Güncelleme Tarihi:
Kapalıçarşı’dan geçiyorsanız kaba olmayı öğrenmeniz lazım. Biri önünüze mi çıktı, kendisini hemen elinizin tersiyle itip yolunuza devam edeceksiniz. Düştü mü? Sorun yok, kalkar o. Siz devam edin. Eğer buralarda birinin sizi durdurmasına izin verirseniz anında bir şey satarlar, neme lazım.
Ben duruyorum çünkü önümü rehber bir arkadaşım kesti. ‘Ne yapıyorsun, ne ediyorsun’ ayaküstü sohbet ediyoruz. Özel tur kapsamında Amerikalı bir aileyi getirmiş. “E neredeler peki, kayıp mı ettin insanları” diyorum. “Yok abi, şuraya elma çayı almaya gittiler. Benim elma çayı alan turist görmeye tahammülüm kalmadığı için sizi burada bekliyorum dedim” diyor ve ekliyor:
“Otobüsle grup getiriyorum, ilk soruları ‘apple tea’ oluyor. Israrla da söylüyorum, o içtiğiniz çay değil, içinde muhtemelen elma falan da yok, ayrıca geleneksel bir içecek de değil, sadece turistlere içirdiğimiz kimyasal bir şey diye. Yok, yine de otantik içecek diye torba torba alıyorlar. Şimdi yine yanlarında dursam dayanamayıp ya almayın şunu, saçmalamanın âlemi yok diyeceğim, esnafın işi bozulacak. Hiç elleşmiyorum, götürsünler kana kana içsinler evlerinde, n’apalım...”
Elma kurdu Amerikalıları beklerken onunla hızlı bir kahve içiyorum.
Az pilav, yanına bir cacık, bir de kazık...
Bu arada, üçüncü nesil kahve işi Kapalıçarşı’da da yerini bulmuş. Artık “Künefenin yanına gönder bir cortado” diyebiliyoruz. Bir şey dediğimden, burun kıvırdığımdan değil; neticede ha cheesecake, ha künefe, ikisi de aynı yolun yolcusu.
Peki adam turist getirmiş, ekmeğinin peşinde... Ben neyin peşindeyim de buradayım? Aslında Mısır Çarşısı’na gitmem lazım. Çünkü babam hardal tozu istiyor ve illa da oradan alınmasını istiyor. Ama madem buraya kadar geldim, bari biraz da turistle turist olayım, rotamı yukarıdan çizeyim dedim.
Tam turist olsam, ünlülerin imzalarının altında, aceleden az pişirilmiş köfteye veya ‘tarihi’ lokantaların patlıcanı Hürrem Sultan közlemiş de önümüze koymuş gibi fiyatlandırdıkları karnıyarıklarına da iki çatal atardım. Lakin tam turist değilim, biraz turistim. O yüzden elma çayı içmem, öğle yemeğinde “Bana az pilav, yanına bir cacık, bir de kazık ver” demem.