Ben bir televizyon bağımlısıyım

Merhaba, benim adım Zeynep Koçak ve ben bir televizyon bağımlısıyım. Gündemin kölesiyim. 127 ekranın hastasıyım.

Haberin Devamı

İlk televizyonla tanışmam 4 yaşında oldu.
Annem eskimesin diye naylonla kapladığı kumandanın açma tuşuna bastığında ekranda beliren sarışın, çıplak, kaslı adamı gördüğüm gün dün gibi aklımda... Adı He-Man’di. Ve artık hayallerimin aşkıydı.
Her gün onu tekrar göreceğim sabahı hayal ederek uyurdum. Onu ve Orko’yu...
Orko’yu hiç bulamadım. Ya He-Man’e fazla kaptırmıştım ya da gerçek bi morondum. Bilmiyorum.
Sonra o şıllık She-Ra başladı. Sonra Transformers...
Clementine filan derken en son 33 yaşında kendimi “İşte Benim Stilim”in 10. tekrarını aynı heyecanla izlerken buldum...
Televizyon bağımlısı olduğumu bundan 7 ay önce Survivor’ı izlerken giden elektrik sonucu, elektrik arızayla yaptığım konuşma sonrasında anladım.
Öncelikle elektrik arızaya ulaşmak mümkün değildi. Sürekli meşgul çalıyordu. Sonra bir kadın açtı telefonu ve İstanbul’daki bütün elektrik arızalarını söylemeye başladı.
“Çengelköy’de bilmemne arızası var, Ataşehir 3 saattir karanlıkta oturuyor, Türkali Mahallesi’nde 5 numara 3 aydır faturasını ödememiş, Nermin Hanım’ın oğlunu duydun mu naapmış” gibi yersiz bilgileri aldıktan sonra bu sefer klasik müzik başladı.
Yemyeşil ormanların, masmavi denizlerin ve birbirine giren ünlülerin görüntüleri eşliğinde “Nosa nosa a sivu sevi mata” dinleyecekken, ben ve kedim karanlıkta oturmuş Vivaldi dinliyorduk...
Tam benim elim ayağım titremeye başlamıştı ki biri açtı telefonu...
Konuşmayı kesik kesik hatırlıyorum:
“Kimle konuşuyorsunuz siz ya sabahtan beri? Bağırmıyorum ben... Ne demek gece 3’te gelecek... Evet şu an bağırıyorum... Siz bu internete ne kadar geç düşüyor biliyor musunuz... Ağlamıyorum ben... Hayır en nihayetinde iki kabloyu birbirine bürkmüyor musun arkadaş... Söyle hangi trafo bu, ben gidip yapıcam ya... Turbo Turab... 5-4 gönüllüler önd...” tadında bir konuşmanın ardından telefonu kapatıp “Ben naapıyorum?” dedim ya, “Ben naapıyorum?”, “Ben bu muyum?”, “Survivor olmadan ben bir hiç miyim?”, “Benim televizyon olmadan yapacak hiçbir şeyim yok mu?”
Sonra bir es verdim... Telefonu aldım elime... 186’yı arayıp yeni bir arıza kaydı daha oluşturdum.
Evet ben bir hiçtim! Ben bir bağımlıydım!
Aradan 7 ay geçti, bir kere bile televizyonu açmadım (burada alkışlar).
Ama Survivor yeniden başladı, çok aklım kalıyor (burada hayal kırıklığı nidaları).
Ama kararlıyım, seyretmeyeceğim (burada alkışlar).
Tamam belki bir bölüm izlemiş olabilirim (yine hayal kırıklığı).
Ama yok kararlıyım (alkışlar).
Ama Yılmaz Morgül var yaaa (hayal kırıklığı).
Eaah hesap mı vereceğim size be (şaşkınlıklar)...
Ben gidiyorum, 8’de yeni bölüm başlayacak.
Televizyon bağımlılığıyla ilgili sanırım çekilmiş en iyi film “Truman Show”...
Bunun gibi sistem eleştirisi yapan filmlerin arasında tavsiye edebileceğim “Cabin In The Woods” filmi var bir de. Film klasik bir korku filmi gibi başlıyor fakat bambaşka yerlere gidiyor. Kimileri bu film çığır açtı diyor, kimileri berbat diyor. Ama bir izleyin derim ben. Saygılar...

Yazarın Tüm Yazıları