Güncelleme Tarihi:
Ömer için sıradan bir nöbet gecesiydi... Osman işten yorgun dönmüş, yemekten sonra karısının demlediği çayı içip TV karşısında uyuklamaya hazırlanıyordu... Ali sokağın köşesinde bekleyen arkadaşlarına, “5 dakikaya geliyorum” diye bağırdı balkondan. Merve’yle Aylin iş çıkışı dostlarıyla buluşup yemek yemiş, koyu bir muhabbette dalmıştı. Burak sevgilisiyle sahilde çay keyfi yapıyor, Okan Kordon’da midye dolma yiyordu... Zeynep bulaşıkları yıkamış, çocukları uyutmaya hazırlanıyordu. Cennet gece mesaisine ara verdi, çay molasına indi. Süleyman çocukluk arkadaşının düğününde halay başıydı... Mustafa Amca, ahırdaki hayvanlarını kontrol edip muhtarla iki lafın belini kırmak üzere çıktı evinden...
Boğucu bir temmuz akşamında bazı vatan hainlerinin o sıralarda kanlı planlarını sinsice sahneye koymaya başladığından habersiz, kendi halindeydi Türkiye... Sıcak yaz melteminin esintisi arasında bir fısıltı dolaşmaya başladı kulaktan kulağa... ‘Hareketlilik, darbe, kalkışma...’ lafları hızla yayılınca buz kesti temmuz gecesi. O ev halinde, iş halinde, kendi halinde olan Türk milleti, ‘Olmaz’ dedi. ‘Bu kez izin vermeyiz!’ Şimdi, ‘Direniriz, şehit oluruz, vatanı böldürmeyiz’ lafları dolaşıyordu sokaklarda, caddelerde, meydanlarda. Bu kez fısıltıyla değil, gürül gürül bağırıyordu tüm ülke...
ÖMER ASTSUBAY’IN SON SÖZÜ
Astsubay Ömer Halisdemir, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda çalan telefondaki “Tuğgeneral Semih Terzi vatan hainidir, isyancıdır. Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şehâdet var. Hakkını helâl et” emrine “Baş üstüne komutanım, hakkım helâl olsun. Siz de helâl edin...” sözleriyle karşılık verdi. Komutanlığı işgale gelen darbecilere karşı onun silahından çıkan kurşunla bozuldu ilk hainlerin kirli emeli. Osman bardağındaki çayı yarım bıraktı, Ali arkadaşlarını topladı, Zeynep çocukları annesine emanet edip kapıdan fırladı. Merve, Aylin ve diğerlerinin sohbeti artık memleket meselesiydi. Burak’la sevgilisi akın akın yürüyenlerin arasına karıştı. Okan midye dolmacıyla tezgahı toplayıp meydana çıktı. Cennet amirinin yanına koşarken bombalar patladı. Süleyman elindeki al mendili meydanda sallıyordu bu kez, asker kılığındaki hainlerin üzerine yürürken arkasında bir milletle... Mustafa Amca, muhtarla kol kola girip gitti darbecilerin çevirdiği garnizonun önüne...
TEK SİLAHLARI YÜREKLERİYDİ...
Tek silahları vatan için atan kocaman yürekleriydi. İşte böyle devleşti sıradan bir temmuz gecesinde Türk milleti. Genç, yaşlı, kadın, erkek toplanıp dikildi, darbeye geçit vermedi... Kimi tankın altına yattı, kimi kurşunlara yürüdü.
O gece Türkiye’de 251 vatan evladı canını verdi, şehit oldu. 2 bin 194 vatan evladı, kolunu, bacağını verdi gazi oldu. Çanakkale ruhu bir asır sonra, 15 Temmuz gecesi bir kez daha beden buldu...
Hande Fırat: 15 Temmuz’un ardından... Hâlâ dışarıdalar... Hâlâ utanmıyorlar... Hâlâ tiyatro diyorlar