Yıllarca huyundan, şimdi de suyundan çekiyoruz!

Son yıllarda ünlü, yada kariyer sahibi olmanın yolu kavgadan ve ağız dalaşından geçer oldu.

Hemen hemen bütün meslek gruplarını saran bu moda, yeni yıldızlar da yarattı. Tabii çok çabuk da tüketti. Örnek mi? Televizyonlarda reyting rekorları kıran gelin kaynana yarışmaları. Semra Hanım diye biri çıkıyor ve karşısındakine hakaret ederek gündemin baş köşesine oturuyordu.

Peki, spor yorumcularına ne demeli? Ekrandan kişi yada kurumlara salvo atışı yapan, şöhreti yakalıyor. İş dünyasında da durum farklı mı? Ortalıkta cazgırlık yapan köşeyi dönüyor, saltanat kayığında rahat bir yaşam sürdürüyor. Hepsinin ortak yanına bakarsanız şöhret ömrü fazla uzun sürmüyor ve gündem ile güçten kısa sürede düşüyor.

Bunun tek aykırı örneği var, o da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nda yaşanıyor. Ankara halkını kobay olarak kullanan ve ardından da, ajitasyon yapılmasın diye suyu Ankara’ya verdiğini söylemediğini belirten Melih Gökçek’in, bu ne ilk ne de son kavgası. 1994’den beri Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olan Gökçek, başkanlık koltuğuna ilk oturduğu günden itibaren, gerek icraatları, gerekse söyledikleriyle hep gündemde oldu. Basın tarafından sık sık kaleme alınırken, tüm eleştirilere rağmen, koltuğundan bir türlü devrilmedi. Gerçi son yıllarda karizmayı fena çizdirip, bırakın önümüzdeki yerel seçimleri kazanmayı, partisinden aday gösterilmesini bile zora soktu ya, neyse... İşte, bizim ekipten gazeteci Hüseyin Keten’in araştırması sonucu Gökçek ’in olay yaratan icraatları ve söylemleri.

Başkan oldu sanata tükürdü

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, ilk çıkışını sanatın içine tükürerek yaptı. 1994 yılında, Heykeltıraş Mehmet Aksoy ’un, Altınpark’taki "Periler Ülkesinde" isimli eserini, "Böyle sanatın içine tüküreyim. Ahlaksızlığın adını sanat koymuşlar" diyerek parçalatınca, bir anda tüm Türkiye’nin gündemine oturdu. Daha başkan seçildiğinin ilk yılında bu eylemiyle tepki toplayan Gökçek, ileriki yıllarda yapacaklarının da sinyalini veriyordu. Hatta heykel operasyonları bununla sınırlı kalmadı. Bakım için depoya kaldırılan kadınlar ve çocuklar heykelini de, yine "müstehcen" bulduğu gerekçesiyle, bir daha depodan çıkarttırmadı. Üstelik, büyük tepki aldığı heykele tükürme gibi tepki toplayan uygulamalarının, kendisi için şeref olduğunu vurgulayarak, yaptıklarının arkasında durdu.

Gökçek’in, bir diğer heykel kaldırma teşebbüsü daha oldu, ama başarıya ulaşamadı. Dönemin Kültür Bakanı Fikri Sağlar’ın yaptırttığı Nazım Hikmet heykelini de yıktıracağı söylendi. Ama bunda başarılı olamadı. Bu arada içine tükürerek parçalattığı "Periler Ülkesi" heykeli için de, eserin sahibi Mehmet Aksoy’a yüklü bir tazminat ödemek zorunda kaldı.

Hitit Güneşi gitti minareler geldi

Başkanlığının üstünden henüz bir yıl geçmişti ki, Melih Gökçek bu kez, Ankara’nın amblemini kafasına taktı. Yıllarca pek çok belediye başkanı tarafından kabul gören Hitit Güneş Kursu, Gökçek’in hışmına uğradı. Bu amblemin yerine, "Ankara’yı daha iyi tanıttığı ve ifade ettiği" gerekçesiyle, minareli bir amblem kabul edildi. Amblem için gereken valilik onayını bile beklenmezken, bunu tüm belediyede uygulattı. Tabii peşinden iptal davaları geldi. Hatta bir ara "amblem referandumu" yapacağı bile söylendi. Mahkemenin pek çok kez iptal kararına rağmen amblemden vazgeçmedi.

Gökçek, amblemini savunmak için her yolu denedi. Hatta bu amblemdeki Kocatepe Camii ve Atakule’nin Atatürk’ü anımsattığını bile söyledi. Ancak, Ankara 3. İdare Mahkemesi, kullandığı amblemi iptal etti ve Hitit Güneş Kurs’lu ambleme dönülmesi gerektiği yolunda karar verdi.

Köprülü kavşaklar

Melih Gökçek
, 1998 yılında başlayan Akay Kavşağı projesinden sonra, Ankara’yı kelimenin tam anlamıyla bir "köstebek yuvasına" çevirdi. Seri halde başlayan alt geçit ve üst geçit projelerinin ilki sayılan Akay Kavşağı projesi, çok fazla eleştirildi. Hiçbir işe yaramadığı, çok yüksek paralara mal olduğu gibi eleştiriler, o dönemde gazete sayfalarını doldurdu.

Ama hiç biri Gökçek ’i yıldırmadı. Birbiri ardına açılan iptal davalarına rağmen, Ankara’nın ortasından bir otoban geçirdi. Çankaya’yı, Esenboğa’ya, trafiğin hiç aksamadan akması hayaliyle birleştirmeye karar veren Gökçek, trafik tıkanıklığı gördüğü her yeri alt ve üst geçitlerle doldurdu. Bu geçitlere, ne kadar hızlı bir şekilde tamamlandığı göstermek için de, "100 Gün alt geçidi", "80 gün üst geçidi" gibi isimler koydu. Son olarak Kavaklıdere alt geçidini yaptıran Gökçek, Ankara’nın çehresine, geri dönülmez müdahalelerde bulundu. Bu projelerini de hiç durduracak gibi görünmüyor. Şimdiye kadar 78 adet alt ve üst geçit yaptıran Gökçek, bunlara bir 50 tane daha eklemeyi planlıyor. Ankara’yı, kelimenin tam anlamıyla, sadece otomobillerin yaşadığı bir şehre dönüştürmeyi istiyor. Yolların genişletilmesi için, yayaların kullandığı kaldırımlar, gitgide daraltılıyor.

Neyi paylaşamıyorlar

Melih Gökçek
’in Ankara’daki en büyük rakibi, aynı partiden Keçiören Belediye Başkanı olan Turgut Altınok. Çünkü Altınok, gözünü Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na dikmiş durumda. Son seçimlerde, Başbakan Tayip Erdoğan’ın ricasıyla bu isteğinden vazgeçen Altınok, yine de Gökçek’in başkanlığını hazmedemiyor. Bu da, Gökçek’i çok rahatsız ediyor. İki belediye başkanının çatışmaları ise sık sık gündeme geliyor. Hatta bu çatışmalar, zaman zaman taşlı sopalı, tabancalı bıçaklı bir hal bile alıyor. İki belediyenin işçileri karşı karşıya geldiğinde mutlaka bir arbede çıkıyor. 2006 yılında meydana gelen olayda, Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Keçiören Belediyesi’nin Fatih Sultan Mehmet Parkı’nda başlattığı inşaatın tabelaları sökünce, Büyükşehir Çevre Koruma Başkanlığı kurşun yağmuruna tutuldu. Melih Gökçek, "Resmi plakalı araçlarla gelip, kurşun attılar" dedi. Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok ise "Olay komplo" diye konuştu.

Yıllardır genelevi aklından çıkarmadı

2000 yılına gelindiğinde, bu kez Gökçek ’in gündeminde genelev vardı. Ankara’nın Bentderesi Semti’ndeki genelevi kaldırmaya ve şehir dışına taşımaya karar veren Gökçek, Belediye Meclisi’nden karar çıkarttırdı ve Ankara Valiliği’ne başvurdu. Valilik uygun bir yer bulunması ve taşınması için bir yıl süre tanısa da, Gökçek bu hayalini gerçekleştiremedi. Genelev kadınları ayaklandı; hatta televizyonda katıldığı bir programa canlı bağlandılar.

Alkol karşıtlarının baş aktörü

Melih Gökçek
, tüm AKP Belediyeleri gibi alkole karşı bir tavır sergiliyor. Belediyeye ait parklarda ve bu parklardaki restoranlarda alkol satışı ve içilmesi tamamen yasak. Alkolle ilgili tartışmalar ise sık sık gündeme geliyor. Bu tartışmalardan birinde, alkol yasağının kaldırılmasını isteyen CHP’li meclis üyelerine, "O zaman transseksüeller de Cinnah Caddesi’nde çalışsın. Alın size bu da özgürlük" savunmasını yapınca ilginç bir diyalog yaşandı. CHP’li Fazıl Güleken, "Sayın Başkan siz de transseksüellere kafayı taktınız." deyince de, "Siz nasıl alkole kafayı taktıysanız bende transseksüellere kafayı taktım." diye yanıt verdi.

Kaderine terk ettiği tarihi park

Ankara’nın en köklü simgelerine kafayı takan Melih Gökçek’in elini attığı bir diğer proje ise Gençlik Parkı. Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri Ankara’nın en gözde eğlence merkezlerinden biri olan Gençlik Parkı, yenilenme projesi altında halkın kullanımına kapatıldı. Ama söylentiye göre, bu kapatmanın altında, parkın içinde bulunan içkili mekánlar yatıyor. Buradaki içkili mekánları, aşırı tepki alma korkusuyla kapatamayan Gökçek, tadilat bahanesiyle parkı tamamen kapatmayı tercih etti. Gençlik Parkı tekrar hizmete girerse, burada alkol satılan mekánların hiç birini görmek mümkün olmayacak.

Sokak ve cadde isimlerine taktı

Melih Gökçek, belediye başkanlığı sırasında pek çok cadde ve sokak ismini de değiştirdi. Genellikle dini motifler veya Türkî Cumhuriyetlerle ilgili isimleri tercih eden Gökçek, bu konuda da büyük tepkiler aldı. Bu isim tutkusu, onu yaşarken adı sokak, cadde, mahalle ve hatta baraja konan kişiler arasında ilk sıralara getirdi. Melih Gökçek Mahallesi, Gökçek Barajı, Esertepe Merkez Melih Gökçek Cami, Melih Gökçek Parkı, Melih Gökçek Bulvarı ve daha bunun gibi pek çok yere ismi verilmiş durumda.

Tabii sokak isimleri konusunda sadece kendini düşünmüyor. Belediye Başkanvekili Seyfi Saltoğlu’nun ismi bir caddeye verilince, basında yine büyük yankısı duyulmuştu.

Spora da el attı

Futbol ülkemizde, bulaştığı kişiyi popüler yapan en önemli etken olunca, Melih Gökçek’in de, bu spora kayıtsız kalması düşünülemezdi. 2. Lig’de top koşturan Ankaraspor’u himayesine alan Gökçek, takımın adını da, Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor olarak değiştirdi. Kısa sürede Süper Lig’e çıkan Ankaraspor’un yönetimi ise oğul Ahmet Gökçek’e verildi. Şimdi takımın Başkanı olarak Ali Fikri Akşirin, Onursal Başkan Melih Gökçek görülüyor. Ama bilinen bir şey var ki, o da, Melih Gökçek’in, Ankara’nın en köklü kulüplerinden Ankaragücü’nün yönetimini ele geçirmeye çalışma planları içinde olması.

Ankara’ya Kerbela’yı yaşattı

2007 yazı, Ankara’nın tarihine "susuz yaz" olarak kazındı. Su konusunda gerekli tedbirleri almayan ve yatırımları yapmayan Melih Gökçek, Ankara’yı susuz bıraktı. Ankara aylar boyunca, bir tek damla suya hasret kaldı. Gökçek’in gereksiz yere suyu kesmesi ise sıcaktan kavrulan Başkent’e Kerbela’yı yaşattı.

Oysa 2004 yılında Ankara Büyükşehir Belediyesi uyarılmış ve birkaç yıl içinde yatırım yapılmadığı taktirde, Ankara’nın susuz kalacağı söylenmişti. Ama Gökçek, "Su önceliğimiz değil" diyerek, bu uyarılara kulak asmamıştı. Su konusunda Allah’a sığınan ve yağmur duasına çıkmayı önerirken, "Cenab-ı rabbim yağmur yağdırırsa, susuzluğa çare buluruz" diyerek, tarihi açıklamalarından birini yapmıştı. Allah’tan medet uman Gökçek, suçu da her zamanki gibi başkalarına attı.

Gökçek’in suyla ilgili tasarruf tedbirleri ise yine tam ona uygundu. "Ailenizi alın memleketinize, annenizi babanızı görmeye gidin" diyerek, suyla ilgili en büyük tasarruf tedbirini açıklamıştı. Hatta belediye işçilerine iki ay izin vereceğini açıklamıştı. Ona göre, 50-60 bin Ankaralı şehri terk etse su krizi kendiliğinden çözülecekti.

Bir diğer su tasarrufu tedbiri ise, banyo yaparken ayakların kovaya sokulmasından ibaretti. Televizyonlarda, canlı yayınlarda "Banyo yapmayın, sadece başınızı yıkayın" diyor ve ardından ekliyordu. "Yıkanırken ayaklarınızı kovaya sokun, biriken suyu da başka yerlerde kullanın".

Su geldi bilim adamlarını gerdi

Su krizi Ankara’da giderek büyüyordu. İşte günlerce süren su kesintileri devam ederken, susuzluktan kıvranan Ankara’yı sel basıyordu. Demetevler Cemre Parkı yanındaki boş arazinin altından geçen ana boru patlayınca, sular 10 metreye kadar fışkırıyor; ağaç ve otomobilleri önüne katıp sürüklüyordu. Cemre Parkı ve civarı ile Bağdat Caddesi’nin bir bölümü ve İstanbul Yolu’nda Çiftlik Kavşağı alt geçidi sular altında kalıyor, trafik aksıyordu. Pek çok ev ve işyerini su basınca, bu kez devreye Başbakan Recep Tayip Erdoğan giriyor, daha doğrusu girmek zorunda kalıyordu. Bir gece Gökçek’i AKP Genel Merkezi’ne çağıran Erdoğan, rivayetlere göre onu epey haşlıyor ve "Hatası panik çıkartmak" diyerek eleştiriyordu. Zaten ertesi gün de su kesintileri son buluyor, birkaç günlük suyu kaldı denen Ankara’da daha sonraki günlerde su kesintisi yaşanmıyordu.

İşte bu esnada, Ankara’nın su sorununa çözüm olarak üretilen Kızılırmak suyu projesi hayata geçiriliyordu. Aralık 2007 tarihinde geleceği söylenen Kızılırmak suyu, Mayıs 2008’de gizlice evlerimize kadar ulaşıyordu. Su geldikten 21 gün sonra ise Melih Gökçek, kobay olarak kullandığı Ankaralılara "ajitasyonu önlemek için" böyle bir yola başvurduğunu söylüyordu. Şu sıralar ise bilim adamlarıyla Gökçek arasında bu suyun insan sağlığı üzerine etkileri konusunda tartışma yaşanıyor. Arsenik oranları üzerinden yürüyen bu polimik ise daha çok süreceğe benzer.
Yazarın Tüm Yazıları