin bir de meyvesini keşfettim: Mavi yengeç. Deniz mahsulü delisi sayılmam. Eğer siz meraklısıysanız; ben ki parmaklarımı yedim, gidin, ulaşın, bulun, buluşturun, dünya diliyle bir mavi yengeç tadın derim.
Yemen’e gitmeden önce aklıma ilk gelenler, kahve servisinin geciktiği ortamların özdeyişi "kahvenin Yemen’den gelmesi" ve yıllarca Muş diye anladığım "Burası Huştur, /Yolu yokuştur / Giden gelmiyor / Acep bu ne iştir" türküsünün, aslında Yemen’de hayatını kaybeden yaklaşık 100 bin Osmanlı askeri için yakılan bir ağıt olmasıydı.