Bu hafta da bölgesel zayıflama coşkusuna girdim.
Çünkü 6 gün sonra filmimin galası var (Küçük Esnaf) ve bazı bölgelerin acilen erimesi gerek.
Dolayısıyla açtım bilgisayarı.
Google’a yazdım... Bölgesel zayıflama + 6 gün + bölgesel + Ebru Şallı poposu + hızlı + hemen + right now + ...
Çıkan sonuçlar şu tarz: “6 günde 2 beden incelin”, “Her gün üçer beşer kilo verin”, “Şu şekilde 3 şınav çekin bakın neler oluyor”, “E bu çayla da olmuyorsa daha nasıl olsun”, “Ya bırak sen becerememişsindir”, “Bak kardeş nasıl zayıfladı” gibi...
Yani bölgesel zayıflamak isteyene malzeme çok.
Alıcısı da çok tabii.
Ben bu beş evreyi geçen gün bi mağazanın soyunma kabininde 10 dakika içinde yaşadım.
36 beden kot pantolon aldım, kabine girdim.
Bacakları soktum, kendimden emin bi şekilde yukarı çekti...çekk...çekgggğğ...çekemedim.
İşte burada inkar başladı.
“Yok daha neler” deyip bir iki kere daha denedim, olmuyor.
Sonra öfke evresi geldi. Olduğum yerde zıplamak suretiyle kotu sinirli bi şekilde çekmeye devam ettim.
Sonra çat fermuar yırtıldı.
Allahım iyi ki olmicam ya.
Normalde Los Angeles Türk Film Festivali’ne gidiyo olmam gerekiyodu şu an. Hosteslerin bacağına yapışıp “Nolur uçağı durdurun” diye bağırmam gerekiyodu.
Ama festival iptal oldu. Bende bi mutluluk, bi coşku; çünkü ben uçaktan çok korkuyorum. Çünkü ben uçak nasıl havada anlamıyorum ya. 40 defa anlattılar, ikna olmuyorum arkadaş.
Bi de bu insanların rahatlığı beni deli ediyo. Uçakta
etrafa bakıyorum, sanki herkes fizik profesörü, herkes mühendis. Bazen böyle gazete okuyan birinin yanına gidip suratının ortasına vurmak istiyorum. “Napıosun sen ya? Napıosun? 8000 metre havada sen napıosun? Bu ne rahatlık? Anlat lan bana! Anlat nası uçuyo bu uçak” diye sormak istiyorum.
Hayır hadi uçak bi şekilde havada, bunun yıldırım düşmesi var, motor bozulması var. Bi de pilotu da tanımıosun.
İyi mi kötü mü, depresyonda mı, intihara eğilimi var mı? Kız arkadaşıyla arası nasıl? Belki en son kavga etttiler, kız bundan ayrıldı. Belki onun için yaşamanın bi anlamı kalmadı.
“Sevgili... hanım... Kızım sizi çok seviyor ve sizin gibi ünlü olmak istiyor. Aldığınız Chanel marka çantayı takmak, gittiğiniz pahalı kafelerde yemek yemek için sürekli bizden para istiyor.
Fakat biz memur bir aileyiz ve bu imkanları ona sağlamamız mümkün değil. Bu yüzden kızım sürekli mutsuz. Lütfen ona bir mesajla buralara gelmenin kolay olmadığını ve iyi bir eğitim gerektirdiğini yazabilir misiniz. Sevgiler...”
Kendisi cevap verdi mi vermedi mi bilmiyorum ama ben buradan bir cevap vermek isterim:
Öncelikle bu hayran olduğun kadın nasıl bu kadar ünlü oldu, neden bu kadar para kazanıyor, ben de anlamıyorum.
Dolayısıyla diyeceğim şu ki hayat maalesef adil değil.
Ama ben sana ünlülerin hayatından biraz bahsetmek isterim...
Birincisi halka karışmamak için metroyu ve metrobüsü kullanamazlar. Senin 10 dakikada gideceğin yere trafik yüzünden bir saatte anca giderler.
Size WhatsApp’la ilgili birkaç bilgi:
Gruplar:
Birkaç tanesi dışında çoğu aşırı alkollü bir ortamda “Oleeeeeey ne kadar eğlenceli, ne kadar hababam bir grup olduk, hadi whatzapp’ta toplanalım” gibi yersiz bir coşkuyla kurulur bunlar (ama yine de en berbatı akraba grupları).
Sonra gecenin bir yarısı “cigulik” diye bir ses.
Alıyorsun telefonu, biri “Ay çocuklaaar buna çok güldüm” diye berbat bir karikatür yollamış (çocuklar mı?).
Neyse tekrar yat.
Sonra bir ses daha; “cigulik”...
Matematiksel olarak bir şampiyonluk şansımız varmış ama ohoo çok zormuş...
Canım Sneijder’im her gün içip içip ağlıyormuş.
Gerçekten hiç ilgilenmiyorum.
Benim babam da abim de futbola meraklı değildir.
Ben de alışmamışım, hiç izlemem maç falan.
Hani ancak milli maç olursa, o da yani büyük bir coşku olması lazım.
O yüzden hep sorarım, “bunu kazanırsak ne oluyor” diye...
İlk televizyonla tanışmam 4 yaşında oldu.
Annem eskimesin diye naylonla kapladığı kumandanın açma tuşuna bastığında ekranda beliren sarışın, çıplak, kaslı adamı gördüğüm gün dün gibi aklımda... Adı He-Man’di. Ve artık hayallerimin aşkıydı.
Her gün onu tekrar göreceğim sabahı hayal ederek uyurdum. Onu ve Orko’yu...
Orko’yu hiç bulamadım. Ya He-Man’e fazla kaptırmıştım ya da gerçek bi morondum. Bilmiyorum.
Sonra o şıllık She-Ra başladı. Sonra Transformers...
Clementine filan derken en son 33 yaşında kendimi “İşte Benim Stilim”in 10. tekrarını aynı heyecanla izlerken buldum...
Televizyon bağımlısı olduğumu bundan 7 ay önce Survivor’ı izlerken giden elektrik sonucu, elektrik arızayla yaptığım konuşma sonrasında anladım.
Tabii bu ünlülere has bi durum değil... Herkes mutsuz...
Şu an D&R’a gidip bakın; bir bölüm edebiyat, işte bir bölüm roman, şiir, tarih falan...
Arkadaşlar 5 bölüm kişisel gelişim...
“Bu kitabı alın düşleriniz gerçekleşsin”...
“İçinizdeki çocuğu fırtlatın gitsin”...
“Ooo bu kitaba tesadüfen dokunmuş olamazsın”...