Yıllar geçiyor, dünya değişiyor ama 70’ler sevdası sönmek bilmiyor. Dönemi anlatan her film, o ruhu yeniden diriltiyor. Bu kez American Hustle vizyonda; disko topu, Tom Jones, perma, takma kirpik, Donna Summer ve 70’ler seksapeli tekrar günlük hayatımızda. Peki, nedir o dönemi bu kadar büyülü, seksi ve kışkırtıcı kılan?
Gençliği 80 ve 90’lı yıllarda geçen herkesin onlarla ilgili hatıraları var. Reggae yapan nadir beyaz gruplardan UB40. Onlara ait sanılan Red Red Wine (Neill Diamond) ve Can’t Help Falling in Love (Elvis Presley) gibi şarkılar, aslında yorumlanmış olsa da hep sevildiler, bilindiler.
Belek’teki otel Calista Luxury Resort’un içindeki Villa Leo, şaşaanın, hedonizmin zirve yaptığı bir tatilin merkez üssü. Beş günde 200 bin dolar harcayan, hayranı olduğu şarkıcıyı özel uçağıyla getirten, şampanya dolu jakuzide yüzen müşterileri var. Halıdan perdeye her şey marka. Musluk, lavabo, sabunluk altından. Gecelik fiyatı ekstralar hariç 25 bin dolar.
Profesyonel iş yaşantısında artık pek çoğumuzun birer hobisi var. Ama, hobi niyetine yola çıkıp, severek yaptıkları işi neredeyse ikinci bir meslek haline getirenler de var. Onlar hem iş dünyasındaki kimlikleriyle, hem de ’ikinci kişilikleri’yle biliniyorlar. Bu noktada akla gelen ilk isim yakın dönemde kaybettiğimiz Şakir Eczacıbaşı. Eczacıbaşı, bir röportajında "Sanatçı kimliğim genellikle işadamı kimliğimi destekledi. İnsanlara ve sorunlara daha insancıl bir biçimde yaklaşmamı sağladı" diyordu.