Paylaş
*
Sanırım o nedenle, metro açılışı yapıldı. Malum... Karayolları denetlemesine yakalanmadan, yukardan, asfalttan gitmek imkânsızlaştı.
*
Türk Ceza Kanunu TCK’sını, yolgeçen hanına çevirirsen, Türkiye Cumhuriyeti Karayolları TCK’sını bu hale getirmeleri şaşırtıcı değildi... Ki, Gaziantep, Şehitantep oldu.
*
Bilanço itibariyle... CHP’li Hüseyin bey’in “kardeşleri”, üç günde, dördü çocuk, dokuzu sivil, biri polis, dördü asker, 14 insanımızı katletti. Ama, sakın endişelenmeyin. Listeyi tek tek inceledim, aralarında sadece “bi Mehmet” var. Gerisi, İsmail, Sercan, Süleyman, Sevgi, Duygu filan... AKP’li Hüseyin bey’in söylediği gibi “bi kaç Mehmet” bile değil yani.
*
(Meclisimiz hâlâ tatile devam edip... Fatih Terim, kan gövdeyi götürüyor, milletin evine ateş düşmüş, ayıptır beyler, futbolun nesini konuşayım derken... Allah’tan bi mebusumuz çalışıyor, televizyonda gol pozisyonlarını yorumluyor. “Şükür” bi nevi.)
*
(Meclis demişken... CHP lideri, rehinenin kendisini rehin alana âşık olmasından yola çıkarak, AKP’ye oy verenlerde Stockholm sendromu olduğunu söylemişti. CHP mebusu, kendisini kaçıranlara kardeşlerim dedi, aynı CHP lideri, Stockholm sendromunun feriştahından hiç bahsetmedi... Tıpkı, BDP mebuslarının pkk’lılarla muhabbet etmesine isyan eden AKP’nin, aynı pkk’lılarla muhabbet eden mit’çileri unutup, Oslo sendromundan hiç bahsetmemesi gibi.)
*
Bu arada... İstanbul’da bankayı, sinagogları, konsolosluğu havaya uçurarak, 67 insanımızı öldüren El Kaideci, Suriye’de Esad’a karşı savaşırken öldürüldü. Böylece, genelkurmay başkanı’nı terörist diye hapse tıkan Türkiye’nin, bu arkadaşı serbest bıraktığı ortaya çıktı.
*
Aynı Türkiye’nin, Suriye’den gelenlere, şimdilik 200 trilyon lira harcadığı, bronzlaşsınlar diye güneş kremi, mağdur olmasınlar diye viagra, prezervatif dağıttığı... Foça şehidinin gecekondusunda ise elektrik olmadığı, sokak lambasında da “ampul” bulunmadığı anlaşıldı.
*
Gazetelerimiz bayramda hangi şarkıcı nerde sahneye çıktı, hangi biiç’te kim kimi düdükledi haberlerini verirken... Resmi Gazete’de yayınlandı, kadeve’den muaf tutulan mal ve hizmetler listesine NATO da eklendi. Suriyeli muhaliflere Türkiye üzerinden gönderdikleri füze ve cephane için kadeve ödemeyecekler. Maalesef sırf transit silahlar için geçerli... Nato kafa nato mermer’sen alışverişlerinde yüzde 18 kadeve ödemeye devam edeceksin.
*
Beri yandan...
Bugüne kadar hep zayıflama tozu, mucize iğne, ayurveda salatası, detoks tarifleri filan veren sosyete diyetçisi Ender Saraç, sosyeteyle beraber hidayete erdi, ramazan programında, maneviyatı arttıran yemekleri açıkladı. Daha edepli ve dua dolu beslenmemiz gerekiyormuş.
*
Dua-beslenme ilişkisi deyince, aklıma geldi... TOBB yönetim kurulu, tobb’luca umreye gitti, tobb başkanı rehber imam oldu, yönetim kurulunu başlarından aşağı dökmek suretiyle, komple zemzem’le yıkadı, dönüşte viski’yi bırakacaklarını müjdelediler. Okurken benim bile maneviyatım arttı, helali hoş olsun, tobb başkanı’na özelleştirmeden ihale veresim geldi.
*
Yozgat müftü yardımcısı ise düğünlerde eşinin dans etmesine müsaade eden kocaların deyyus olduğunu vaaz etti. Komparsita deyyus, tango godoş, rumba pezo, halay grup seks, düğün salonları kerhane... Ve, aslında öbür tarafta, eşlerimizin dans etmesine izin verdiğimiz için değil, bu yobazların din adamı olmasına nasıl izin verdiğimizin hesabı sorulacak bize!
*
Gerçi “eski”den, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz’ken... “Yeni” cehepe, sanki laikler oruç tutmuyormuş gibi, cemaatçilere tarikatçilere iftar veriyorsa, müstahak bu memlekete.
*
Başbakanımız desen... Sözleri Faruk Nafiz Çamlıbel tarafından yazılan Onuncu Yıl Marşı’na kafayı taktı. Demir ağlarla ördük falan, neyi ördün, hiçbir şey örmüş değilsin dedi.
*
Aynı başbakanımız, Türk Dil Kurultayı’nda “Türk Dil Kurultayı’nın manasına uygun olarak, Türkçemizin abideleşmiş şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Sanat isimli şiirini okumak istiyorum” diyerek, okumuş, salon alkıştan yıkılmış, bakanlarımız ağlamıştı. Tek pürüz vardı, o şiirin adı Sanat’tı ama, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın değil, Faruk Nafiz Çamlıbel’indi!
*
Bi de belgesel yazılıyormuş, Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal’in annesi değil, halasıymış, babası da babası değil, eniştesiymiş, zaten Selanik’te de doğmamış, Malatya’da doğmuş.
*
Bana sorarsanız, Mustafa Kemal’i leylekler getirmiştir... Etrafında olan biten rezaletleri görmemek için kafayı kuma gömen onca devekuşu’nun arasında farklı durması ondan.
*
Malatyalı, Edirneli, Vanlı, Burdurlu, Artvinli, Muğlalı olmasında da sakınca yok, gurur verici... Ancak, yalanlarla dolanlarla, Türkiye doğumlu yaparsan, mevzunun nereye gideceği belli... Türk deme Türkiyeli de kampanyası kapsamında, Atatürk oldu sana, Atatürkiyeli!
Paylaş