‘En İyi 100 Türk Filmi’, ‘En İyi 100 Albüm’, ‘En İyi 100 Türk Romanı’ derken sıra geldi ‘En İyi 100 Mimari Eser’e... Hürriyet Pazar, ‘soruşturma klasikleri’nde yeni bir kapıyı daha aralıyor. Mimarlık, tarihsel açıdan uğradığımız bütün duraklardan çok çok daha eski. İnsanın varlığıyla birlikte etrafını inşa etme çabası, dokunuşu upuzun bir sürecin ifadesi. Doğanın fiziksel koşullarından korunma çabası, başını sokacak bir mekân arayışı, sonrasında malzemelerin ve bilimin gelişimi derken basit ihtiyaçlardan ihtişama, işlevsellikten estetiğe, günü kurtarmaktan tarihe tanıklık etmeye onca yapı insanların, toplulukların, ait oldukları coğrafyaların da bir ifade biçimine dönüştü. Üzerinde yaşadığımız Anadolu da sayısız medeniyetin tanığı. Dolayısıyla mimarlık serüveninin de... Bu açıdan ‘En İyi 100 Mimari Eser’ soruşturmamızda 100 kişilik jürimize geniş bir hareket alanı tanıdık ve tanım aralığını, ilk yerleşmelerden biri olarak kabul edilen “Göbeklitepe’den Günümüze” parantezinde tuttuk. Bu parantezin içinde antik çağ, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve tabii ki Cumhuriyet dönemi mimarisi vardı. Jüri bu çağların ifadesi olan yapıları (tek ya da çoğul) kendi mimarlık anlayışları ve beğenileri doğrultusunda seçti. Daha önceki soruşturmalarımızda jüri üyelerinden ‘En iyi 10’larını istemiştik, bu kez tanım aralığının genişliğinden dolayı seçkimiz ‘En iyi 20’lik listelerden oluştu. Ve nihayetinde akademisyenlerden, mimarlardan, kültür sanat insanlarından oluşan bir seçici kurul, ‘Türkiye toprakları üzerindeki en iyi 100 mimari eser’i belirledi. Biz de onların seçimlerini sayfalarımıza taşıyarak tarihe özel bir not daha düştük... Kültür hayatımıza ışık tutmasını dilediğimiz bu soruşturmayı da umarız öncekiler gibi beğenirsiniz diyelim... Not: Soruşturmamızda çeşitli nedenlerden dolayı hatıralarımızdan olmasa da fiziksel çevreden silinmiş, yıkılmış, hayatı sona ermiş yapılar yer almadı. 100’lük tablo, varlığını hali hazırda sürdüren yapılardan oluştu.
#Türkiye'deki En İyi 100 Mimari EserFestivali kapsamında geleneksel olarak dağıtılan Yaşam Boyu Onur Ödülleri, bu yıl usta oyuncular Ediz Hun ve Perihan Savaş ile yapımcı Abdurrahman Keskiner'e verildi. Merkez Park Amfi Tiyatro'da düzenlenen ve Adanalı ünlü oyuncu Caner Cindoruk'un sunduğu törene Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması Jüri Başkan ve Üyeleri Ferzan Özpetek, Zeynep Atakan, Nurgül Yeşilçay, Nejat İşler, Hasan Saltık ile Rutkay Aziz, Nuri Alço, Yusuf Sezgin, Yılmaz Köksal gibi onlarca ünlü isim, Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, Ak Parti Adana Milletvekili Fatoş Gürkan ve çok sayıda davetli kırmızı halı üzerinde yürüyerek geldi. Ödül alacak olan sanatçılar yan yana otururken, Ediz Hun tören sırasında eşi Berna Hun'u yanından ayırmadı.DHA
#HtvmagazinAdana’da düzenlenen Uluslararası Altın Koza Film Festivali kapsamında verilen ’Yaşam Boyu Onur Ödülleri’ sahiplerini bulurken, 25 Eylül’e kadar sürecek festival de başlamış oldu. Ödüller, Yönetmen Ali Özgentürk ile oyuncular Kadir İnanır ve Nebahat Çehre’ye verildi.
Hamur, yağ ve peynirin birleşiminden doğan müthiş bir lezzet su böreği. Un, yumurta, tuz ve ılık suyla hazırlanan özel hamur iyice yoğrulur. Başlanır hamur elle açılmaya. Tane tane incecik yufkalar haşlanır, soğuk suya bir kere sokulup çıkarıldığında tepsiye dizilmeye hazırdır. Aralara konan taze beyaz peynir ve tereyağı da oldu mu, tamamdır artık su böreği. Bu verdiğimiz, klasik bir tarif. Börekçileri birbirinden ayıran da tarifteki küçük farklar. Örneğin kimi fırında pişiriyor, kimi tepsisini köz ateşine sürüyor. Kullanılan peynir de büyük lezzet farkı yaratabiliyor. İşte tel tel böreğinin en iyi adresleri.
Amerikalı ve Avrupalı pek çok restoran ve kafe zinciri, son birkaç yıldır Türkiye’de şube açıyor. Bunların arasında fast-food restoranları, kafeler, hatta slow-food restoranlar bile var. Ancak yiyecek içecek sektörü öyle hızla büyüyor ki, Türk markalarına da piyasada yer var. Onlarca Türk firması şubelerini hem Türkiye, hem de yurtdışında açıyor.
Bir Ermeni mezesi olan midye dolmanın fanatiği çok. Özellikle içki masasında veya içkili bir gece sonrasında, ya da yaz akşamları deniz kenarına kurulan masalarda tercih ediliyor. Bir oturuşta 50 tane yediğini söyleyenler, birkaç kişi bir araya gelip tepsi kapatanlar var.
Tantuni, Mersin dışında pek fazla bilinmeyen bir kebap çeşidi. Özel bir sac üzerinde yapılıyor. Mersin’den çıktığı biliniyor. Satırla doğranmış dana eti, kırmızı toz biber, sıvı yağ (bazıları don yağıyla yapıyor) ve soğanla pişiriliyor. Genellikle, açık ekmek denen bir tür küçük yufka içinde dürüm (Mersin’de buna ‘sıkma’ deniliyor) yapılarak servis ediliyor.