Yılın değişmeyen yıldızı DNA

Kanunların suç saydığını önlemeye ve aydınlatmaya çalışan milyonlar için 2006, sıradan sayılabilecek bir yıldı. Gene olay yerlerinde iğneyle kuyu kazarcasına delil arandı, gene otopsiler yapıldı, mezarlar açıldı, gene kıllar, kemikler, böcekler incelendi, gene imzalar, parmakizleri, lastik izleri, yiv ve setler karşılaştırıldı.

Bazı ülkelerde "Yılın Başarılı Polisleri" listesi uzundu, bazılarında "Yılın Çözülemeyen Olayları". "Yılın Yıldızı" ise tekti ve listelerin uzunluğunu o belirledi: DNA. 2006’da DNA teknolojisinden yararlanan ülkeler, tartışılmaz biçimde suçla mücadelede daha başarılıydı. DNA veri bankası bulunanlar ise, bir önceki yıla göre, suçları aydınlatabilme oranlarını yükseltti. Bankalarına sadece mahkûmların DNA bilgilerini değil, tutuklananların ve şüphelilerin bilgilerini de ekleyenler, ayrıca bankalarını cinayet, yaralama, tecavüz, gasp gibi olaylarla sınırlamayıp, hırsızlık ve trafik yasalarını ihlal gibi basit suçlara da genişletenler ve bu bilgileri hiç silmeyenler, başarılarını doruğa taşıdı.

DNA’NIN GÜCÜYLE TANIŞANLAR

2006’da pek çok ülke DNA teknolojisiyle yeni tanıştı. Örneğin Pakistan, vücudu parçalanan bir intihar bombacısının kimliğini belirleyemeyince, polis teşkilatının ilk DNA analiz laboratuvarını İslamabad’da kurdu.

DNA incelemelerini genellikle biyolojik babanın belirlenmesinde kullanan Malezya, cinayetlerin aydınlatılmasında da DNA’dan yararlanmaya başladı ve ırzına geçip öldürülen bir kadının üzerindeki üç saç telinin, şüpheliler arasında yer alan, ancak kesinlikle katil olamayacağı öne sürülen bir askere ait olduğunu kanıtlayarak, tartışmalara son verdi.

Mayıs ayında Kazakistan, Karaganda’daki Adli Tıp Merkezi içerisindeki DNA laboratuvarının açılışını yaptı.

29 yaşındaki set çalışanı Hind el Hinavi, 16 aylık kızının, ünlü aktör Ahmed Fişavi’den olduğunu iddia edince, Mısır parlamentosu, biyolojik babanın belirlenmesinde DNA analizlerini zorunlu kılacak bir yasa tasarısını görüşmeye başladı.

Birleşik Arap Emirlikleri, küçük bir erkek çocuğunu kaçırıp ırzına geçenleri DNA analiziyle saptadı ve her birini 15 yıla hapse mahkûm etti.

Çin, DNA sayesinde, polis baskısıyla elde edilen ikrarların önüne geçtiğini, cinayetlerin yüzde 90’ını aydınlatabildiğini bildirdi ve bir önceki yıla göre cinayet sayısında 2 bine varan azalmayı buna bağladı.

DNA BANKALARI GENİŞLETİLDİ

DNA analizi yapabilenler, bir banka kurmak üzere harekete geçtiler. Öneğin haziran ayında, Dublin polisi, ehliyet sahteciliğinden tutukladığı bir kişinin, aydınlatılamamış bir ırza geçme olayının da faili olduğunu gördüğünde, bu kişinin DNA bilgisini, İngiltere ulusal veri tabanında aratmış ve biyolojik delilleri saklanmış faili meçhul 78 ayrı olayın daha çözülmesini sağlamıştı. Bunun üzerine İrlanda, kendi DNA veri bankasını kurmaya karar verdi.

Bu yıl pek çok ülke, zaten var olan DNA bankasının kapsamını genişletti. Aydınlatılamamış suç faillerinin ele geçmeden intihar edebileceği ya da ölebileceğini göz önünde tutan İngilizler, kilisenin de onayıyla, her ölenden DNA örneği alarak, veri tabanlarındaki profillerle karşılaştırmaya başladılar.

Altyapı ve personel eksiği nedeniyle DNA analizlerini zamanında yapmakta zorlananlar, adaletin gecikmemesi için özel laboratuvarları kullanmaya başladı. ABD, İngiltere ve Almanya zaten yıllardır bu olanağı değerlendirmekteydi. Bu yıl Avustralya da bu kervana katıldı ve analizlenmeyi bekleyen 33 bin örnek için hizmet satın aldı, ayrıca afet durumunda kimliklendirmeye yarayacağı düşüncesiyle, rıza gösteren polislerinin DNA profilini bankalamaya başladı. Nisanda Çek Cumhuriyeti parlamentosu, DNA için örnek vermekten kaçınanlara kestiği 50 bin Koruni (yaklaşık 3 bin 350 YTL) para cezası yerine, polisin zorla örnek almasını sağlayacak yasa değişikliğini kabul etti.

KİTLELER TARANDI

Geçen yıllarda 18 bin kişiden aldığı örneklerle bir çocuk katilini yakalayabien Alman polisi, bu yıl temmuzda 100 bin kişiden örnek alarak bir rekor kırdı ve biri 9, diğeri 11 yaşında iki küçük kızın ırzına geçip öldüren saldırganın peşine düştü.

Sokaklardaki köpek pislikleriyle başa çıkamayan Dresden belediyesi, dışkılardan köpekleri, dolayısıyla sahiplerini belirlemek ve ceza kesmek üzere, kayıtlı 12 bin köpekten tükürük alarak DNA bilgilerini depoladı.

Almanya’daki 2006 Dünya Kupası’nda çalışan sosis satıcısından itfaiyecisine kadar 250 bin kişinin, ayrıca maç bileti almak isteyen binlerce taraftarın adli sicili incelendi ve evvelce şiddet gösterdiği bilinen 2 bin Alman futbol fanatiğinden DNA için örnek alındı.

İngiliz polisi, genç model Sally Anne Bowman’ın katilini bulabilmek amacıyla 4 bin erkeğin DNA’sını inceledi.

Kanadalı seks işçisi 500 kadar kadın, öldürüldükleri takdirde kimliklerinin belirlenebilmesi için DNA analizi için gönüllü örnek verdiler.

Bundan 10 yıl önce Bosna-Hersek’te kurulan Uluslararası Kayıp Kişiler Komisyonu DNA Laboratuvarı, toplu mezarlardan çıkartılan kalıntıları incelemeyi ve kayıpları olan 80 bin kişinin DNA’sıyla karşılaştırarak ailelerini bulmayı sürdürdü. 5 Temmuz 2006 günü Komisyon, 10 bininci kişinin kalıntılarının ailesine teslim edildiğini, halen 28 bin kişinin kayıp olduğunu bildirdi.

AKAN KAN YERDE KALMIYOR

2006’da DNA bankaları, yıllar önceki cinayetleri aydınlatmada gene işe yaradı. 33 yıl önce bir hemşirelik öğrencisini öldüren kişi San Francisco’da ele geçti. 72 yaşındaki katilin tutuklanabilmesi için kalp ameliyatının nekahat dönemini geçirmesi bekleniyor.

Benzer şekilde, 30 yıl önceki bir cinayeti işleyen kişi Montana’da yakalandı. Mahkemeye çıkartılamadan intihar etti.

Virginia’da ruhsatsız silah taşımaktan tutuklanan ve DNA profili bankaya eklenen kişinin, 1977’de bir pizzacıda işlenen ve bir türlü aydınlatılamayan cinayetin faili olduğu ortaya çıktı.

12 yaşındaki küçük İngiliz’in öldürülmesinde kullanılan bıçaktan, 39 yıl sonra DNA profili elde edilebildi. İki kişi tutuklandı.

DOLAYLI YAKALAMALAR

İngiltere, yaz başında, kırmızı ışıkta durmadığı için bir kadın sürücüden örnek aldı. Elde ettiği DNA profilini, daha önce işlenmiş bir suçla ilgisi olup olmadığını anlamak için bankada aradı. Aynısını bulamadı ama, altı ırza geçme olayında benzerine rastladı. Kadının, bir erkek kardeşi olduğunu saptadı. Yapılan sorgusunda, evvelce aydınlatılamamış 6 ırza geçme olayının faili olduğu ortaya çıktı. Aynı dolaylı yöntemle, 20 yıl önceki bir cinsel saldırının faili de bulundu. Böylelikle zaten her 14 vatandaşından birini bankalamış olmakla, dünyanın en geniş DNA veri tabanına sahip İngiltere, bankada olay yerinden elde edilen DNA profillerinin tam benzerinin aranmasıyla yetinilmemesini, saldırganın benzerlerin bulunmasıyla ulaşılabilecek aile bireylerinden biri olabileceğini kanıtlamış oldu.

Amerikalılar, DNA bilgisinden yola çıkarak belli başlı ırkları birbirinden ayırabiliyordu. İngilizler buna göz ve saç rengini ekledi, Avustralyalılar bir adım daha ileri giderek DNA’dan yüz şekli ve boyu bulmaya çalıştı. Böylelikle DNA bilgisinden robot resmin çizilmesine artık çok az kaldı.

Bir okul gezisi sırasında, 13 yaşındaki İngiliz kız öğrenci Caroline Dickinson’u Fransa’da boğan İspanyol Francisco Arce Montes’in, cinayetten beş yıl sonra bir rastlantı eseri ABD’de ele geçmesi, ülkeler arasında DNA veri paylaşımının ne denli önemli olduğunu bir kez daha gösterince, nisan ayından başlamak üzere İngiliz ve Amerikan polisi DNA bilgilerini birbirleriyle paylaşmaya başladı. Europol ve Interpol tüm dünya polisini benzeri yardımlaşmaya davet etti.

HATA YAPANLAR

Bu yıl adamın biri, papağan çalarken kolunu gagalattı ve birkaç damla kanının kapı önüne damladığını fark etmedi. Bir diğeri, otomobil çaldı, işyerleri ve postaneleri soyduktan sonra, aracı kent dışına terk etti ama, kola kutusunu araçta unuttu. Bir adam, bir genç kızın ırzına geçti, öldürdü, bu arada güneş gözlüklerini düşürdü. Başka bir adam, çıplak erkeklerin katıldığı bir program yüzünden BBC televizyonuna kızdı, kadınların mahrem yerlerini gösterir fotoğrafları zarflara koydu, tükürükleyip kapattı ve yöneticilere gönderdi.

Bu İngilizler, her hafta, yüzlerce suçun aydınlanmasını sağlayan DNA bankası sayesinde yakalandı. Belediye otobüsü sürücülerine tüküren 46 yolcudan sekizinin kim olduğu, cezaevine sigara paketi içerisinde eroin (ve elinin terini) sokan kadın avukat, hep bankayla bulundu. Mart ayında John Humble, içip içip naralar atmaya başlayınca karakolluk oldu. Tükürüğünü aldılar. DNA profilini bankaya yolladılar ve John Humble’ın, 30 yıl önce bir seri katili (Yorkshire canavarı) yakalamak üzere olan polisi, gönderdiği mektuplarla yanlış yerlere yönlendiren, bu arada katile üç kadını daha öldürecek zaman kazandıran kişi olduğunu buldular.

2001’den bu yana ülkesinin değişik kentlerinde pek çok kuyumcu soyan, ancak son girdiği yerde su içtiği pet şişesini unutan Miami’li hırsız, 90 yaşındaki bir kadının ırzına geçtikten sonra üzerindeki kırmızı süveteri çıkartıp bir çöp bidonuna atan Maryland’li, ayrıca sabaha karşı bir lokantaya girip önce kızarmış piliç yiyen, sonra lokantayı soyan, ancak iyice yaladığı pilicin kemiklerini tabağında bırakan Illinois’li, Thelma adlı kuzunun ırzına geçen Michigan’lı, DNA bankası sayesinde ele geçen binlerce Amerikalıdan sadece dördüydü.

ETİK Mİ, DEĞİL Mİ?

2006’da polisler, suçluları yakalamak için, önceki yıllardaki gibi, çokça tartışılan uygulamalara da başvurdu. Örneğin Seattle polisi, 2004’te 15 yaşındaki kızın ırzına geçme ve öldürme olayını aydınlatabilmek amacıyla, şüphelendiği bir kişiyi izledi ve otobüse binerken attığı sigara izmaritini yerden alarak DNA analizi yaptı. İzmaritteki DNA, kızın üzerindeki spermin DNA profiliyle uyuştu. Karşılaştırma örneğinin hukuka aykırı elde edildiği öne sürülmüş olsa da, bir Washington eyalet mahkemesi bunu suç kanıtı kabul etti.

Benzer şekilde Teksas polisi, öldürülen kadının yanında bulduğu bir sigara izmaritinden elde ettiği DNA profilini karşılaştırabilmek amacıyla, şüphelendiği kişiyi izledi ve kullandığı kamyonun penceresinden attığı sigara izmaritine el koydu. Hukuka aykırı elde edildiği söylense de mahkeme, izmaritteki DNA’nın, saldırganın profiliyle uyuşmasını cinayetin delili olarak değerlendirdi. Önceki yıllarda bu tür uygulamalara ciddi biçimde karşı çıkılırdı. Hatta şüphelilerin DNA’sına ulaşmak amacıyla, berberlerden saç teli toplayan Avusturya polisi çok eleştirilirdi. Anlaşılan, artık katili bulabilmek, her türlü etik kaygının önüne geçmiş durumda.

TÜRKİYE’DE DNA

Türkiye’de uzunca bir süredir DNA analizleri zaten yapılıyordu. Bu yıl da, pek çok olay onun sayesinde çözüldü, pek çok soru onunla yanıtlandı. Ancak bu yıl, bu teknoloji ve yetişmiş insan gücünden yararlanmak üzere çok önemli bir adım atıldı ve ulusal DNA veri bankasının kurulması yönünde bir yasa tasarısı hazırlandı. Her satırını onaylamamakla birlikte, gerekli değişiklikler yapıldıktan sonra, 2007’de yürürlüğe girmesini umduğum yasa, 10 yılı aşkın bir süredir hayal ettiklerimi gerçekleştirecek ve Türkiye’de artık "gördüm", "yaptım" ya da "yapmadım" diyenlerin söylediklerinden ziyade, bilim konuşacak.

Elbette tek başına ne DNA analizlerini yapabilmek, ne de bunları bir bankada tutmak yeterli. Olay yeri incelemelerini Türkiye’nin her yanında aynı düzeyde gerçekleştirebilmemiz ve her ilde aynı kalitede DNA analizi yapabilecek altyapıyı sağlamak zorundayız. Çünkü olay yerinden delil toplayamadığımız takdirde, kalp nakli olanakları bulunan, ancak hastaya kalp hastalığı tanısı koyamadığı için bundan yararlanamayan bir ülke olmaktan öteye geçemeyiz. Çünkü topladığımız delilleri hemen analizleyemezsek, gözaltı süresinin kısıtlılığı nedeniyle, suçluyu serbest bırakmak zorunda kalırız. Bu durum bir yandan kaçmasına, diğer yandan başka suçlar işlemesine fırsat verir.

ÇEŞİTLİ PARDONLAR

Yaz başında Melbourne, yaz sonuna doğru Houston polis kriminal, bazı DNA analizlerinde hata yaptığını kabul ederek özür diledi. 18 yıl demir parmaklıklar arkasında kalan bir Teksaslı’nın suçsuz olduğu DNA sayesinde anlaşıldı. Böylelikle Amerikan cezaevlerinde haksız yere yatırıldığı için pardon denilen (ve tabii ciddi tazminatlar da ödenen) 188. kişi de serbest kaldı.

FBI’a bağlı Atlanta kriminal laboratuvarının, ayda 4 bin dolara yakın maaş alan 6 DNA uzmanı, müdürleri Vernon Keenan’a pardon dediler ve silahlı kuvvetlerin aynı kentteki laboratuvarına üç katı maaşla transfer oldular.
Yazarın Tüm Yazıları