Güncelleme Tarihi:
Nasıl oluyor da 90’larda başlayan 2000’lerde sınıra dayanan derin dekoltelerin, uluorta yaşanan günlük dile yerleşen seks laflarının yanında 70’lerin ruhu hala daha seksi, daha kışkırtıcı gelebiliyor?
Dönemin üstüne sinmi o büyülü erotizmine dair kilit kelime özgürlük. 60’lardaki dönüşümün en rahat yaşandığı, bireyin kendini keşfettiği, toplumsal hareketlerin zirve yaptığı, cinsel devrimin kıyısında, eşcinsellik sloganlarının tam ortasında bir dönem 70’ler.
“Sırrı 60’ların sonunda gizli” diyor gazeteci Tuğrul Eryılmaz: “68 ve 69’da yaşanan, Türkiye’nin dahil olduğu bütün dünyayı sarmış gençlik haraketlerinin sonuçları 70’lere yansıdı.” Öyle bir dönem hayal edin ki herşey ve herkes başlı başına bir devrim! Gazetecei Tuğrul Eryılmaz “70’lerde yaşadığım özgürlüğü başka hiçbir dönemde yaşamadım” derken haklı. Doğum kontrol hapları ortalığa saçılmış, kadınlar cinselliği keşfetmiş, eşcinsel topluluklar ilk kez tok ve gür bir tondan konuşuyor ve yaşıyor, Batı ‘seks, uyuşturucu ve rock’n roll’ üçgeninde kendi kaybetmiş durumda.
Özgürlükle beraber müthiş bir yaratıcılık süreci başlar, bunun da başını müzik çeker. O döneme kadar ekonomik sınıfa göre ayrılan müzik türlerinin birden birbirine karışmasından ‘üstün kalite bir müzik’ çıkar. ‘Marketing’ gurusu Levent Erden dönemi anmaya Pink Floyd, Led Zeppelin, Deep Purple gibi isimlere saygı duruşunda bulunarak başlıyor: “200 küsür hafta listelerde kalmış, bugün hala insanların tüyleri diken diken dinlediği şarkılardan, prizma ve ışık oyununda ibaret zekice tasarlanmış bir albüm kapağından bahsediyoruz.”
Eryılmaz da “Bir daha da gelmedi öyle bir dönem” tezini kanıtlar tonda sıralıyor: “Fellini gibi, Kubrick gibi en baba yönetmenler, en baba filmlerini 70’lerde çekti.”
NEREYE BAKSANIZ SEKS, SEKS, SEKS
Türkiye’de 70’ler... Haftalık mecmua ‘Hayat’ın kapak konusu, seks. Kapaktan “Nereye baksanız seks, seks, seks” şeklinde anonslanan haber, sinemadan yazıya, reklamdan edebiyata hayatın her alanında dozajı artmış seksten bahsediyor. Editör spottan soruyor: “Sinemada da, yayın hayatında da, reklamcılıkta da bu böyle! Bakalım bu hızlı gidişin sonu nereye varacak?”
Evet, bütün dünyayı etkisi altına alan genç ve özgür hava dalgası Türkiye’yi de etkiler. Tüm bu furya her ne kadar özel dikim ve özel üretimlikten yoksun amca oğlundan ödünç alınmış takım elbise misali ‘düdük’ kaçsa da, bir Eryılmaz deyimiyle herşeyi olduğu gibi bunu da eksik yaşasa hafif ıskalasak da 70’lerin izleri tek tek görmek mümkündür. Asık suratlı Ankara’da bile Apple gibi sağlam eğlencesi sabaha kadar süren hakiki bir diskonun açılır, Bodrum’a inmek yeni yeni keşfedir. Bir Eryılmaz parantezi açmadan geçmeyelim: “10 yılda içine ettiler, orası ayrı.”
Eryılmaz “Biraz tercümesini yaşadık tabii. Onlar öyle yapıyorsa biz de öyle yapalım durumu vardır.” derken
Erden’e göre Türkiye için fark yaraatbilmenin ıskalandığı yıllardır 70’ler: “12 Eylül ile 12 Mart darbesi arasına sıkışmış, üç haneli enflasyonun ağırlığı altında ezilmiş, gençliğini yaşayamamış bir jenerasyon.” Yine de 70’lerin ikonları denince aklına iki kadın geliyor Eryılmaz’ın: Türkan Şoray ve Fatma Girik. ‘Nasıl yani?’lere cevabı hazır: “Bakmasını bileceksin. Altan alta müthiş bir cinsellik yayılır ikisinden de.” İşin daha steril, daha ‘cici’ kanadındansa karpostal bakışlı, röfleli, havalı Filiz Akın ve Tarık Akan’ı örnek gösteriyor.
Düzenbazlar disko ruhunu diriltir mi?
Disko topunun ilk parıldamaya başlaması 70’lerin ortasına, Barry White’ın en genizden, en yataktan sesiyle ‘I’m Gonna Love You Just A Little More Babe’ dediği yıllara denk düşüyor. Disko, 80’lere doğru, tam da Andy Warhol’un kendini tüketmeye başladığı yıllarda, ‘clubbing’e dönüşerek, ruhunu şeytana satsa da geride şahane isimler, evladiyelik plaklar bırakır: ABBA, Donna Summer, Boney M, Bee Gees, Tom Jones...
90’ların, 2000’lerin gençliği disko ruhunu sanki o dönemi yaşamış gibi sahiplenmesi de şunun kanıtı: Hayır, 70’lerin ara ara hortlaması bir nostalji sevdası değildir. Evet, 70’ler tüm jenerasyonun 70’leridir.
Kapı gıcırtısı duyan çingene misali disko topu gördü mü sevişircesine dans etmeye başlayan, o topun ışıltısını evinden arabasına hayatının her köşesinden eksik etmeyen gençlik, belli ki American Hustle sonrası yine içini çeke çeke “Ah o dönemde ben de olsaydım” diyecek. Soundtrack konusunda cephane sağlam: Donna Summer’ın ‘I Feel Love’ı, Tom Jones’un ‘Delilah’ı, Harold Melvin & The Blue Notes’ın ‘Don’t Leave Me This Way’i, David Bowie’nin ‘The Jean Genie’si pek yakında sinema salonlarından kulüplerine sıçrayabilir. Yine. Yeniden.
Yetmediyse böyle alalım...
1997 – Saçlarını ortadan ikiye ayırarak örmüş pateniyle ortalık süzülen Heather Graham, dar pantolonun içinde cinsel organın sergielemekte sakınca görmeyen pornocu Mark Wahlberg ve kokainman Julianne Moore. Has bir 70’ler filmi: Boogie Nights.
1998- ‘Palmetto’yla çıkış yakalayan Chloë Sevigny, 1970’lerde geçen ‘The Last Days of Disco’ filmiyle bir anda fenomene dönüştü. Tek omuzlu elbise modasını yeniden gündeme getiren Sevigny’nin filmdeki dans sahnesi de olay yarattı.
2009- Genç kuşağa kendisini sevdirmeye çalışan Madonna, 2009’da çıkardığı ‘Hung Up’ parçasıyla patlama yaptı. Şarkının en önemli kozu, altyapısında ABBA’nın 1979’da çıkardığı “Gimme! Gimme! Gimme! (A Man After Midnight)” parçasından alınan sample’lardı. Klip de aynı şekilde patenli disko gecelerini anlatıyordu.
2010- Sarah Jessica Parker, 70’lerin en ikonik markası Halston’ın öyle büyük hayranıydı ki, 2007’de topu atan markanın yeniden doğmasına yardımcı oldu. Halston Heritage’ın kreatif direktörü titriyle cv’sine yeni bir bölüm ekledi, markanın reklamını da ‘Sex and the City 2’ filmiyle bol bol yaptı.
Peruk fabrikasında patlama!
Altın Küre gecesindeki Tina Fey esprisi her şeyi özetliyor zaten: “American Hustle’a dair ilginç bir detay: Filmin orijinal adı aslında ‘Peruk Fabrikasında Patlama’ydı.” Yardımcı oyuncular kontenjanından her karede parlayan Cooper perması ve Bale peruğu ciddi bir hazırlık sürecindne geçmiş. Kıldan, tüyden işler bunlar demeyin. Saç tasarımcısı Katherine Gordon her gün ortalama 12 saatle ekibin saçlarıyla uğraştı. Cooper’ın permasına, Bale peruğuna şekil vermek için, set kuaförleri her gün üç saatini harcadı. Sırf jönlerin göğüs kıllarının daha dolgun görünsün diye her gün dört saat makyaj odasında geçti. Bale, peruğu daha gür dursun diye saçlarını uzattı ve ‘Esat Kıratlıoğlu’ stilinde başına yapıştırdı.
Seksapelin altın çağı
Kostüm sorumlusu Michael Wilkinson sağolsun, 70’leri yakıp kavuran markalar Halston, YSL ve Gucci koleksiyonlarının en güzide parçaları filmle birlikte karşımızda. Peki modanın en ışıltılı, en ihtişamlı dönemini dolabımıza nasıl uygularız?
Vamp
Jennifer Lawrence, kostümlerin en çok ışıltılı yapısından etkilenmiş: “Payetlerle dolu elbiseleri giymek zor çünkü insanın tenini çiziyor. Ama itiraf edelim, çok fiyakalı duruyor.”
İpekyol 25 TL
Park Bravo 59 TL
Roman 499 TL
Koton 149,99 TL
Asil
Filmde 40 kostüm giyen Amy Adams’a göre, tüm filmin en hit parçası giydiği vintage Gucci kürklü manto: “ Dekolteli, payetli çok elbise giydim ama hiçbirinde kendimi bu kadar dişi hissetmedim”
H&M 49,94
Machka 740 tl
Derili dekolte
Derin dekolteli Halston elbisesi, Christian Dior gözlükleri ve Gucci çantasıyla Amy Adams nefes kesiyor. Ancak dönemdeki erkek modası bu kadar iç açıcı değil: Film için sadece çizburger ve donat yiyerek 20 kilo alan Christian Bale ise (solda) yelek ve polaroid camlı gözlükleriyle Batman’deki seksapelinden çok uzakken, Bradley Cooper’ın permalı saçı ve altın künyesi ayrı bir facia.
Desa 499.50
Marc by Marc Jacobs 210 TL
Michael Kors 763 TL
İki renkli
Jennifer Lawrence payet kadar desenli elbiseleri de seksi buluyor : “Çıplaklık benim için sorun değil ama sabah sabah hiç bu kadar seksi olduğumu hatırlamıyorum. Gündüz giydiğim elbiseler de bacak ve göğüs dekoltesiyle geceyi aratmıyordu. Buna bir de leopar desenini ekleyince sonucu siz düşünün.”
Mango 39,99
Yargıcı 24,95
Zara 59,95
Parlak
Michael Wilkinson filmde 70’lerden kalan ikonik parçalara yer verdi. Hâl böyleyken döneme damgasını vuran parlak yeşil, kobalt ve mavi, sıklıkla yer buldu. Tıpkı bu Halston elbisede olduğu gibi...
Zeckie 1,650 TL
Von Volli/ Beymen 227 TL
Bu permayı yapmak 3 saat sürüyor
Kıldan, tüyden detaylar demeyin. American Hustle’ın saç tasarımcısı Katherine Gordon her gün ortalama 12 saatle ekibin saçlarıyla uğraştı.
* Bradley Cooper’ın permalı saçlarına ve Christian Bale’in peruğuna şekil vermek için, set kuaförleri her gün 3 saat harcadı. Jennifer Lawrance ve Amy Adams’ın saçları için ise sadece 1 saat yeterliydi.
* Filmin jönleri göğüs kıllarının dolgun görünmesi için ise her gün dört saati makyaj odasında geçirdi.
* Christian Bale, peruğunun daha gür durması için saçlarını uzattı ve ‘Esat Kıratlıoğlu’ stilinde başına yapıştırdı.
* Katherine Gordon, Jennifer Lawrance ve Christian Bale’in saçının kalıp gibi görünmesi için 30 saniyede bir saç spreyiyle işbaşındaydı.