Paylaş
Hadi anlat, kendini anlat.
- Dilim dönmeye başladığımda ilk söylediğim şarkı, Boney M’in ‘One Way Ticket’ıymış! Kendimi bildim bileli müzik vardı fonda.
Ailen, “Ya bu kız çok yetenekli!” dediğinde kaç yaşındasın?
- 11-12. Kardeşim ve çocukluk arkadaşlarımla salonun orta yerinde, ailelerimize gösteriler sunuyoruz...
Peki müzik dışında nasıl bir çocuk?
- Ben mi? Utangaçlıktan, ketumluktan ve her şeyi içine atmaktan geberen bir çocuk!
İnsan CV’ne bakınca, “Vay be!” diyor. Küçük yaştan itibaren hayatında klasik gitar, tiyatro ve şan eğitimi var.…
- Gitar, şarkı söylerken kendime eşlik etmeme, tiyatroysa şarkı sözlerini anlamlandırmaya yardımcı oldu. Zeliha Berksoy, Cihan Önal ve rahmetli Müşfik Kenter... Tiyatronun önde gelen isimleri hep hocan olmuş.…
- Evet, çok şanslıyım. Müşfik Hoca, içimdekini dışa yansıtmakta beni çok zorlardı.
Peki İzmir’e taşınmanız...
- Ailemin seçimiydi. İzmir büyüleyici bir yer! Yaşamla barışıklığını, direncini artırır. Yerleşir yerleşmez, müzik bilimleri bölümünü kazandım. Okula girmeden önce de Birgül Su Ariç’ten şan eğitimi aldım.
Sonra Maria Rita Epik, seni burslu olarak İtalya’ya şan eğitimine gönderiyor...
- Ooo Maria Hanım’ın bendeki yeri bambaşka! Onun müzik okulunda dersler aldım, konserlerinde birlikte şarkı söyledik. Zehra Yıldız için yazdığı ‘Ave Maria’yı seslendirmek de büyük onurdu.
İtalya’da nerede yaşadın?
- Urbino’da. Çok önemli barok stil ustalarıyla çalıştım. Farklı kültürlere sahip müzik türlerini ve vokal sanatçılarını tanımak bana müthiş bir ivme kazandırdı.
Sezen Aksu bir tarafa dünya bir tarafa
Sonra müzik kariyerine Fatih Erkoç’a vokalistlik yaparak devam ettin…
- Evet. Fatih Erkoç’la paylaştığım her sahne deneyimi ‘masterclass’ oldu. Benim için ‘hocaların hocası’dır. Ondan öğrendiğim en önemli şey, farklı müzik türlerini vokalleme konusunda özgür olmak. Duygusunu yemeden, stile hizmet edebilmek. Ama en önemlisi kendin olmayı başarmak.
Ne güzel anlattın! 2009’dan beri de Sezen Aksu’nun vokalistliğini yapıyorsun. Sezen sana neler kazandırdı?
- Sezen Aksu bir tarafa, dünya bir tarafa! Onun beni ilk izlediği sahne akşamını düşününce hâlâ çok heyecanlanıyorum. O bana, ‘duygu akışı’nı öğreten isim. Duygusal yönden ‘bütün’ olmayı, gerçek olmayı ve kendin olmayı becerebilmeyi öğreten usta. Olağanüstü derin şeylerden söz ediyorsun. Sahne performansın da çok iyi. Çıkardığın CD de. Peki sen neden çok daha önce patlamadın! Çoktaaan bütün Türkiye’nin seni tanıyor olması gerekmez miydi? Sorun sende mi, bizde mi?
- Tanınır olma, şöhret olma peşinden koştuğum bir mesele olmadı. Tabii ki yorumculuğumun takdir görmesi benim için değerli. Ve bu konuda mütevazı değilim, iyi olduğumu biliyorum. Ama ‘patlama’ fiili, bende tekin olmayan bir etki yaratıyor. “Neden patlıyor? Niçin patlıyor? Nereye patlıyor?” Bir hal ya da oluş ya vardır ya yoktur! Patlaması, çatlaması gerekmez! Olunan halin anlaşılması meselesiyse, sanatçıya düşüyor. İzmir’de yıllarca şarkı söyledim, kendilerine dokunabildiğimi düşündüğüm pek çok dinleyicim oldu. Şimdi sıra İstanbul ve tüm Türkiye’de…
Eksik hece Evrim
Bir süre önce Aykut Gürel sana bir solo albüm hazırladı: ‘Eksik Hece’.…
- Evet, Aykut Gürel’le tanışmak da hayatımın dönüm noktalarından biri. Birlikte uzuuun bir yola çıktık. ‘Eksik Hece’ de, içinde, çok değerli sanatçıları barındıran güzel ve samimi bir başlangıç….
Perşembeleri Frankie’de çıkıyorsun, müzik direktörü de Sezen Aksu...
- Çooook. Frankie, benim için sadece çalıştığım değil, yaşadığım bir mekân! Herkesi beklerim. Eğleneceklerini de garanti ederim!
Paylaş