15 Temmuz’dan 5 yıl sonra geldiğimiz yerlerden biri: Din kisvesine geçit yok!

Özellikle muhafazakâr kesimlerde...

Yaklaşım genel olarak şöyleydi:

Alnı secdeye değiyorsa... Korkma.

*

Dinine, diyanetine bağlıysa... Zarar gelmez.

*

Allah diyor, Kuran okuyorsa... Olumlu yaklaş.

*

15 Temmuz, işte bu yaklaşımı darmadağın etti.

*

Her alnı secdeye değene güvenilir liman muamelesi yapmak, her dinine, diyanetine bağlı olanı zararsız görmek, her Allah diyene, her Kuran okuyana olumlu yaklaşmak...

Anlayışı yerle bir oldu.

*

Artık bu tür kisveler altında da...

Hıyanetlerin sergilenebileceği, alçaklıkların yapılabileceği, dış mihraklara gönüllü uşaklık edilebileceği görüldü, anlaşıldı.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün Hürriyet’in manşetinde de yer alan cümlesi, işte bunun topluma ilanıdır.

*

Erdoğan’ın tam cümlesi şudur:

*

“Din kisvesi altında bu milleti sömürenlere de prim vermeyeceğiz, bu da böyle bilinsin.”

*

Kısacası...

“Din kisvesi”, artık kurtarıcı bir kisve olmaktan çıkmıştır.

Ve bu hayırlı bir gelişmedir.

NEFSİNİ TERBİYE ETMİŞ BİR ADAY

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayını açıklamadı.

Ama tarifini yaptı.

*

İşte Kılıçdaroğlu’nun yaptığı aday tarifi:

*

“Millet İttifakı’nın adayı, nefsini terbiye etmiş biri olmak zorunda.”

Son dönemde şifre çözücülüğü çok revaçta ya...

Ben de Kılıçdaroğlu’nun bu tarifinin şifresini çözdüm:

*

Kemal Kılıçdaroğlu...

Ekrem İmamoğlu’na... Yunus ya da Mevlânâ gibi olursan.

Mansur Yavaş’a... Hacı Bayram-ı Veli ya da Hacı Bektâş-ı Veli gibi olursan.

Meral Akşener’e... Rabia Hatun ya da Rahibe Teresa gibi olursan.

Millet İttifakı’nın adayı olabilirsiniz demeye getiriyor.

PERVİN BULDAN NE DEDİ, NE DEMEK İSTEDİ?

DEDİĞİ şu:

*

“Hiç kimse HDP’yi kolay lokma olarak görmesin. Son seçimlerde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin ve Antalya seçimlerinde desteklediğimiz demokratik güç birlikleri elbette önemli ve kıymetliydi. Ancak bundan sonraki seçimlerde hiç kimse bizden aynı tavrı beklemesin. Aynı tavrı göstermeyeceğimizi herkes artık bilsin ve bilmelidir.”

Demek istediği şu:

*

Gelip bizimle konuşacaksınız. Öyle arka kapılarda falan değil. Herkesin içinde konuşacaksınız. Kürt sorununu nasıl çözeceğinizi ortaya koyacaksınız. Bizim oylarımızı çantada keklik olarak göremezsiniz. Bizi idare ederek, bizi geçiştirerek bu iş olmaz. Size mecbur olduğumuzu düşünmeyin. Bizim oyumuzu istiyorsanız, bize bir şeyler vereceksiniz.